Çin Seddi, “Dünya’nın Ejdarhası” olarak bilinen, mimari açıdan hayranlık uyandıran en büyük yapılardan biri olmuştur. Bu şaheser 7 Temmuz 2007 tarihinde Dünyanın yeni yedi harikasından biri olarak seçilmiş ve UNESCO tarafından da dünya mirasları listesine kabul edilmiştir. Efsanelere de konu olan bu duvarın yapımına M.Ö 221 yılında başlanmış ve M.S 17. yüzyıla kadar Çinliler tarafından devam edilmiştir. Uzun bir inşa süreci olan bu savunma duvarının yapımı yaklaşık 2.000 yıl sürmüştür. İnşası sırasında 3 milyona yakın işçi çalıştırılan bu savunma duvarı, toplamda 8.851,8 kilometre uzunluğunda sahiptir. Po Hay Körfezi kıyısından başladıktan sonra Huhang Ho nehrini ikiye bölerek güneybatıya uzanır ve ordan Gobi çölünün güneyinden batıya yönelerek devam eder. Büyük bir kısmı tamamlanan duvar en son Ming Hanedanlığı (1368-1644) zamanında onarılmıştır.
Duvarın, yapılış amacı, savaşan beylikler döneminde yirmiden fazla ayrı Çin hanedanın sınırlarını korumak amacıyla oluşturdukları ufak savunma setleriyle kullanılmasıyla olmuştur. Daha sonra ilk Çin hükümdarı olan Qin Shi Huang tarafından tamamen aşılmaz bir duvar olarak inşası tamamlanmıştır. Böylece Qin Shi Huang’ın ülkesine kuzeyden gelecek Moğol ve Türk boylarının saldırısı bertaraf edilmiş olacaktır. Savunma duvarının yapılış amacı birçok tarihçi tarafından farklı görüşler içerse de ortak görüş hemen hemen; savaşlarda esir düşmüş komşu hanedanların savaş esirlerinin çalıştırılması ve hükümdarın bu savunma duvarıyla ülkenin artık tek elden yönetildiğini bütün Dünya’ya göstermek istiyor olmasıdır. Ayrıca, Çin Seddi’nin tarihte bir savunma duvarı olarak görülmüştür. Bunun sebebi de duvarda okçu yerlerinin, siperlerin ve her 200 metrede bir gözetleme kulelerinin var olmasıdır. Çin Seddi’nin tamamı muhteşem bir işçilik ve sağlamlık örneği sergilemez. Aksine duvarın bazı yerleri tuğla ile örülmüşken bazı yerleri hafif yapı malzemeleriyle inşa edilmiştir. Genellikle yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve tavan kalınlığı yani duvarın üst bölgesi de 6 metre olarak inşa edilmiştir.
Büyük bir turizm potansiyeline sahip bu eser, meraklıları tarafından her yıl binlerce ziyaretçi kabul etmekte, aynı zamanda sportif aktiviteler için de kullanılmaktadır. Örneğin İngiliz William Lindesay duvarın üzerinde 2.400 kilometre koşmuştur. 21. Yüzyıl da gelmiş olduğumuz savaş ve mimari teknolojideki ilerlemeye baktığımızda , Mor hudut veya Dünyanın ejderhası gibi isimlerle de anılan Çin Seddi’nin çok büyük bir şahaser olarak anılacak ve hatırlanacaktır. Böyle bir şaheserin yapımında çalıştırılan işçilerden bahsetmemek gerekirse ; geneli esirlerden oluşan yaklaşık 1 milyon işçi inşaatın yapım aşamasında ölmüş ve Çin Seddi’nin altına gömülmüştür. Bundan dolayı yapı Dünyanın en uzun mezarlığı olarak da bilinmektedir. Çin Seddi’nin yakın tarihte uzaydan görünebildiği iddia edilse de, bilinenin aksine çevre yapısı ve coğrafyanın rengi nedeniyle bazı hava alanlarının görünmesine rağmen bu eşsiz yapı ne yazık ki uzaydan gözlenememektedir
Çin Seddi’yle ilgili birçok efsane bulunmaktadır bu efsanelerin başlıca şunlardır:
1) Söylenenlere göre Çin Seddi’nin yapımını izleyen bir ejderha bıraktığı izlerden bir güzergâh oluşturulmuştur ve muhtemelen “Dünyanın Ejderhası” ismi burdan gelmiştir.
2) Çin Seddi’nin yapımında çalışan işçilerden biri olan Meng Jiang Nu’un öldüğünü duyan karısı duvarın önünde acılar içinde ağlamış ve gözyaşlarından duvarın yıkıldığı söylenmiştir. Sonrasında kocasının kemiklerinin çıktığı, karısının da eşini götürüp evinin yakınlarına gömdüğü anlatılmıştır hatta bu olayın anısına Çin Seddi’nde kadının heykeli bulunmaktadır.
3) Her ne kadar savunma duvarı olarak kabul etmeseler de Türk kavimlerinin Çinliler üstünde kurdukları baskı aşikârdır ve Türkler için “rüzgâr gibi gelip geçtiler” ifadesini kullanmışlardır. Orhun kitabelerinde Bilge Kağan şöyle bir tabir kullanır “…batıda Demirkapı ya kadar… Ordu sevk ettim, bunca yerlere Türk adının Türk şanını ulaştırdım.” Kuranı Kerim de yer alan bir rivayete göre de Zülkarneyn Peygamber (diğer adı İskender) buraya uğradığında buradaki kavimler Moğollar kavimleri olduğu düşünülen Yecüc ve Mecüc den şikâyetçi olmuşlardır. Zülkarneyn Peygamber de zulüm gören bu kavimleri korumak için bölgeye bir set çekerek Yecüc ve Mecüc kavimlerini Seddi’n öte yanına sürmüştür ve bu sebepten Çin Seddi ne aynı zamanda Zülkarneyn Seddi de denilmektedir.
Dünya tarihi açısından baktığımız zaman öncelikle yapılış tarihi ve mimari yapısıyla dikkatimizi çeken, yukarıda da özelliklerini belirtmiş olduğumuz Çin Seddi her ne kadar Çin ulusunun gurur kaynağı olarak gösterilse de Türk kavimlerinin utanç duvarıdır. Belgelerle de kanıtlanmış olduğu gibi Türk boyları sürekli Çin’e akınlarda bulunmuşlardır. Tarihi iyi incelersek Çinlilerin bu duvarı özellikle Hun Türklerinin akınlarını durdurmak için yaptıkları görülmektedir. Tıpkı mısır piramitleri gibi bu akıl almaz yapıda insanların yıllarca süregelen kültürel miraslarından biri olmaya devam edecektir ve hakkındaki söylenilmiş efsaneleri hep var olacaktır. Geçmişten günümüze süregelen ve her insanın yaşamında mutlaka görmesi gerektiğini düşünülen bu yapının şöhretinde özellikle Çin hükümdarı Qin Shi Huhang’ın duvarların içine canlı canlı gömdürmüş olduğu diğer beyliklerin hükümdarlarının ve askerlerinin de yankısı çok etkili olmuştur.
Birçok filme de konu olan bu yapı ( MUMYA-Ejder İmparatorunun Mezarı, The Karate Kid, Yasak Krallık) özellikle büyüklüğünden ziyade ölü kemiklerinden oluşturulduğuna inanılarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu savunma duvarının üzerinde savaş mantığı ile hazırlanmış değişiklikler yapılmış olmasına rağmen aynı zamanda üzerinde tapınaklar ve saraylarda inşa edilmiş bir dini merkez olarak da kullanılması uygun bulunmuştur. Sizce de yapılış tarzı ve mimarisi hatta söylentiler de hatırlandığında çok hayranlık uyandırıcı değil mi?
Çin ulusunun dünyadaki bütün uluslara ve hükümdarlara gözdağı verircesine düşmanlarının ve isyan edenleri duvarın altına gömülmesi de duvara ayrı bir gizem katmıştır. Çin ulusunun işkence ve kıyımlarda uyguladıkları insanlık dışı teknikleri de hatırlandığında binlerce yıl önce yapıldığı iddia edilen bu kıyımında pek hurafe olamayacağı gözlerden kaçmamıştır. İster katil isterse diktatör diyelim Çinliler ölümsüz bir eser dünyaya kazandırmıştır. Bu mimari şaheser tıpkı yaratıcısı olan Çin ulusu gibi daha binlerce yıl tüm ihtişamıyla ayakta kalmaya devam edecektir. Her ulus kültürel eserleriyle bulundukları çağın olanaklarını aşıp ileriki çağlara taşınacak eserler yarattıkları sürece ölümsüzleşeceklerdir. kültürel miras oluşturma çabasında olmayan birçok ulus ve beylik, tarih boyunca sadece bir piyon olarak kullanılmış ve Dünya sahnesinden silinmeye mahkûm kalmıştır.