İslamiyet

    Dünya tarihi Hristiyanlık, Musevilik gibi dinlere ev sahipliği yapmıştır. İslamiyet bahsettiğimiz dinlerin sonuncusu olan ve sadece inandıkları değerler ve inançlar için başlangıçta savaşan fakat her zaman uzlaşmacı olan bir dindir.

    İslamiyet’in doğduğu yer, doğusunda Basra körfezi batısında Kızıl Deniz güneyinde Umman Denizi kuzeyinde ise Suriye ve Filistin çölleri ile kaplı olan Arap Yarım adasıdır. İslamiyet’in doğuşu sıralarında Orta Doğudaki en büyük devlet Bizans İmparatorluğuydu ve Bizans’tan sonra bölgenin en güçlü devleti Sasanilerdi. Arap topraklarında insanların putlara taptığı ve kız çocuklarının diri diri gömüldüğü İslamiyet’ten önceki döneme cahiliye dönemi denmektedir. Cahiliye döneminde Arabistan’ın en önemli bölgesi olan Hicazda kabileler tarafından yönetilen şehir devletleri kurulmuş ve dinsel bir mekân olan Kabe’de büyük putlarla doldurulmuştu. Sürekli savaş halinde olan Araplar haram ayı denen aylarda savaşmazlardı, kurdukları panayırlarda eğlenceler, yarışmalar düzenler, ticaret yaparlardı. Arap yarım adasında yaşayan halk bedevi ve medeni olmak üzere ikiye ayrılırdı. Bedeviler, çöllerde çadır kurarak yaşayan göçebe halktı. Medeniler ise şehirlerde yaşayan tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimdi. Bu dönem; çıkar çatışmalarının, adaletsizliğin, adam öldürmenin ve tabi birçok haramın meşru sayıldığı bir dönemdi. Çünkü kadınlar bir mal gibi alınıp satılır, kız çocuklarına kıymet verilmez ve köle gibi kullanılır ezilirdi.

  • İslamiyet'in Doğuşu

    Hz. Muhammed, 571 yılında Mekke’de doğdu. Babası Abdullah annesi Amine Hatundur. Ahlakı ve güvenirliğinden dolayı kendisine Muhammed-ül Emin (güvenilir kişi) denilirdi. Küçük yaşta annesini ve babasını kaybettiği için önce dedesi Abdul-Muttalib’in sonrada amcası Ebu-Talibin yanında yetişmiştir. Gençliğinde çobanlık yapmış, ticaretle uğraşmış ve yirmi beş yaşına geldiğinde ticari işlerini yürüttüğü Hz. Hatice ile evlenmiştir. Hz. Muhammed Mekkelilerin yaşam biçimlerini beğenmemiş yapılan haksızlıklara, içki içmeye, putlara tapmaya karşı çıkmıştır. Bu nedenle sık sık Mekke yakınlarındaki Hira mağarasına gitmiştir. Kırk yaşına geldiğinde Hira mağarasında vahiy meleği olan Cebrail meleği tarafından kendine ilk vahiy indirilmiştir. Bu vahiy ‘oku yaradan Rabbinin adıyla oku’ idir ve kendisine inen bu vahiyle peygamber olmuştur. (610) Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu ilk olarak eşi Hz. Hatice’ye söylemiş ve onu hak dinine davet etmiştir. Daha sonra amcasının oğlu Hz. Ali’yi, azadlısı Zeyd’i ve yakın arkadaşı Hz. Ebubekir’i İslamiyet’e davet etmiştir. Bu kişiler bilinen ilk Müslümanlardır. Hz. Muhammed eşitliği ve hoşgörüyü savunan İslamiyet’i gizlice yaymaya çalışınca Mekke’nin ileri gelenlerinden tepki görmüş ve İslam dinini daha çabuk yaymak için Medine’ye Hicret (622) etmiştir. Müslümanların Medine’ye Hicreti ile İslam devletinin temelleri atılmış ve Müslüman’lar Mekkelilerin baskılarından kurtularak dinlerini serbestçe yaşayabilmek için sakin bir ortama kavuşmuşlardır. Hicretle birlikte İslamiyet’in yayılışı hızlanmış ve bu olay hicri takvimin de başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hicretten sonra Müslümanlarla Mekkeliler arasında bazı savaşlar olmuştur. Bu savaşların en önemlileri Bedir, Uhut ve bir savunma savaşı olan Hendek savaşıdır.

    Bedir Savaşı (624): Müslümanların ilk zaferidir. Hz Muhammed’in otoritesi ve güvenirliği daha da artmıştır.

    Uhut Savaşı (625): Bedir savaşının intikamını almak isteyen Mekkeliler, Müslümanlara saldırmış ve Müslümanları yenmişlerdir. Mekkeliler kazanmalarına rağmen bu savaştan bir sonuç alamamışlardır.

    Hendek Savaşı (627): Müslümanlara kesin darbeyi indirmek için Mekkeli putperestler büyük bir kuvvetle Medine’ye saldırmışlardır. Müslümanların savunma amacıyla şehrin önüne hendekler kazmışlardır. Hendek savaşı ismini bu hendeklerden almıştır. Mekkeliler savaşı kaybetmiş ve Müslümanların varlığını tamamen tanımışlardır.

    Bu savaşlardan bir yıl sonra 628 yılında Müslümanlar ve Mekkeli putperestler arasında tarafların savaşmamaları için bir Hudeybiye Barış Antlaşması’ imzalanmıştır. İmzalanan bu barış antlaşmasıyla Mekkeliler Müslüman’larla barış imzalayarak onların varlığını resmen tanımışlardır. Fakat Hudeybiye barışının Mekkeliler tarafından ihlal edilmesi üzerine Müslümanlar 630 yılında Mekke üzerine yürümüş ve şehri fethederek Kâbe’yi putlardan temizlemişlerdir. İslam âlemi Hz. Muhammed’in 632 yılında vefatından sonra Dört Halife Dönemine girmiştir.

  • Dört Halife Dönemi (632-661)

    Dört Halife Dönemi (632-661) Hz Muhammed’in vefatından sonra İslam dünyasını yönetmek için seçilen haleflerdir.

    1)- Hz. EBUBEKİR

    2)- Hz. ÖMER

    3)- Hz. OSMAN

    4)- Hz. ALİ

    Dört halife dönemine genel olarak göz atacak olursak Hz. Muhammed’in ölümünden sonra ona en yakın kişilerden biri Hz. Ebubekir’di. Sahabe tarafından seçilerek Birinci halife olan Hz. Ebubekir Peygamber Efendimizin ölümünden sonra çıkan yalancı peygamberlerle savaşmış ve bu savaşlarda Kuran’ı ezbere bilenlerin şehit düşmeleri nedeniyle ayetleri toplayarak Kuran’ı bir kitap haline getirmiştir.

    İkinci halife seçilen Hz. Ömer dönemine bakacak olursak ülke yönetimini bölümlere ayırmış, düzenli bir İslam ordusu kurmuş ve ilk defa adli yargıyı oluşturarak illere kadılar tayin etmiştir ve günlük yaşam dâhil ticaretin gelişmesi için hicri takvimi yürürlüğe koymuştur

    Üçüncü halife olan Hz. Osman döneminde Türklerinde yardımıyla bir donanma kurulmuş ve kuranın nüshaları çoğaltılmıştır.

    Dördüncü ve son halife olan Hz. Ali döneminde ilk siyasi bölünmeyi yaşayan İslam âlemi ayrıca Hz. Osman’ın katillerinin bulunmasında yavaş davrandığı iddia edilen Hz Ali ile Hz Ayşe arasında Cemel olayı (deve vakası) patlak vermiştir. Muaviye ile yapılan Sıffin savaşından sonra ise hakem onayına başvurulmuş ve İslam âlemi Şii, Emevi, Harici olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Hz Ali’nin hariciler tarafından öldürülmesiyle Dört Halife Devri son bulmuştur.

  • Emeviler Dönemi

    Dört halife döneminden sonra Hz. Alinin oğullarından Hz. Hüseyin Muaviye tarafından katledilince diğer oğlu Hz. Hasan daha fazla kan dökülmemesi için halifelikten vazgeçmiştir. Muaviye iktidarında halifeliği babadan oğla saltanat haline dönüştüren Emeviler’in devri başlamıştır. Emeviler zamanında Müslüman Araplar Suriye ve İran’ı hâkimiyetleri altına alarak Seyhan ve Ceyhan nehirleri arasında kalan ‘Mavera-ünnehir’ bölgesine ulaşmışlardır. Fakat bu bölgede Türkler bulundukları için Araplarla Türkler ilk defa karşılaşmışlardır. Emeviler bölgede İslamiyet’i yaymaktan çok yeni fetihler yapmak için uğraşmışlardır. İktidar Arap olmayan insanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmışlardır. Bu sebepten dolayı Arap olmayan Müslümanlara devlet ve ordu yönetiminde hiç mevki verilmemiştir. Emeviler döneminde batıda Kuzey Afrika’nın fethi tamamlanmış, Cebelitarık Boğazından Avrupa’ya geçen İslam orduları İspanya’yı fethetmiştir. Doğuda horasan ve Mavera-ünnehir bölgesi ile Türkistan ve Pakistan ele geçirilmiştir.

    İstanbul ilk defa kuşatılmıştır. Emeviler yaptıkları Arap milliyetçiliğiyle Arapçayı resmi dil ilan etmişler, Emevi devleti yıkıldıktan sonra Hz Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenler İslam ülkesinin hâkimiyetini devralmışlardır.

  • Abbasiler Dönemi (750-1258)

    Abbasiler, halkın da desteğini de alarak bir ayaklanma sonucunda Emevilerin tahtını ele geçirmişlerdir. Devletin kurucusu Ebu Abbas’dır. Türklerin İslamiyet ile ilk tanışması Emeviler döneminde başlamış ancak Emevilerin ırkçı yaklaşımından sonra Abbasilerin ılımlı ve hoşgörülü yaklaşımıyla Türkler İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Abbasiler 751 Talas Savaşında Türklerden yardım almış ve Çin ordusunu bozguna uğratmıştır. Bu savaştan sonra birbirlerine iyice yakınlaşan Türkler ve Müslümanlar kaynaşmışlardır. Abbasi’lerin en parlak dönemi Harun Reşit zamanında yaşanmış ve Bin bir gece masallarına konu olan bir saltanat sürmüştür. Abbasi hükümdarı Memun zamanında bilim ve felsefeye çok önem verilmiştir. Harezmî cebir alanında eser yazmış ve Bağdat’ta gök cisimlerini incelemek için gözlemevi kurulmuştur. Bir derecelik meridyen yayının uzunluğu hesaplanarak dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlanıp hacmi ölçülmüştür. Mutasım zamanında Abbasilere katılan Türk boylarının savaşçı özelliklerini yitirmemeleri için bir ordu kurulmuş ayrıca avasım denen uç şehirlerde de Türkler görev almış böylece Anadolu’ya yapılan fetihlerde Türkler de görev almıştır.

  • Karahanlılar

    Karluk, yağma ve Çiğil boyları tarafından kurulan ilk Türk-İslam devletidir. Bilge Kül Kadir Han tarafından batı Türkistan’da kurulmuştur. Başlangıçta Türk devleti özelliği gösteren Karahanlılar Saltuk Buğra Han zamanında İslamiyet’i kabul etmiştir ve Saltuk Buğra Han ‘Abdülkerim’ adını almıştır. Karahanlı devletinin en parlak dönemi Yusuf Kadir Han zamanında yaşanmıştır. Ölümünden sonra oğulları arasında çıkan taht kavgaları sonucu devlet Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüştür. Karahanlılar İslamiyet’i kabul etmelerine rağmen askeri özelliklerini ve Türklüklerini unutmamışlar ayrıca resmi dilleri olan Türkçe’yi kullanmış ve daha da geliştirmişlerdir. Karahanlılar aynı zamanda bir ilki gerçekleştirerek ipek yolu üzerindeki tüccarların konaklamaları için kervansaraylar yaptırmışlardır. Bu dönemde pek çok kültürel eser yazılmıştır.

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Biyografiler

  • II. Abdülhamid CV
    BİYOGRAFİ
  • Ömer Hayyam CV
    BİYOGRAFİ
  • Vecihi Hürkuş CV
    BİYOGRAFİ
  • Mahatma Gandhi CV
    BİYOGRAFİ
  • VII. Kleopatra CV
    BİYOGRAFİ
  • Deniz Gezmiş CV
    BİYOGRAFİ
  • Benjamin Franklin CV
    BİYOGRAFİ
  • Henry Ford CV
    BİYOGRAFİ
  • Jean-Jacques Rousseau CV
    BİYOGRAFİ
  • Yılmaz Güney CV
    BİYOGRAFİ
  • Al Capone CV
    BİYOGRAFİ
  • Che Guevara CV
    BİYOGRAFİ
  • Cengiz Han CV
    BİYOGRAFİ
  • Vladimir Lenin CV
    BİYOGRAFİ
  • Barış Manço CV
    BİYOGRAFİ

Tarihiolaylar.com internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright 2024 - Tüm Hakları Saklıdır.