insearchofsunrise
elektrik aşkı
En Beğenilen Yazar Sırası
:
1
Toplam Başlık Sayısı
:
164
Toplam Puanı
:
1051
Toplam Giri Sayısı
:
604
Bu Ayki Puanı
:
26
En Aktif Yazar Sırası
:
1
izlenmesi gereken en iyi filmler
insearchofsunrise
Osmanlı Devletini Çöküşe Uğratan Nedenler
insearchofsunrise
Sanayi devrimi
insearchofsunrise
En sevdiginiz tarihi kişilik
insearchofsunrise
en başarılı türk filmleri
insearchofsunrise
gelmiş geçmiş en iyi sözler
insearchofsunrise
tarihin en gizemli olayları
insearchofsunrise
tarihin en gizemli olayları
insearchofsunrise
Refah seviyesi en yüksek ülkeler
insearchofsunrise
tarihin en ilginç icatları
insearchofsunrise
en iyi tarih belgeselleri
insearchofsunrise
tarihin unutulmaz futbol maçları
insearchofsunrise
versay antlaşması
insearchofsunrise
Almanya da Wilson ilkelerine güvenip çok zarar görmeyiz diye düşünüyordu. Ne de olsa Wilson ilkeleri esas alınacaktı ve Wilson demişti ki : Yenilen ülke intikam almasın diye yenilen ülke ile yapılacak antlaşmada toprak bütünlüğü sağlanacak ve savaş tazminatında muaf tutulacaktı.
Fakat bir Wilson ilke koydu diye İngiltere, Fransa ve İtalya bu ilkelere uyar mıydı? Tabi ki hayır.
Savaştan sonra bir araya gelen İngiltere Başbakanı Llyod George, İtalya Başbakanı Emanuele Orlando ve Fransa Başbakanı Georges Clemenceau çıkar çatışmalarına başladılar, uzun süren çıkar çatışmaları sonucunda Almanya'yı nasıl maddi olarak paylaşacaklarına karar verdiler ve taslağı hazırladılar.
Antlaşma taslağı Alman Meclisine gittiği anda Meclis şok oldu. Antlaşma Wilson ilkelerine göre değil, tamamen Almanya'yı parçalama üzerine kurulmuştu. Almanya o an düşündü "acaba kabul etmesek ne olur?" Alman hükümeti bu antlaşmayı imzalamam ben dedi. İtilaf devletleri ise kararlıydı "İmzalamazsanız savaş devam eder"
Philipp Scheidemann liderliğindeki Alman hükümeti bu antlaşmayı imzalamktansa istifa etmeyi tercih etti.
1919 Temmuzundalardı ve Almanya tamamen askeri abluka altındaydı. Bu abluka'nın ortadan kalkması zorunluydu. ABD zaten kendi üzerine düşen payı alacaktı, Wilson ilkeleri o gün tamamen tarihe gömüldü.
9 Temmuz 1919'da Almanya'de yeni hükümetin başı Gustav Bauer, antlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı. Antlaşma yeri çok manidardı. Almanya'nın 1871'de kurulduğu yerde Glaces Galerisinde bugün Almanya'nın çöküş antlaşması imzalanıyordu. Tüm meraklı gözler titrek elleriyle Dr. Johannes Bell antlaşmayı imzaladı.
Bunu Almanya da İngiltere de ABD de İtalya da Fransa da çok iyi biliyordu: "Bu antlaşma Almanya'yı bir sömürge haline getirecekti. Bu antlaşmanın kurtuluşu yoktu. Tek yol yeni bir savaştı ama antlaşma dahilinde bu da önlenecekti, Almanya'nın asker sayısı kısıtlanacak, silah üretimi durdurulacaktı. Bu halde değil bir ülkeye bir tümene bile savaş açamazdı"
Antlaşma 10 Ocak 1920'de yürürlüğe girdi. İşte hikaye şimdi başlıyordu.
Almanya'nın elindeki devletler tek tek alındı Togo ile Kamerun İngiliz-Fransız mandasına; Tanganyika İngiltere mandasına; Güney-Batı Almanya Afrikası, Güney Afrika Birliğine; Marina, Marshall ve Caroline Adaları ile Çin’deki Kiaochow Japonya’ya; Raunda-Urundi Belçika mandasına; Yeni Gine’nin Almanya’ya ait olan yarısı ve Solomon Adaları Avustralya mandasına bırakıldı.
Alsace-Lorraine bölgesi Fransa’ya, Eupen, Malbedy ve Monschau’nun bir bölümü Belçika’ya Memel, yeni kurulan Litvanya’ya Doğu Silezya ve Batı Prusyanın bir bölümünü Polonya’ya, Yukarı Şilezyanın bir parçası Çekoslovakya’ya bırakıyordu. Dantzig serbest şehir olarak Milletler Cemiyeti’nin himayesine terkediliyordu. Almanya’nın Çin üzerindeki hakları ve Büyük Okyanus’taki adaları Japonya’ya devredildi.
Almanya zaten toprak kayıplarının en hasını yaşamıştı şimdi bunları savaş çıkarmamak için iyice kısıtlamak lazımdı.
Antlaşmaya göre Almanya sadece 100. 000 kişilik bir asker bulundurabilecekti. O da iç asayişi sağlayabilmek için. Donanma güçleri ise 15. 000 olacaktı.
Almanya’nın uçak, denizaltı, zırhlı araç veya herhangi askeri teçhizat üretme hakkı yasaklanmış, ayrıca aynı şekilde ülkenin yurt içinden veya dışından herhangi bir silah alımı-satımı yasaklanmıştı. Biyolojik ve kimyasal silah çalışması da yapamayacaktı.
Gelelim savaş tazminatına, Wilson ilkelerine güvenip de savaş tazminatı alınmayacak zanneden Almanya bir anda 20 Milyon Mark savaş tazminatına çarptırıldı. Bırakın 20 milyonu savaş sonrasında Almanya'nın 3 Milyon Markı ödeyecek bile gücü yoktu.
Antlaşma başlamış oldu ve Almanya teknik olarak ödeyemeyecği meblağyı ödemeye mahrum bırakıldı. İleriki günler daha da zor olacak Büyük buhran başlayacaktı, yiyecek ekmek bulunamayacaktı. Bu ülkeyi bu durumdan bir kahramnın gelip de kurtarması gerekiyordu.
(bkz:dinleyin! ii. dünya savaşında oradaydım tüm bilinmeyenleriyle anlatıyorum)
arap baharı
insearchofsunrise
Çernobil faciası
insearchofsunrise
26 Nisan 1986'da saat 01:23'te Ulrayna'nın Çernobil kentinde iyi kontrol edilmeyen 4 reaktör patlamıştır. Felaketten sadece Ukrayna değil, Rusya, Beyaz Rusya hatta bazı Avrupa ülkeleri de etkilenmiştir.
Türkiye'de de etkileri olmuştur. Hatta o dönem ülkemizde bir çay krizi baş göstermiştir. Dağılan radyasyon karadenizdeki çaylara erişirse bu uzun vadede halkı kanser riskiyle karşı karşıya bırakır mı tartışmaları olmuş o dönemin bakanları hatta Kenan Evren, biraz radyasyon kemiklere iyidir diyerek yalan yanlış bilgilerle halkı telkin etmeye çalışmışlardır.
Patlamanın sorumlusu yarısı Rus devletine ait olan Rosatam'dı. Rosatam aklınca deney yapmak istemişti. kazanın gerçekleştiği tarihten 1 gün önce reaktörün gücü yarıya düşürülmüştü. Amaç, reaktörün beklenmedik bir şekilde durması halinde buhar türbinlerinin ne kadar süre boyunca güvenli bir şekilde çalışabileceğini saptamaktı. Fakat güvenlik sistemlerinin bağlantısı kesilmiş ve türbinlere ulaşan buhar da kesilmişti. Bu şekilde hararetlenen dolaşım pompalarının ve reaktörün kontrolü kaybedildi. Reaktörün olağan dışı ısındığını fark eden teknisyenler, denetim çubuklarını, soğutma amacıyla devreye soktularsa da bu büyük kazanın gerçekleşmesini önleyemediler. İlk patlama saat 01:23 sularında; ikinci patlama ise sadece 3 dakika sonra gerçekleşti. Sonrası da bildiğiniz gibi tarihin en büyük delaketlerinden birisi.
barbarossa harekatı
insearchofsunrise
Kısaca şöyle özetleyeyim;
Barbarossa harekatı, Adolf Hitler'in 1941 yılında almak zorunda olduğu bir karar neticesinde Rusya'ya başlattığı operasyondur ve tarihin en kanlı operasyonudur. Stalin'in adamı Molotov'un Almanya'daki görüşmesinden sonra Sovyetler'in asıl amacının Romanya petrollerini erişmek ve Türkiye üzerinden sıcak sulara inmek olduğunu anlayan Hitler hem Sovyetler'in balkanlarda çok kan dökeceğini anlamış hem de Romanya petrollerini kaybetmeyi göze alamamıştır.
Öte yandan yoğun savaş içerisinde olan Hitler'in petrol ihtiyacı da artınca gözünü kafkas petrollerine dikmek zorunda kalmıştır. Burası çok önemli çünkü birçok kişi Hitler neden Rusya'ya girdi? Dünya'yı fethetme hırsı vardı adamda gibi düşünüyor. Kesinlikle hayır Hitler, Sovyet topraklarına bu nedenlerden dolayı girmek zorundaydı. Zaten Finlandiya krizi baş göstermişti, Sovyetler ile Naziler karşı karşıya gelecekti.
1941'de de Almanya, Japonya ile anlaşarak harekatı başlattı. Plana göre Almanya Moskova'ya gelince Japonya da savaşa dahil olacaktı. Fakat beklenilen olmadı Hitler'in 2 ayda alırız dediği Moskova'ya bir türlü erişilemedi. 15 km kadar yakınına gelindi askerler Kremlini görüyordu ama oradan döndüler. Tam 4 sene geçti, Stalingrad muharebesinde 800. 000 kişi öldü, Leningrad'da ayrı bir katliam gerçekleşti. Kimse Sovyet halkının bu kadar kenetleneceğini düşünememişti. Herkes Stalin karşıtı gözüküyordu ama mesela toprak olunca kadın askerler bile sahneye çıktı. Neticede Rus topraklarındaki kötü hava şartları, Nazilerin hammadde azalışından dolayı malzemelerinin azalması vs derken 1945'te Sovyetler Moskova'dan Berlin'e kadar Nazileri geri püskürttüler. En nihayetinde de Berlin Muharebesi gerçekleşti ve Nisan 1945'te artık Berlin'de sovyet bayrağı dalgalanıyordu.
Çernobil faciası
insearchofsunrise
van gogh
insearchofsunrise
Tarihin en büyük yalanı
insearchofsunrise
Tarihin en büyük yalanı
insearchofsunrise