Leningrad Kuşatması, II. Dünya Savaşının Doğu Cephesinde yaşanan Barbarossa Harekatı'nın bir parçasıdır. Leningrad kuşatması, Nazi Almanya'sının Sovyetler Birliğini işgal etmesi ile başlayan Barbarossa Harekatın'da Moskova'nın ele geçirilmesi için yapılmış stratejik bir şehir kuşatmasıdır. 8 Eylül 1941'de başlayan kuşatma 27 Ocak 1944 tarihine kadar 872 gün sürmüştür ve tarihin en kanlı kuşatmalarından birisi olmuştur. Leningrad kuşatması, Almanlar'ın kuşatmadan geri çekilmesiyle sonuçlanmıştır.
Almanya Barbarossa Harekatı ile Sovyetler Birliğini resmen işgal etmişti. Bu durumu beklemeyen Stalin ilk başlarda pasif bir politika izlese de sonlardan artık savaşın kaçınılmaz olduğunu anlamıştı ve tarihler 3 Temmuz 1941 sabahını gösterdiğinde ulusa seslenişini yapmaktaydı.
Moskova radyosunda Stalin, halkı Alman istilasına karşı savaşmaya çağırmıştı. Özellikle saldırının artmasından sonra halka, geri çekilme esnasında bölgenin erzak ve kullanılır malzemeden arındırılması çalışmalarına yardım etmeleri gerektiği belirtiliyordu. İlk tank ilerlemesi sonucunda kuşatılan Sovyet birliklerine Alman Piyadelerinin ulaşması üzerine, Hitler 3 Temmuz tarihinde tankçılara ilerlemeye kaldıkları yerden devam etme emri verdi. Fakat Sovyet topraklarında artan yağmur ve çamur, ayrıca şiddetli Sovyet savunması nedeniyle panzer birlikleri çok ilerleyemediler. Bu Alman duraksaması aslında Sovyet komutanların Wehrmacht Merkez Kuvvetlerine topyekün bir saldırı fırsatı doğurdu. Fakat buna rağmen 11 Temmuz Alman Ordugah kayıtlarına göre, 329 bin tutsak, 1.800 top ve 3.340 zırhlı araç ele geçirilmişti. Ayrıca yine aynı kayıtlara göre yaklaşık 89 Sovyet tümeni tamamına yakın mensubuyla imha edilmişti.
Alman saldırısı devam ediyordu. General Guderian, Dinyeper’in saldırıya açık olan üç noktasını 10-11 Temmuz tarihlerinde zapt etti. Fakat General’in emrinde olan işgal kuvvetlerine kanatlardan yoğun Sovyet saldırısı sürmekteydi. Fakat bu saldırılar anlamsız kalmış ve Almanlar 20 Temmuz tarihinde Smolensk kentini işgal etmişlerdi. Alman ordusunun merkez kesimi ise, 20 Temmuz tarihinde Desna’yı kontrol altına alarak Elnya’yı işgal etmişlerdi. Burada Moskova ana hedef olduğu için başkente giden önemli yolların tutulması için Smolensk’in ele geçirilmesi şarttı. Fakat Smolensk, altı Sovyet ordusu tarafından savunulmaktaydı. Alman kuvvetlerinin ilerleyişi sürerken Sovyet birlikleri 700 tankın nezaretinde Alman 3. Panzer Ordusuna saldırmışlardı. Fakat Sovyetlerin bu amansız mücadelesi sonuçsuz kalacaktı. Alman kuvvetleri tanklarının donanımının yanı sıra Hava unsurları tarafından da büyük destek görmekteydiler. Sovyet ordusunun püskürtülmesinin ardından Alman 3. Panzer Grubu kuzeyden; Alman 2. Panzer Grubu ise güneyden Smolensk yönünde taarruza geçmişlerdi. Bu iki tankçı birliğinin arasında kalan Sovyet birlikleri ise adeta bir cendereye düşmüşlerdi. Sovyet askerlerinin bütün direnişine rağmen kuşatma 26 Temmuz tarihinde sona erdi ve 180.000 Sovyet askeri Almanlara esir düştü. Bahsi geçen kuşatma, toplamda 10 gün süren amansız bir çatışmalar silsilesi olduğu gibi bu kıskaçtan kurtulmayı başaran 10.000 Sovyet unsuru ise Moskova yönünde geri çekilmeyi başarmıştı.
Smolensk Muharebesi Almanların üstünlüğü ile sonuçlanmış ve Times dergisi şu tarihi başlığı atmıştı: “Hitler Kızıl Ordu’yu yok edecek.” Fakat bu zafer Almanların mutlak üstünlüğü anlamına gelmiyordu. Çünkü yapılan muharebede evet Alman kuvvetleri uzun mesafeler kat etmişti; fakat bu mesafeler geçilirken kendi askerlerinden 28.000 ölü olmak üzere toplamda 390.000’ini kaybetmişti. Fakat bu savaşın arka planında, artçı saldırıların başladığı ve Polonya saldırısı ile başlayan 1 Eylül 1939 tarihinden itibaren başlayan Barbarossa Harekatında 22 Haziran 1941 tarihine kadar olan Polonya, Norveç, Fransa, Kuzey Afrika ve Balkanlardaki asker kayıpları da belirtilen rakamlara eşdeğerdi. Savaş sonucunda ortaya çıkan kayıplarda 700.000 Sovyet askeri esir alınmış olsa da, diğer taraftan Nazilerin asker kayıpları tüm birliklerin % 11’inden daha fazlaydı. Ve tarihler ilerliyor ve Alman saldırısı giderek artıyordu. Fakat savaşın başka bir yüzü olan Sovyet cephesinde artık halk tamamıyla seferber olmuş ve Almanlar, Sovyet cesetleri arasında kadın askerlere rastlamaya başlamışlardı. Harekat dördüncü haftasına ulaşmıştı. Fakat Alman Komutanlar Sovyetleri çok hafife aldıklarının farkına yeni varabilmişlerdi. Beklenmedik infilak olan zincirleme sorunlarla birlikte Almanlar, stratejik noktalara varamadan bütün cephane ve yakıtlarını tüketmişlerdi. Hitler, harekatın yavaşlaması emrini verdiğinde ordular yeni bir savaş planı için zaman kazanmış oldular. Hitler, Almanların kuşatması altındayken yüz binlerce Sovyet askerinin kuşatmadan kurtulmasını bir hayal kırıklığı olarak adletti. Bu başarısızlıkların ardından Hitler, Sovyetlere karşı ekonomik bir saldırı planlamaya başladı. Bu ekonomik saldırıların içinde, ülkeyi besleyen Harkov ve Donets Havzalarının işgaline ek olarak Kafkasya’nın içinde bulunan petrol sahalarına karşı bir dizi saldırı da bulunuyordu. Ayrıca Hitler, Leningrad’ın en kısa sürede ele geçirilmesi ve kuzeyde bulunan Finlerle yakın temas kurulmasını istiyordu.
Fakat Alman generallerin çoğu, birliklerin parçalanması taraftarı değildiler. Bütün üst düzey komutanların aklında devletin kalbi olan Moskova’nın ele geçirilmesiyle birlikte ele geçirilecek mutlak üstünlük vardı. Ayrıca sadece devletin başkenti olması değil; her şeyden öte de Moskova, bütün ülkenin ekonomik kalbi ve yönetim sisteminin beyniydi. Ayrıca Sovyetlerin mutlak imhası demek, Kızıl Ordu’nun Moskova’da toplanan birliklerin imhasıyla mümkün olabilirdi. Fakat Hitler, General Guderian ve alt kademesi olan General von Bock’un bu fikrine uymayarak panzer gruplarının harekatını durdurarak kuzeye ve güneye kaydırılmasına dair emir verdi.
General Halder ve aynı düşüncede mutabık olan bir grup, saldırının Moskova yönünde devam edilmesini ve Moskova önlerinde biriken Sovyet birliklerinin imha edilmesini öngörmüşlerdir. Fakat Hitler, Fransa’nın içine düştüğü bir yanlışın aynısı yaşamamak için ekonomik saldırı planından yanaydı. Çünkü Alman ordularının Moskova önlerine gelmesi ve şehri alması kolaydı; fakat kızıl ordunun Moskova gerisine çekilmesi demek, Almanların uçsuz bucaksız Sovyet topraklarında yavaş yavaş ölmesi demekti. Rusların istedikleri durum da bundan ibaretti. Asıl önemli olan saldırı düzeninde yapılan bir değişiklikle, Napolyon’un düştüğü hatanın telafi edilmesidir. Ancak orduların ikiye bölünerek kuzey ve güney yönünde bir kuşatma yapması Alman zaferini daha da perçinleyebilirdi. Ayrıca Hitler, komutanlarına şu durumu izah etmişti. Sovyetlerin bütün gücüyle başkentini savunmak için Moskova’ya akması demek, güney ve kuzey siperlerinin askerden arınması demekti. Böylece buralardaki harekatlar daha kısa zamanda ilerleyecekti. Hitler, mutlak zafer için saldırının tek koldan yapılması yerine merkez kuvvetlerinin oylamacı taktiği ile temsili bir kuşatma yapılmasını ve ardından Moskova’nın iki koldan kıskaca alınmasını ve bununla birlikte Sovyet unsurlarının geriye çekilmesinin önlenmesini öngörüyordu. Bilindiği üzere kıskaca alınan Kızıl Ordunun iki seçeneği olacaktı. Ya silah bırakıp teslim olacak, ya da savaşıp cephanesi tükendikten sonra imha edileceklerdi. Hitler Moskova kuşatmasında genel bir Cannae tipi operasyon planlamıştı.
Savaş planı hazırlanmıştı. Hitler, bu düşüncesini 19 Temmuz günü bütün Wehrmacht birliklerine iletmişti. Emre göre önce de belirtildiği üzere Merkez Kuvvetleri grubundan iki panzer ayrılarak bu panzerlerden General Guderian komutasında bulunan birlik Kiev yönünde güneye, General Hoth komutasında bulunan birlikler ise, Moskova-Leningrad güzergahının kontrolü için kuzeye hareket edeceklerdi. Bu operasyonda Merkez Orduları temsili olarak saldırı unsuru mahiyetinde sadece piyade birlikleri ile saldıracaktı. Evet, plan çok dahiyaneydi; fakat kağıt üzerinde yazılıp çizilen mesafeler ve savaşın o özel şartları Almanları çok yanılttı. Çünkü bu operasyonun mantıklı sürmesi için Smolensk-Roslavl güzergahında bulunan Sovyet askerlerinin imhası şarttı. Ve bu imha ya da geri çekiliş çok uzun sürdüğü için operasyon ancak Temmuz ayı sonunda tamamlanabildi. Ayrıca bu cephe temizliğinin ardından yapılacak olan büyük kuşatma için de araçların tamiratı ve bakımı için bir ay daha ayrıldı. Hazırlık tüm hızıyla devam ederken bir yandan da General Halder ve Mareşal Brauchitsch Hitler’e saldırının Moskova’ya yapılması yönünde bir öneride bulundular. Fakat bu hareketleri tekrar olumsuz bir sonuçla cevaplandı. En sonunda Ağustos 21’de Panzer grupları güney ve kuzey kollarından ilerlemeye başladılar. Aslında bu saldırılar başlamadan önce güney ve kuzey kollarının karşılaştıkları Sovyet unsurlar Hitlerin endişesini doğrular nitelikteydi. Velev ki, Güney Ordular grubuna bir Sovyet taarruzu başlamıştı. Sovyetlerin Pripyat Bataklığı’ndan yaptıkları bu saldırı ve Almanların General Reichenau komutasında bulunan 6. Ordusunun Kiev önlerinde duraksaması bu durumu kanıtlar nitelikteydi.
Temmuz ayları ortalarında Alman birlikleri Pripyat Bataklığının Güney yakasından Kiev’e yaklaşmışlardı. Ayrıca enteresan bir durum olarak Alman 17 ordusunun doğuya ve 1. Panzer grubunun güneye doğru ilerlemesi sonucu Uman bölgesinde bulunan 3 Sovyet ordusu adeta tuzağa düşmüştü. Alman piyadelerinin burada cebi daralmıştı ve fırsat bu fırsat tanklar Dinyeper Nehrini geçtiler. Ayrıca merkezde ayrılan 2. Panzer Ordusu, 2. Ordu’nun sağ kanadından Desna Nehri’nin geçtiler. Böylece tankların bu ani ilerleyişi ile birlikte dört Sovyet Ordusu adeta cenderede kalmışlardı..
Operasyonun başlaması mühimdi; fakat bu saldırının öncesinde Moskova’nın önemli bir besleyeni olan Leningrad alınmak zorundaydı. Bu nedenle Alman 4. Panzer Grubu’na son taarruz için takviye kuvvetler eklendi. Burada 18. Ordu ve Estonyalı Orman Kardeşler, Sovyet ordularını egale ederek Peipus Gölü’ne ilerledi ve en sonunda Alman 16. Ordu’su 8 Ağustos tarihinde Sovyet savunmasını dağıttı. Ayrıca takviye kuvvetler birlikte güçlenen 4. Panzer Ordusu Ağustos ayı sonuna kadar Leningrad güzergahında 48 km’lik bir mesafe katettiler. Bu arada Fin kuvvetleri de Ladoga Gölü’nün her iki yakasından ilerleyerek Kış Savaşı öncesi Sovyet-Fin resmi sınırlarına kadar ulaştılar.
Artık Alman kuvvetleri büyük saldırılar ve keskin savaşlara girişmişlerdi. Verilen bütün bu kayıpların ardından artık barışçıl düşünceler yok olmuş ve Hitler tarafından Sovyet Ordularının imhası emri yayınlanmıştı. Bu emrin ardından uzun süredir teslim ol çağrılarında bulunulan Leningrad’a nihai taarruz emri verilmişti. Tarih 9 Eylül 1941’i gösteriyordu ve Leningrad işgali başladı. Ordular bu emirler birlikte on gün içinde 11 km mesafe alabilmişlerdi. Evet, ilerleme sağlanmıştı; fakat Alman askerlerinin kayıpları giderek ciddi boyutlara ulaşmıştı. Bu durumun akabinde Alman Lider Adolf Hitler, Leningrad’ın ele geçirilmesini iptal etti. Artık kentin açlığa ve ölüme mahkum edilmesi fikrini benimsemişti. Çünkü kentin işgaliyle ilgilenecek Kuzey Ordularının bir kısmının Merkez Kuvvetlere katılması Moskova kuşatması için şarttı. Leningrad artık düşünülemezdi. Savaşın sonlandırılması gerekiyordu. Fakat Leningrad'da asker bulundurulmaya devam edildi.
Kuşatma, 27 Ocak 1944 tarihinde Sovyet birliklerinin Leningrad-Novgorod Harekâtı ile kentin güney kesimindeki Alman kuvvetlerini geri atmasına kadar devam etmiştir.