-
I. Dünya savaşı artık bitmişti. Almanya'nın yanında savaşa giren Osmanlı zaten perişan bir haldeydi. Umduğunu bulamayan Osmanlı'da iç karışıklıklar baş göstermiş Mustafa Kemal sivil örgütlenme hareketlerini başlatmıştı.
Almanya da Wilson ilkelerine güvenip çok zarar görmeyiz diye düşünüyordu. Ne de olsa Wilson ilkeleri esas alınacaktı ve Wilson demişti ki : Yenilen ülke intikam almasın diye yenilen ülke ile yapılacak antlaşmada toprak bütünlüğü sağlanacak ve savaş tazminatında muaf tutulacaktı.
Fakat bir Wilson ilke koydu diye İngiltere, Fransa ve İtalya bu ilkelere uyar mıydı? Tabi ki hayır.
Savaştan sonra bir araya gelen İngiltere Başbakanı Llyod George, İtalya Başbakanı Emanuele Orlando ve Fransa Başbakanı Georges Clemenceau çıkar çatışmalarına başladılar, uzun süren çıkar çatışmaları sonucunda Almanya'yı nasıl maddi olarak paylaşacaklarına karar verdiler ve taslağı hazırladılar.
Antlaşma taslağı Alman Meclisine gittiği anda Meclis şok oldu. Antlaşma Wilson ilkelerine göre değil, tamamen Almanya'yı parçalama üzerine kurulmuştu. Almanya o an düşündü "acaba kabul etmesek ne olur?" Alman hükümeti bu antlaşmayı imzalamam ben dedi. İtilaf devletleri ise kararlıydı "İmzalamazsanız savaş devam eder"
Philipp Scheidemann liderliğindeki Alman hükümeti bu antlaşmayı imzalamktansa istifa etmeyi tercih etti.
1919 Temmuzundalardı ve Almanya tamamen askeri abluka altındaydı. Bu abluka'nın ortadan kalkması zorunluydu. ABD zaten kendi üzerine düşen payı alacaktı, Wilson ilkeleri o gün tamamen tarihe gömüldü.
9 Temmuz 1919'da Almanya'de yeni hükümetin başı Gustav Bauer, antlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı. Antlaşma yeri çok manidardı. Almanya'nın 1871'de kurulduğu yerde Glaces Galerisinde bugün Almanya'nın çöküş antlaşması imzalanıyordu. Tüm meraklı gözler titrek elleriyle Dr. Johannes Bell antlaşmayı imzaladı.
Bunu Almanya da İngiltere de ABD de İtalya da Fransa da çok iyi biliyordu: "Bu antlaşma Almanya'yı bir sömürge haline getirecekti. Bu antlaşmanın kurtuluşu yoktu. Tek yol yeni bir savaştı ama antlaşma dahilinde bu da önlenecekti, Almanya'nın asker sayısı kısıtlanacak, silah üretimi durdurulacaktı. Bu halde değil bir ülkeye bir tümene bile savaş açamazdı"
Antlaşma 10 Ocak 1920'de yürürlüğe girdi. İşte hikaye şimdi başlıyordu.
Almanya'nın elindeki devletler tek tek alındı Togo ile Kamerun İngiliz-Fransız mandasına; Tanganyika İngiltere mandasına; Güney-Batı Almanya Afrikası, Güney Afrika Birliğine; Marina, Marshall ve Caroline Adaları ile Çin’deki Kiaochow Japonya’ya; Raunda-Urundi Belçika mandasına; Yeni Gine’nin Almanya’ya ait olan yarısı ve Solomon Adaları Avustralya mandasına bırakıldı.
Alsace-Lorraine bölgesi Fransa’ya, Eupen, Malbedy ve Monschau’nun bir bölümü Belçika’ya Memel, yeni kurulan Litvanya’ya Doğu Silezya ve Batı Prusyanın bir bölümünü Polonya’ya, Yukarı Şilezyanın bir parçası Çekoslovakya’ya bırakıyordu. Dantzig serbest şehir olarak Milletler Cemiyeti’nin himayesine terkediliyordu. Almanya’nın Çin üzerindeki hakları ve Büyük Okyanus’taki adaları Japonya’ya devredildi.
Almanya zaten toprak kayıplarının en hasını yaşamıştı şimdi bunları savaş çıkarmamak için iyice kısıtlamak lazımdı.
Antlaşmaya göre Almanya sadece 100. 000 kişilik bir asker bulundurabilecekti. O da iç asayişi sağlayabilmek için. Donanma güçleri ise 15. 000 olacaktı.
Almanya’nın uçak, denizaltı, zırhlı araç veya herhangi askeri teçhizat üretme hakkı yasaklanmış, ayrıca aynı şekilde ülkenin yurt içinden veya dışından herhangi bir silah alımı-satımı yasaklanmıştı. Biyolojik ve kimyasal silah çalışması da yapamayacaktı.
Gelelim savaş tazminatına, Wilson ilkelerine güvenip de savaş tazminatı alınmayacak zanneden Almanya bir anda 20 Milyon Mark savaş tazminatına çarptırıldı. Bırakın 20 milyonu savaş sonrasında Almanya'nın 3 Milyon Markı ödeyecek bile gücü yoktu.
Antlaşma başlamış oldu ve Almanya teknik olarak ödeyemeyecği meblağyı ödemeye mahrum bırakıldı. İleriki günler daha da zor olacak Büyük buhran başlayacaktı, yiyecek ekmek bulunamayacaktı. Bu ülkeyi bu durumdan bir kahramnın gelip de kurtarması gerekiyordu.
(bkz:dinleyin! ii. dünya savaşında oradaydım tüm bilinmeyenleriyle anlatıyorum) -
II. Dünya savaşını başlatan antlaşma
-
Bu arada antlaşma bir tren vagonunda imzalanır. versay antlaşması ile almanya kayıtsız şartsız teslim olur.
daha sonra almanya, fransa'yı işgal ettiğinde bu sefer fransa aynı şekilde kayıtsız şartsız teslim olmak zorunda kalır ve hitler antlaşmayı yine bu trende fransızlara imzalatır. daha sonra almanlar savaşı kaybedince bu tren dinamitle havaya uçurulur almanlar tarafından. -
1871 yılındaki Versay Antlaşması ile Almanya resmi olarak siyasi birliğini Versay Sarayında kurar. Antlaşmanın koşullarına göre Fransa 5 milyon frank savaş tazminatı ödeyecektir. Wilhelm I Kaiser olarak tanınacaktır. Alsas bölgesi ve Loren'in bir kısmı Almanya'ya devredileceketir. Bu antlaşma sonunda Fransızlar yeni kurulmuş Almanya'ya karşı böyle bir antlaşmayı imzalamayı hazmedemediler ve intikam hırsına büründüler. Ancak askeri açıdan tek başına Almanya ile başedemezlerdi. Fransa'nın ilk fırsatta intikam alacağını bilen Bismarck, Fransa'nın ittifak arayışlarını elimine etmek için izolasyon politikası izledi. Zira olası bir ittifak durumunda iki cepheli savaş durumunda kalabilirlerdi. Almanya o dönemde İngiltere ve Rusya ile iyi ilişkiler geliştirdi ve Bismarck döneminde izolasyon politikası başarıyla uygulandı. 1890 yılında Bismarck'ın görevden alınmasıyla bu politika terk edildi ve Almanya I. Dünya savaşında korktuğu iki cepheli savaş pozisyonunda kendi buldu.
Bu konuda 1 sayfada toplam 4 adet üst yorum vardır.