Birçok tarihçi ve din bilimci tarafından bir dinden ziyade ahlaki ve felsefi bir sistem olarak görülen Budizm daha sonraları insanların fikirlerini benimsedikleri ve ortak paydada buluştukları bir dini inanış biçimini almıştır. Yaşayıp yaşamadığı tartışma konusu olan Buda’nın insanın özünü ve ruhsal mutluluğu temel alan ahlaki ve felsefi öğretileri Buda’nın ölümünden sonra Budizm adı altında toplanmış ve milyonlarca mensubu ve müridi olan bir din haline gelmiştir.
Budizm’in kurucusu olan “Buda (MÖ.563-483)” Kuzey Hindistan’daki Himalaya Dağları’nın eteğinde Lumbini koruluğunda küçük bir bölge hükümdarının oğlu olarak doğmuştur. Buda’nın asıl adı Siddharta Gautama’dır. Gautama ismi ilhama kavuşmuş, aydınlanmış ve gayesine ulaşmış kişi anlamına gelmektedir.
Buda ulaştığı hayat kanununu ilan ettiğinde verdiği ilk vaazını ‘kanun tekerleğini döndürmek’ şeklinde tanımlamıştır. Bu sebeple tekerlek Budizm’in sembolü haline gelmiştir. Budizm’in gelişiminde unutulmaması gereken bir nokta vardır ki; Buda hayattayken ne Budizm bir dindi ne de ‘Buda’ bu dinin peygamberi.
İki aşırılık arasındaki ıstırabı yenmek için orta yolu öneren Buda, bu orta yoldan yürüyen insanların böylelikle “Nirvana’ya” ulaşacaklarına inanıyordu. Öğretisinin öncelikli amacı ulaştığı bilgeliğin bir hurafe olarak görünmemesi ve bu öğretiyi çevresine bir aydınlanma, bir kurtuluşa ulaşma olarak aşılamaktı.
Budizmi, en güçlü devrini Magadha Kralı Aşoka’nın (MÖ.273-236) döneminde yaşamıştır. Budizm’i kabul eden “Aşoka” bu dini Suriye, Seylan, Mısır, Makedonya ve Hindistan’ın birçok yerine yaymıştır. Kral sayesinde devlet dini haline gelen Budizm ülke dışında da yayılmaya başlamıştır. Hindistan Kral’ı Aşoka, Budizm’in bu temel öğretilerinin ve dünya görüşünün unutulmaması için ülkenin çeşitli yerlerinde kitabeler yazdırmıştır. Buda öldüğünde geride kalanlara ne yazmış olduğu bir kitap ne de bir vekil bırakmıştır. O, herkesin kendi ışığında aydınlanmasını, kin ve nefretten arınarak “Nirvana’ya” ulaşmasını istemiştir.. İnsanlara bu dünyanın geçiciliğini ve insanın bütün arzu ve isteklerinin bitmeyeceğini anlatan Buda bu vaazından bir müddet sonra ölmüştür, Buda’nın bedeni yakılarak kemikleri ve külleri stupalar da koruma altına alınmıştır. Ancak kurmuş olduğu “Sangha Teşkilatı” onun öğretilerini ve düşüncelerini kayıt altına alarak Budizm’in yayılması için ellerinden geleni yapmaya çalışmışlardır. Rivayete göre bu topluluk dünyanın en eski rahipler topluluğudur.
Milyonlarca mensubu olan bu dine kabul edilmek isteyen kişi benliğindeki bütün egolarından, ruhsal ve bedensel kirlilikten ve en önemlisi de kişisel çıkar ve zevklerinden arınarak Buda’nın karşısına çıkmalıdır. Budizm’de imanın ikrarı “Tri-ranta (üç cevher)” olarak tanımlanmaktadır. Bu ikrar Buda’ya sığınırım, “dhammaya (doktrin)” sığınırım ve “sanghaya (Rahipler Cemaati)” sığınırım şeklindedir. Bu söylemden herhangi birini kabul etmeyen Budizm’e kabul edilmez ve bu dine girmek isteyen biri yukarıdaki cümleyi apaçık söylemek zorundadır. Üç cevherden biri olan “sangha” rahipler topluğunu temsil etmektedir ve sanghaya giren rahip ve rahibeler asla evlenemezler. Bu dinin kutsal mabetleri olan vihara’da ayda iki kez bir araya gelen rahipler yaptıkları hataları itiraf ederek benliklerini öldürürler. İbadet etmek için “stupaya” giden Budistler Buda heykelinin önünde tazimde bulunup çiçek götürür ve tütsü yakarlar. İbadetlerinde belirlenmiş söz ve dualar bulunmayan Budistler evlerinin bir köşesinde de buda heykelinin önünde ibadet eder ve budaya minnettarlıklarının sunarlar.
Sözü geçen gerçeklerden birine göre hayat acı ve ıstıraplarla doludur. Bunlar dünyevi var oluşun temel özellikleridir. Bahsi geçen acı ve sıkıntıların nedeni kişisel arzulardır. Bu durumun yarattığı sıkıntı ve ıstırabı sona erdirmek ancak arzu ve isteklerden vazgeçmeye bağlıdır. Arzu ve isteklerin üstesinden gelmek ‘sekiz dilimli yolu’ izlemekle mümkündür. Buda ölmeden önce son vaazında her şeyin geçici olduğunu bu sebeple gerçek (ruhsal) kurtuluş için gayret edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Budistler Buda’nın vaazlarının “Pali-Kanon” adlı bir kitapta toplandığına ve 400 yıl kadar sözlü olarak nesilden nesile aktarıldığına inanırlar. Budizm’in kutsal kitabı üç sepet anlamına gelir. (“tripika” veya “tipitaka”) . Bu kitaplarda rahip ve rahibelerle ilgili kurallar, Ayin usulleri, beslenme, giyinme şekilleri, Buda’nın hayatı, konuşmaları, vaazları ve Budizm felsefesine yorumu ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Budizm’de iki adet mezhep vardır. Bunlardan biri Nihayan’dır. (küçük araba) Nihayan, adından da anlaşılacağı gibi insanın kendi kurtuluşu için çabalaması ve kişisel çıkarlarını ön planda tutmasıdır. Bu mezhep’e mensup Budist’ler kendilerinin Buda’nın gerçek takipçileri olduklarına inanırlar. Nihayan’lar Budizm’in “Mahayana Mezhebine” mensup Budistleri sapkınlık ve dinden çıkmış olmakla suçlarlar. Budizm’in ikinci mezhebi olan Mahayana (büyük araba)’ ise bütün toplumun yani herkesin kurtuluşa ermesini amaç edinmişlerdir. Budizm’in en önemli mezhebi olan Mahayana Buda’nın öğretilerinin herkese ait olduğunu ve bu öğretilerin halkında anlayabileceği bir dilde sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Mahayana mezhebine göre Nirvana’ya ulaşan her Budist, Buda sayılır. Mezhep öncelikle cömert, hatasını kabul etmenin erdemine ulaşmış, olgun ruhlu, bütün hayatında gayreti ve sabrı kendine amaç edinmiş din mensupları yetiştirmeyi amaçlar. Mahayana mezhebini kabul eden Budistler adeta misyoner gibi Budizm öğretisini ulaşabildikleri her yere öğretmeyi ve onları Buda’nın olgunluğuyla tanıştırmayı amaçlamışlardır.
3)- Budanın ilk vaaz verdiği geyik parkı Sarnarth da.
4)- Budanın öldüğü Utar-prades şehri.
5)- Ganj nehri.
Tüm dinlerde olduğu gibi Budizm’de de beklenen bir kurtarıcı (Mesih) vardır. İnanışa göre beklenen kurtarıcı olan “metteya” tüm dünyayı düzeltmek için yeryüzüne inecek ve Buda’dan sonra yarım bırakılan Budizm öğretisini de tamamlayarak bütün dünyaya yayacaktır. Günümüzde halen varlığını sürdüren Budizm, bu dine mensup insanların nüfus olarak çoğunluk oluşturduğu büyük dinler arasındadır, Hindistan’da doğmuş olmasına rağmen başka ülkelerde de bu dine inanan insanlar vardır. Genellikle Güney Asya ülkeleri ve Uzak Doğu’ya yayılmış olan Budizm, bazı Batı ülkelerinde özellikle yeni ortaya çıkmış bir mezhep olan “Zen-Budizm” ile yoğun ilgi görmüş ve taraftar kazanmıştır. Dünyada 350-400 milyon civarında Budist olduğu tahmin edilmektedir. Budizm, MS 1. yüzyılda Türkistan’da, 4. yüzyılda Kore’de, 6. yüzyılda Japonya’da ve 7. yüzyılda Tibet’te yayılmaya başlamıştır.