Şeyh Said isyanı, hilafet yanlısı Zaza ve Kürt aşiretlerin cumhuriyete ve inkılaplara karşı gerçekleştirdiği ayaklanmadır. Şubat 1925’ten Nisan 1925’e kadar süren Şeyh Said isyanı Cumhuriyet tarihinin ilk geniş çaplı ayaklanmasıdır.
Şeyh Said 1865 yılında Elazığ’ın Polu ilçesinde doğmuştur. İleriki yaşlarında babasının bazı işlerinden dolayı Hınıs’a yerleşmişlerdir. Burada babası ve dedesinden aldığı eğitimle Kuran-ı Kerim ve birçok dini ilimi de öğrenmiştir. Yani kısaca Şeyh Said, dindar bir soyun evladı olarak yetişmiştir. İki eşi ve birden fazla çocuğu bulunan Şeyh Said zamanla çok tanınan biri haline gelmiştir. Kişilik ve görsel olarak ilgi çekici biri olmuş ve birçok taraftar kazanmıştır.
Yapılan tüm planların arkasında hiç kuşkusuz Osmanlı padişahı Vahdettin ve İngiliz hükümeti yer almıştır. Hatta bu nedenle Şeyh Said’in İngiliz ajanı olduğu bile söylenmektedir. Vahdettin, hilafet kongresinde yapılan planların ardından Türkiye içerisinde birçok saldırı ve suikaste ön ayak olmuştur. Bu kadarıyla yetinmeyip gizli beyannameler hazırlatıp bunların satıcılar ve din hocaları gibi birçok kişi tarafından dağıtılmasını sağlamıştır. Bu beyannamelerde yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve inkılapları kötülenip, hilafet övülmüştür. Hilafet yanlıları, Şeyh Said ile kısa sürede anlaşıp ihtilal planları yapmaya başlamışlardır.
İsyanın temelinde İngilizlerin iç karışıklık isteği ve bölgesel çıkarları, hilafet yanlılığı ve Kürt Teali Cemiyeti’nin bağımsız bir Kürt Devleti isteği vardır. Birinci dünya savaşının ardından birçok ırk bağımsızlık için adım atmıştır. İngiliz mandası altına girip bağımsız olduğu iddia edilen Kürt Teali Cemiyeti oluşturulmuştur. İngilizler Kürtleri bir araç olarak kullanıp isyanın büyümesini sağlamışladır. “Peki, Kürt halkına ne vaatler verildi?” diyecek olursanız eğer, İngiltere, Kürt vatandaşlara yeni ve bağımsız bir Kürt Devleti oluşturma sözü vermiştir
1923 yıllında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi ile beraber getirilen yeni inkılaplar ve özgürlükler Şey Said ve daha birçok kişiyi rahatsız etmişti. İstanbul’da Kürt Teali Cemiyeti, Cibranlı Halit Bey ve T.B.M.M de milletvekili olan Yusuf Ziya Bey büyük planlar hazırlıyor ve yeni Türk devletini altüst etmek istiyorlardı. Yusuf Ziya Bey yaptığı bu büyük planın uygulanabilmesi için aklını kullanarak Doğu’da ne kadar aşiret varsa hepsiyle işbirliği içerisine girmeye çalıştı. Bu aşiretler arasında Hasanan ve Horasan aşiretleri gibi büyük aşiretler de bulunmaktaydı. Aşiretlerin hepsine birer adet mektup yollayıp işbirliği önerileri sunulmaya başladı. Bu mektuplara gelen cevapların olumlu olması Yusuf Ziya Bey’in işini çok kolaylaştıracaktı.
Geriye, hazırlanan bu büyük planların hayata geçirilmesi için zeki ve aynı zamanda kabiliyetli birisini bulmak kalmıştı. Yapılan araştırmalar ve önerilerle en uygun kişi Şeyh Said olarak seçildi. Şeyh Said tam bir cumhuriyet düşmanıydı ve inkılap karşıtı görüşleri en üst seviyedeydi. Ondaki hırs ve düşmanlık, isyanı kısa sürede ülkenin doğusuna yaymıştı.
Şeyh Said kısa zamanda birçok aşiretle görüştü ve onaylarını aldı. Fakat bu gizli yapılanma çok fazla gizlenememişti. Ankara hükümetinin gizli ajanları yapılan planları ve toplantıları öğrenmiş ve sonrasında Mustafa Kemal’e bildirmişlerdi. Yusuf Ziya Bey ve Cibranlı Halit Bey için yakalanma emri çıkarılmıştı bile. İkisi yakalandıktan sonra cezaevine atıldı. Asıl yakalanması gereken kişi Şeyh Said ise yakalanamamıştı. İsyan ilk olarak 13 Şubat 1925 yılında Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde baş gösterdi. İsyancılar ilk olarak Genç İli’nin Darhani’ye bölgesini ele geçirdiler. Onları karşılayan asker grubunu geri püskürttüler ve Elazığ’ı ele geçirdiler. Bir sonraki adımlar Diyarbakır’ı almak olsa da bunda başarılı olamadılar. Hükümetin bu isyanı pek ciddiye almaması isyanın yayılmasının en büyük sebeplerinden biri olmuştu. Elazığ ve Genç bölgelerinin ele geçirilmesiyle birlikte hükümet tedbir olarak bu bölgelerde sıkıyönetim ilan etti.
Kürt isyancıların lideri olan Seyit Abdülkadir isyanın hızla yayılması için silahlı çeteler kurmuştu. Bu esnada Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Terakkiperver kısa zamanda içerisinde birçok muhalif ve şeriatçıyı içinde barındırıp isyanı büyütmeyi amaçlıyordu. Bunun üzerine başbakanlık yapan Ali Fethi Bey görevinden alındı ve yerine İsmet Paşa’nın kurduğu hükümet geçti. İsmet Paşa, hükümetinin ilk adımı olarak “takrir-i sükun kanunu”nu yürürlüğe koydu ve Ankara ve isyan bölgesinde iki tane İstiklal mahkemesi kurdu (Takrir-i sükun kanunu yürürlükte 4 yıl kadar kalmış ve daha sonra kaldırılmıştır). Hükümet yaptığı büyük çaplı temizlik hareketiyle kısa sürede isyancıları bastırdı.
Şeyh Said 15 Nisan’da jandarmaya teslim oldu. Teslim olmasındaki sebep artık kaçacak bir yerinin olmaması ve imkânlarının tükenmesiydi. İstiklal Mahkemesinde alınan kararla birlikte Şeyh Said ve yandaşlarının idamlarına karar verildi. Mahkemede belirtilen bir diğer nokta ise tekke ve zaviyelerin halkı dinle kullanıp iç huzursuzluklara neden oldukları için kapatılması kararıydı. İsyan esnasında bütün büyük planları yapan elebaşları idam edildi.
Şeyh Said ve yandaşları için mahkeme kararı alınmadan kalas, ip ve diğer darağacı için gerekli olan malzemeler alınarak depolanmıştı. Ayrıca idamları gerçekleştirecek olan cellatlar, askeri garnizonda misafir edilmişlerdi. 29 Haziran 1925 Pazar sabahı, Şeyh Said ve arkadaşları mahkemeye çıkmadan Diyarbakır Dağ kapı ilçesinde çekiç testere ve keser sesleri duyulmaya başlanmıştı. Hazırlanan Darağaçlarının nizami olması yani aynı boyda olması için testere ile kesilerek eşitleniyordu. Kurulan idam sehpalarının hemen karşısında Ankara’dan gelen konukların, eşlerinin ve çocuklarının idam törenini izlemeleri için tribün inşa ediliyordu. Mahkeme kararı açıklandığında idam sehpaları hazırlanmıştı fakat tribünün yapımı devam ediyordu. Her şey hazırlandıktan sonra gece yarısı idam töreni başladı ve seyirciler gelmeye başladı. Hapishaneden zincirlenerek getirilen Şeyh Said ve yandaşları tek tek üstlerine beyaz gömlek giydirilerek idam edildiler.
En son isyanın başı olan Şeyh Said idam edilmiştir. Şeyh Said idam sehpasına başı dik ve tökezlemeden çıkmıştır. Şeyh’in bu metaneti yabancı ve yerli birçok gazetecinin yazılarında yer almıştır.