machiavelli
Zafere giden her yol mübahtır
En Beğenilen Yazar Sırası
:
10
Toplam Başlık Sayısı
:
21
Toplam Puanı
:
128
Toplam Giri Sayısı
:
159
Bu Ayki Puanı
:
68
En Aktif Yazar Sırası
:
8

machiavelli Sözlük Seceresi

  • imkanınız olsa hangi tarihi karakterle tanışmak isterdiniz?

    @machiavelli o günler de gelecek inşallah. Sözlükte çok güzel bilgiler veren arkadaşlar var mutlaka hepsini ileride tek tek tanımak isterim. Tüm öne çıkan dünya liderlerinin hala makyevelizmi kullanmalarının sebebi halkın makyevelizmi bilmemesi ise ve bunu önce Mussolini sonra Hitler sonra ortadoğu liderleri şimdi de bazı dünya liderleri hala kullanabiliyorsa bunun tek sebebi halkın makyevelizmi bilmemesidir. Sizin de burada verdiğiniz bilgiler gençlerimize ve vatandaşlarımıza ışık saçıyor. Hepinizi ileride tanımak isterim.
    Bu arada konuya yorum yapmak gerekirse ben Karl Marx'ı tanımak isterdim. Düşüncelerine tam olarak katılmasam da Tüm dünyayı etkilemiş bir kişidir kendisi ve bunu yaparkenki en önemli silahı belli ki ideolojisine bağlılığı. O ideolojisine bağlılığını, sürgünlerdeyken bile yılmadan inandığı şey uğruna savaş vermesini ve o inancına bağlılığını gözlerinde görmek isterdim.
    0 1
  • dumlupınar denizaltısı

    "Ah bir ataş ver" türküsünün hikayesi de buradan gelmiştir.
    Askerleri o dönemde oradan kurtarmak çok zordu. 22 kişi sığınarak hayatta kalmıştı ama denizin dibini boylamışlardı. Merkez ile irtibata geçmeleri lazımdı. Denizaltının üzerine fırlatılan bir şamandıraya bağlı telefon hattı aracılığıyla iletişime geçtiler.
    Karşıdan gelen sesi duyunca umutları yeşermişti. Merkeze duruma anlattılar ve "kurtarın bizi dediler". Onlara sembolik olarak "konuşmayın, türkü söylemeyin sigara sakın içmeyin" diye bir cevap geldi. Çünkü Denizaltının içerisindeki hava erişebilecekleri tek havaydı. Bu havayı maksimum yeterlilikle kullanmaları gerekiyordu. Aslında bu uyarı elbette gereksiz bir uyarıydı telsizin diğer ucundaki kişi de kurtarılamayacaklarını biliyordu, o dönemde denizin dibini boylamış bir denizaltını kurtarma gibi bir teknololiye sahip değildik O 22 kişiyi ilk çarpışmada ölen kişilerden daha hazin bir son bekliyordu. ama yine de en uzun süre dayanabilmeleri için bu uyarıyı yapıyordu. Yine de askerlerimiz son bir umut bekliyorlardı. Devletimiz bir yolunu bulur da kurtarır diye. Tüm ülke seferber oldu ama mümkünatı yoktu o torpidodaki o 22 kişinin çıkarılmasının. Zaman ilerliyor askerler ölümlerini bekliyordu. Ölüm zordu ama o kahraman askerlere öleceklerini anlatmak daha da zordu. En sonunda bu görev telsizin başındaki görevli askere verildi. o da o kahreden cümleyi söyledi "artık konuşabilirsiniz, hatta türkü söyleyebilirsiniz, dilerseniz sigara da içebilirsiniz" .
    22 asker ölüme terkedilmişti. O anons askerleri ölüme terkeden anonstu. Şimdi 22 asker kurtarılmayı değil havasızlıktan boğulacakları anı bekleyeceklerdi... O anda herşeyin bittiğini anlayan yiğitler "Herşey buraya kadarmış kumandan birer cigara yakalım mı" dediler ve son sigaralarını tüttürdüler.
    İşte bu yüreğimizi burkan türkü de buradan geldi. Bu türküyü her dinlediğimde o anlar gözümde belirir... 22 fidanın solduğu o gün, bazılarımıza göre tarihimizin en karanlık günüydü...

    Not: Askerleri kurtarmak adına Kurtaran gemisinin gelmesi. Olaydan 12 saat sonra ancak gelebilmesi ve 25 saat sonra ancak sabitlenebilmesi, sabitlenirken iletişim kablosunu koparması. Bu nedenle kabloyu takip edemeyen dalgıçların canı pahasına 80 m'ye kadar dalıp şuurunu kaybetmesi olayları pek bahsedilen olaylar değildir. Özellikle kurtaran'ın kabloyu kesmesinden pek bahsetmezler ki olayın suçunun donanmaya atılmasını istemezler. Bu olay tam bir trajedidir ama kurtarma çalışmaları daha da büyük bir trajedidir. Bu arada çarpışma sırasında 8 kişinin güvertede olması ve bunlardan 5'inin kurtulması büyük bir şanstır. (2'si pervaneye takılarak ölmüş, 1'i boğulmuştur) Anlatsam sabaha kadar konuşurum, konunun özünden çıkmamak için özet geçtim.
    0 4
  • Shell Shock Hali

    Dünya Savaşları sırasındaki askerlerin olaylara karşı verdiği tepkiyi tanımlamak için kullanılan ifadedir. I. Dünya Savaşı sırasında kullanılan topların patlama seslerinin o dönemdeki diğer savaşlarından çok daha yüksek olmasından dolayı yarı askerlerin aklını yitirmeye yakın olan bir ruh halidir. Bunun yanındaki tüm tramvatiksavaş psikolojisine verilen isimdir.
    Konu ilginizi çektiyse eğer 4 partlık şu videolar tavsiye edilir



    0 4
  • Tarihteki Savaş Taktikleri

    gerilla savaşı: düzensiz birliklerin, düzenli ordulara karşı verdiği savaşlardır. genelde vur-kaç taktiği üzerine kurulmuş savaşlarda konvansiyonel savaş araçları yerine saldırı tüfekleri ya da molotof gibi görece daha basit silahlar kullanılır. gerilla savaşının amacı topyekûn bir savaş kazanmak değil, karşıda ki orduyu yıpratmak, gücünü ve savaş azmini kırmaktır. gerilla savaşının verildiği yerlerde halk desteği muazzam ölçüde önemlidir. britanya işgali sırasında keltlerin romalılara karşı verdiği savaş, gerilla savaşı olarak nitelendirilebilir. roma ordularının her defasında yenilmesini sağlamıştır. sun tzu'nun savaş sanatı kitabında da gerilla savaşından bahsedilir. nazi işgali altında ki ülkeler de bu taktiği kullanarak alman ordusunu ciddi şekilde yıpratmıştır. (cephaneliklere yapılan ani baskınlar, iletişimin sabote edilmesi vs.) aynı şekilde alman ordusuna karşı savaşan sovyet partizanlarıda bu taktiği başarı ile uygulamıştır. mao zedung, ernesto che guevara, fidel castro gibi liderler devrim için kullanmış ve aynı şekilde başarıya ulaşmıştır. bunun dışında kurtuluş savaşı sırasında ki düzenli ordu kurulmadan öncesinde çetelerin işgal güçlerine karşı verdiği savaşta gerilla savaşı içerisinde görülebilir. pkk (türkiye), farc(kolombiya), ezln(meksika), epr (meksika), hindistan komünist partisi (maoist), filistin halk kurtuluş cephesi, hizbullah, el-Kassam Tugayları gibi örgütler bugün aktif olarak gerilla mücadelesi vermektedir.

    phalanx: genelde 5-5.30 metrelik mızraklı piyadelerin arka arkaya dizilmesi ve en öndekilerin mızrağını gelen düşmana doğru düzeltmesiyle oluşturulan taktik. genelde antik yunan döneminde kullanılmıştır. spartalılar ve perslere karşı etkili olmuş, büyük iskender zamanında zirveye çıkmıştır. tabii bazı dezavantajları da vardı, bunlar, zırhların ağırlığı ve mızrağın uzunluğundan dolayı ortaya çıkan hareket problemiydi. epaminondas ve iphikrates bu taktiği iki farklı şekilde geliştirdi. ilk savaşlarda orduların karşılıklı hatlar oluşturarak dizilmesi ile olurdu. epaminondas bunu biraz değiştirmiştir. mesela düşmanın sayıca az olan tarafının, kendi ordusu tarafında ki kısmını sayıca üstün tutmuş, diğer tarafıysa geri çekmiştir.
    şöyle; x x x > x
    x x
    x x
    x x bu taktik sonucunda ordunun zayıf tarafı ezilip, arkasını da çevirmesi sağlanırmış. türklerin kullandığı hilal taktiğinin bir benzeri gibidir.
    iphikrates ise piyadelerin mızrak boylarını uzatıp, zırhlarını hafifletmiş, bu şekilde kullanmıştır bu taktiği.

    shield wall: büyük ölçekli kalkanlarla askerlerin yan yana dizilmesiyle oluşturulan savaş taktiğidir. mızraklı piyade yok ise süvarilerin bu hattı yarıp geçmesi çokta zor olmaz.

    testudo: savunmaya dayalı ağır hücum da diyebiliriz. kalkan duvarına benzer ama daha kapsamlıdır. klasik roma filmlerinde ki izlediğimiz dört bir taraflarının kalkanlarla kapandığı tabiri caizse kaplumbağa gibi olurlar. okçulardan korunmakta ya da sayıca az olunan durumlarda saldırılan birliklere karşı başarılı olabilir.

    napolyon dönemi: napolyonun belirli bir savaş stratejisi yoktu ama bilinen şey daime saldırı savaşı yaptığıydı. birliklerini birbirinden kopmayacak şekilde savaş alanına yayarak karşısında ki ordunu formasyonunun dağılmasını sağlayıp, hatları yarmak üzerinden ilerlerdi.

    siper savaşları: amerikan iç savaşı ve 1. dünya savaşı gibi savaşlarda yoğun olarak kullanılan savaş taktiğidir. orduların karşılıklı siper kazarak bu siperleri korumak üzere çarpıştığı ve topçularla desteklendiği savaşlardır. savaşların uzamasına ve doğal olarak ordu içerisinde bazı sıkıntılar doğmasına sebep olmuştur. 2. dünya savaşında tank, uçak vs. gelişmesi üzerine geçerliliğini yitirmiştir.

    blitzkrieg: türkçesi yıldırım savaşı olarak geçiyor. almanların kullandığı bu savaş taktiği, siper savaşlarını bitirmiştir diyebiliriz. küçük ama hızlı ve güçlü alman tanklarının, düşman ordusunun hatlarını yararak en hızlı şekilde, en fazla ilerleyebildiği kadar ilerleyerek düşman ülkesinin merkezine saldırması üzerine kuruludur kabaca. bu kadar basit görünmesine karşın karışık ve uygulanması güç bir taktiktir diyebiliriz çünkü bu ilerleme sırasında koordinasyon, hava şartları vs. hayati öneme sahiptir. fransa ve polonyayı işgal sırasında çok rahat bir şekilde kullanılmıştır. ve fransa'nın maginot hattı gibi uzun ve güçlü bir hattı olmasına rağmen bu taktik sayesinde işe yaramdığı görülmüştür. ama sovyetler gibi çok geniş topraklarda ikmal ve araç sorunu yaşanacağı için başarılı olması çok daha zordur, nitekim sovyetlerde bir dönem işe yarasa da devamı gelmediği için çökmüştür.

    bir de deniz savaşı ile ilgili bir taktik:

    pruva hattı: 1600-1700lere kadar olan deniz savaşları her geminin kafasına göre hareket ettiği, toplarını ateşledikten sonra kaçıp, yeniden topları doldurup saldırdıkları vur-kaça dayalı bir savaş şekliydi. buna karşın ilk olarak hollandalıların geliştirdiği pruva hattı ise gemilerin tek bir sıra halinde hareket etmesi buna bağlı olarak ateş gücünün tek bir noktaya hareket etmesi üzerine kurulu, daha koordine ve düzenli bir savaş vermesi üzerine kurulmuştu. gemiler amiral gemisi ya da sancak gemisi denen, amiralin bulunduğu tek bir gemiden komut alır ona göre hareket ederdi. taktiğin işe yaradığını gören ingilizler taktiği benimseyip, başarılı bir şekilde kullanarak denizlerin 200-250 yıl boyunca tek hükümdarı olmuşlardır (1700-1900 arası). taktiğin başarı ile uygulandığı muharebelerden birisi olarak da trafalgar muharebesi incelenebilir.

    birazcık uzun oldu, umarım sıkılmadan okuyabilirsiniz. hatam oldu ise affola.
    0 3
  • fransız devrimi

    avrupa ve batı dünyasını belki de temelden sarsıp, değişen devrimdir. öncelikle yazacağım şey uzun olduğu için tamamını bugün yazabilir miyim bilmiyorum. burada ilk olarak devrime dair biraz daha özel tanımları vs. vereceğim. kalan kısmını da tamamladıktan sonra girerim buraya.

    önemli kişiler (burada dönemin kralı, voltaire, rousseau gibi çok bilindik kişilerden ziyade politik grupların önderlerini vs. vermeyi tercih ediyorum. daha sonra eklemek isteyen olursa bunları da ekleyebilir.)

    georges danton: monarşinin yıkılıp birinci cumhuriyetin kurulmasında rol oynayan devrimci önder ve hatip. bir dönem adalet bakanlığı, kamu güvenliği komitesi başkanlığı gibi önemli görevlerde bulundu. radikallere karşı ılımlılarının yanında yer alması robespierre ile arasının açılmasına neden oldu ve konvansiyona şiddetle muhalefet edince de giyotin onun için kaçınılmaz oldu. daha sonraları seveni kadar sevmeyeni de çok olacak, devrime ihanet ile suçlanacaktı.

    jean paul marat: jakobenlere yakın olan montagnard grubuna mensup siyasetçi, doktor ve gazeteci. bir ara tutuklanıp idama mahkum edildikten sonra kaçıp, mücadelesini sürdürüyor. daha sonra kurulacak olan konvansiyon da üye olarak görev almış ve çeşitli reformları savunup, karşı devrimcilerin idamını istemiştir. jakoben - jironden çekişmesinde yine jakobenlere yakın oldu. jirondenler tarafından yargılanmak üzere devrim mahkemesine çıkarak kendini çok iyi savunması üzerine müthiş bir üne kavuştu ve halkın en benimsediği isimlerden birisi oldu. daima en radikal isimlerden birisi olan ve şiddetten çekinmeyen marat, bu şiddet ortamının daha fazla yükselmemesini ve barış gelmesini isteyen bir kadın tarafından, şiddet ortamını ateşlediği gerekçesi ile öldürüldü.

    luis de saint-just: devrim sırasında sorumluluk almaktan kaçınmayıp, bir ulusal muhafız birliğinde komutanlık görevi üstlendi. daha sonra belediye meclis üyesi oldu. 1792'de konvansiyon'a seçilerek radikal Montagnard grubunda yer aldı. robespierre'in sağ koluydu ve ona daima sadık kaldı. kamu güvenliği komitesi ve konvansiyon başkanlığına seçildi. başkanlığı sırasında karşı devrimcilerin yağmalanan mallarının yoksul halka dağıtılması gibi önemli bir karar aldı. daha sonra robespierre ve diğer yoldaşlarıyla birlikte giyotine gitti.

    joseph fouce: yerel jakoben kulüplerinden birine katıldı ve olduğu yerde başkan seçildi. başlarda jirondenlerden taraf olduysa da daha sonra Montagnard grubuna kaydı. lyon'daki büyük bir isyana katıldı ve örgütleme safhasında önemli görevler aldı. 94te katıldığı konvansiyonda jakoben grubunun başına geçti ama robespierre'in rahat vermemesinden dolayı ayrıldı. daha sonra robespierre'in devrilmesinde önemli bir rol oynadıktan sonra direktuvar döneminde yine jakobenler içinde yer aldı.

    Jacques Pierre Brissot: jirondenlerin meclis içerisinde ki sözcüsü ve en önemli isimlerden birisi. ancak krala yakın olması ve monarşiden bir türlü kopamaması sonunu hızlandırdı. jakobenlerle sürekli bir tartışma içerisinde olmuştu. robespierre en büyük rakibiydi ancak onun yıkılışını göremeden giyotine gitti.

    devrim içerisinde aktif olarak mücadele veren gruplar (bunları vikiden alıntılıyorum direkt olarak. merak eden varsa oradan inceleyebilir.)

    Feuillants, jirondenler - Jakobenler - Montagnardlar - Hébertistler - Club des Cordeliers


    devrime dair birkaç kavram:

    ancien regime: eski krallık rejimi.
    direktuvar dönemi: Direktuvar. Fransız Devrimi'nden sonra meydana gelen yönetim şeklidir. Yaşlılar meclisi ve 500'ler olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Yaşlılar meclisinde yasama yetkisi yoktu. Bunu 500'ler yapabilirdi, ancak asıl güç direktörlerdeydi. 5 tane direktör vardı ve 4 yıllık süre içerisinde 13 direktör görev yaptı. İlk beşinin isimleri Louis-Marie de la Revellière, Etienne-François le Tourneur, Jean François Rewbell, Barras ve Lazare Carnot'du. Bu rejim Napolyon tarafından yıkıldı. (viki.)
    konvansiyon hükümeti ya da ulusal konvansiyon: en özet haliyle devrim sırasında ülkeyi yöneten, kralı vs. yargılayan fransız ulusal meclisi. çok daha detaylı tamamını buraya yazamayacağım için böyle kısa tuttum. internetten araştırılabilir.
    etats-generaux: genel meclis.
    tiers-etats: halk meclisi.

    bir de kısaca devrim öncesi fransız ekonomisini anlatacak olursam:

    ekonomik durumu kendi çağdaşlarına göre iyi sayılsa da kendi içinde önceye göre bir hayli gerilemişti. köylerde hayatın giderek zorlaşması, şehirlere göçü arttırmıştı. bu da doğal olarak tarımın düşmesi gibi uzun vadede ciddi sorunlara yol açacaktı. bunun yanı sıra kalabalıklaşan şehirler de insanlar yemek bulamayacak hale gelmiş küçük homurdanmalar başlamıştı. bunun yanında işsizliğin artması üzerine vergi ödemelerinde ki aksamalarda hazineni gelirlerine ciddi bir zarar vermişti. eh bir de savaşların uzaması ve istenilen sonuçların alınamaması hazineye ciddi zarar vermişti.

    tabi bir de bunun yanında yedi yıl savaşlarında fransanın neredeyse tüm kolonilerini kaybetmişti. ingilizlerin bu savaşın masraflarını kolonilerden çıkarmak için yeni ve ağır vergiler almaya başlaması kolonilerde bağımsızlık savaşına (amerikan bağımsızlık savaşı) yol açmıştı. fransanın bu savaşta kolonileri desteklemesi de ciddi mali sorunları doğurmuştu.

    ilk kısımı bu kadar tutuyorum, diğer kısımları da yazdıkça ekleyeceğim. yanlış olan kısımları uyarırsanız düzeltirim.
    0 3
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    Evet arkadaşlar başlık altında ilk başta dış politikadaki ekonomik işbirliği yöntemlerini ve daha sonra da 1996 gümrük birliği antlaşmasından bu yana gerçekleşen olayları yazacağım.
    Yakın çağ Türkiye tarihi ve Osmanlı dış politikası gibi konuları da bu başlık altında işleyebiliriz. O kısımlarda bilgi sahibi olanları bu başlık altında bilgi eklemelerini rica ederim. Dev bir bilgi havuzu oluşturalım. Özellikle @bosveryaaa arkadaşımızın Yakın çağ Türkiye dış politikaları ile ilgili aynı şekilde @DonQuixote arkadaşımızın da Osmanlı dış politikaları hakkında bilgi sahibi olduğunu sezdim kendisi o bölümleri ekleyebilirlerse sevinirim.
    0 2
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    Öncelikle genel tanımlardan başlayalım Türkiye'ye bağlamadan önce özetle Dünya ekonomisine bir göz atalım.
    (Yazdıklarım hiçbir yerden alıntı değildir, tamamen bana aittir) Sayısal veriler ile ilgili kullanılan kaynaklar ise: BBC, TUİK, TİM ve Dünya Gazetesidir.

    Dünya'daki ekonomik birlikler ve ekonomik birliklerin faydaları
    Sanayi devrimindeki çocuk işçiler fotoğrafını hepiniz görmüşsünüzdür. Görmeyenleriniz için ben tekrar paylaşıyorum.


    Bu fotoğrafın anlatmak istediği aslında şudur. Dünya buharlı makinelerin icadıyla öyle bir hal almaya başlamıştır ki (özellikle bu dönemin öncüsü Avrupa'dır) kim ne kadar fazla üretirse o kadar çok kazanmaya başlamıştır. Makinelerin icadıyla insanlar artık evlerinde üretim yapamamış ve "bir yer kuralım, büyük olsun. Makineleri buraya koyalım insanlar da buraya gelip çalışsınlar" diyerek fabrikalaşmayı başlatmışlardır.
    Üretim dönemine girince üretenin kazandığı bir toplum oluşmuş ve işçiler günde 20 saatlere kadar çalıştırılmıştır. Genç, yaşlı, kadın, çocuk demeden. Çocuk işçilerin fotoğrafı da buradan gelmektedir. Hal böyle olunca üreticiler için yerel pazarları yetmemiş yeni pazar arayışlarına girmişlerdir. Bu da önce küreselleşmeyi sonra da dünyadaki satış dönemini başlatmıştır.

    Artan satış ihtiyacıyla birlikte gelen küreselleşme ihtiyacı ülkeler arası ticareti başlatmış ve bir ülkede üretilen ürün başka ülkeye gönderilmeye başlanmıştır. Firmalar bununla da yetinmemiş potansiyel bir pazar olarak gördükleri ülkelere direk yatırım yapıp bölge içerisinde üretim ve dağıtıma başlamışlardır (örnek: McDonalds). Bu ülkelerde istidham sağlayıp bu ülkelere vergi ödemeye başlamıştır.
    Artan kürselleşme ve daha fazla satış ihtiyacı ise dünya üzerinde yeni ekonomik birlikler ve serbest ticaret ihtiyacını doğurmuştur.

    Fakat bu döneme kadar esen milliyetçilik akımları ve ulus-devlet bilinci serbest ticaret politikalarının önünde birer engel olmuştur keza serbest ticaret yapmak isteyen ülkeler taviz vermek durumunda kalmışlardır. Bazı ekonomik işbirlikleri vardır ki hem serbest sermaye ve iş gücü dolaşımı hem ortak gümrük hem de ortak para birimi şartı koymaktadır. Böyle bir birliğe girmeyi kabul eden ülkenin bağımsız ithalat, ihracat veya kapalı ekonomi şansı yoktur.
    0 2
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    Ekonomik Bütünleşme Seviyeleri
    Bu bölümde anlatacağım seviye tanımlarında Prof. Dr. Recai Coşkun'un "Küreselleşme ve Uluslararası İşletmecilik" kitabından faydalandım. (sf 52:74)

    Demin de bahsettiğim gibi ekonomik bütünleşme farklı seviyelerde gerçekleşmek zorundadır çünkü her seviye daha farklı bir taviz demektir. Ulusalcı ülkeler bu tavizleri pek vermek istemedikleri gibi verseler de halk ayaklanmalarına maruz kalırlar.

    1) Serbest Ticaret Bölgesi
    Bu en az taviz verilen ekonomik bütünleşme formudur. Bu işbirliğinde ülkeler arasındaki ticari engeller tamamen kaldırılır. Belirlenen bu bölgede hizmet ve malların dolaşımı serbest bırakılır. Bu dolaşım dahilinde ne vergi, ne kota ne de gümrük devreye girer.
    Şunu da belirtmek lazım Serbest ticaret bölgesi tam kapsamlı veya sadece bir mal veya hizmete ait olarak da sınırlandırılabilir. Mesela hayvancılık ile ilgili bir serbest bölge oluşturulmuşsa sadece hayvancılık için bu ticari işbirliği geçerli olur.
    Serbest ticaret bölgesinin en önemli özelliği üye ülkelerin kendi ekonomik stratejilerini işbirliği içerisinde olduğu ülkeden bağımsız bir şekilde gerçekleştirebilmesidir.
    Bu işbirliğinin en önemli örneklerinden birisi Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA)'dır. 1960'da Avusturya, Finlandiya, İzlanda, Lihtenştayn, İsveç, İsviçre ve İngiltere'nin katılımıyla kurulmuştur. Ve üye ülkeler arasında serbest ticaret başlamış fakat yine de tüm ülkeler kendi ekonomik stratejilerini bağımsız olarak yürütebilmişlerdir. Bir başka örneği ise 1989 yılında Kanada ile ABD arasında oluşturulan serbest bölgedir, daha sonra buna ABD ile Meksika arasında oluşturulan serbest bölge de katılmıştır.
    Tüm attığım başlıkların konusunu ayrıca açıyorum. İhtiyaç dahilinde direk başlığı da aratabilin diye. (bkz:Serbest ticaret bölgesi)
    0 2
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    2) Gümrük birliği
    Bu, serbest ticaret bölgesi'nin bir basamak üstüdür. Gümrük birliğine üye ülkeler kendi aralarında gümrük olmadan mal ve hizmet akışı sağlayabilirler. Üstelik birliğe üye olan ülkelerin hepsi birliğe üye olmayan ülkelere sabit ve ortak bir gümrük uygularlar. Daha sonradan her ülke aldığı gümrük gelirini bir havuzda toplar ve bu gelirler daha önceden belirlenmiş oranlar dahilinde birlik üyesi ülkelere dağıtılır.
    (bkz:Gümrük birliği)
    0 2
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    Devam edeceğim, biraz ara...
    0 1
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.