sinemismis
sev ve say
En Beğenilen Yazar Sırası
:
73
Toplam Başlık Sayısı
:
4
Toplam Puanı
:
7
Toplam Giri Sayısı
:
9
Bu Ayki Puanı
:
0
En Aktif Yazar Sırası
:
63
Şeriat mı laiklik mi
sonkiucdort
zaman yolcusu olsan ilk nereye giderdiniz
katana
Da Vinciye poz vermek isterdim.
Nostradamus'a kahve falı baktırırdım.
Sanayi devrimi
dunyasavaslarigazisi
Süreç dahlinde sermaye birikimi artmıştır.
Önce Birleşik Krallıkta ortaya çıkmış oradan da Avrupa ülkelerine hatta Kuzey Amerika ve Japonya'ya yayılmıştır. Özellikle Kuzey Amerika'ya yayılması Kuzey'de sanayileşmeyi hızlandırmış, güney tarımla uğraşmak zorunda kalmıştır. Bu da Amerikan İç Savaşına sebep olmuştur. Çünkü güney tarımda çalıştırılmak üzere siyahi kölelere ihtiyaç duyarken Kuzey siyahi işçilere (köle değil) ihtiyaç duymuştur. Bu da Abraham Lincoln'ün hayatı uğruna Amerika'da köleliği kaldırmasına kadar gitmiştir.
Neyse konudan ayrılmayalım,
Fabrikalaşma ilk bu evrede yaşanmıştır. Sanayide kullanılan makineler evlere sığmayınca daha büyük bir yer tutalım işçiler de buraya gelsin demişler ve fabrikalaşma olgusunu başlatmışlardır. Tabi ki bu sürecin oluşumu 1763'te James Waat'in buharlı makineyi bulmasıyla gerçekleşmiştir.
Sanayi Devrimi= Buharlı Makineler diyebiliriz.
Tabi fabrikalaşma ile birlikte doğan iş gücü açığı 10 yaşında çocukların bile günde 20 saat çalışmasını sağlamış işçi hakları diye bir kavramın eksikliğinin hissedilmesini sağlamıştır.
Bu devrede de Karl Marx gibi düşünürler devreye girmiştir. İşçiyi sömürerek zenginleşen fabrikatörlere karşı çıkan düşünürler oluşmuş bu düşünürler daha sonra Lenin, Che gibi devrimcileri etkileyerek (bkz:Bolşevik İhtilali) ve (bkz:Küba Devrimi) gibi olgulara sebebiyet vermiştir.
Yani özetle sanayi devrimi bir kıvılcımdır, alevi hala sönmemiştir.
dumlupınar denizaltısı
dunyasavaslarigazisi
Askerleri o dönemde oradan kurtarmak çok zordu. 22 kişi sığınarak hayatta kalmıştı ama denizin dibini boylamışlardı. Merkez ile irtibata geçmeleri lazımdı. Denizaltının üzerine fırlatılan bir şamandıraya bağlı telefon hattı aracılığıyla iletişime geçtiler.
Karşıdan gelen sesi duyunca umutları yeşermişti. Merkeze duruma anlattılar ve "kurtarın bizi dediler". Onlara sembolik olarak "konuşmayın, türkü söylemeyin sigara sakın içmeyin" diye bir cevap geldi. Çünkü Denizaltının içerisindeki hava erişebilecekleri tek havaydı. Bu havayı maksimum yeterlilikle kullanmaları gerekiyordu. Aslında bu uyarı elbette gereksiz bir uyarıydı telsizin diğer ucundaki kişi de kurtarılamayacaklarını biliyordu, o dönemde denizin dibini boylamış bir denizaltını kurtarma gibi bir teknololiye sahip değildik O 22 kişiyi ilk çarpışmada ölen kişilerden daha hazin bir son bekliyordu. ama yine de en uzun süre dayanabilmeleri için bu uyarıyı yapıyordu. Yine de askerlerimiz son bir umut bekliyorlardı. Devletimiz bir yolunu bulur da kurtarır diye. Tüm ülke seferber oldu ama mümkünatı yoktu o torpidodaki o 22 kişinin çıkarılmasının. Zaman ilerliyor askerler ölümlerini bekliyordu. Ölüm zordu ama o kahraman askerlere öleceklerini anlatmak daha da zordu. En sonunda bu görev telsizin başındaki görevli askere verildi. o da o kahreden cümleyi söyledi "artık konuşabilirsiniz, hatta türkü söyleyebilirsiniz, dilerseniz sigara da içebilirsiniz" .
22 asker ölüme terkedilmişti. O anons askerleri ölüme terkeden anonstu. Şimdi 22 asker kurtarılmayı değil havasızlıktan boğulacakları anı bekleyeceklerdi... O anda herşeyin bittiğini anlayan yiğitler "Herşey buraya kadarmış kumandan birer cigara yakalım mı" dediler ve son sigaralarını tüttürdüler.
İşte bu yüreğimizi burkan türkü de buradan geldi. Bu türküyü her dinlediğimde o anlar gözümde belirir... 22 fidanın solduğu o gün, bazılarımıza göre tarihimizin en karanlık günüydü...
Not: Askerleri kurtarmak adına Kurtaran gemisinin gelmesi. Olaydan 12 saat sonra ancak gelebilmesi ve 25 saat sonra ancak sabitlenebilmesi, sabitlenirken iletişim kablosunu koparması. Bu nedenle kabloyu takip edemeyen dalgıçların canı pahasına 80 m'ye kadar dalıp şuurunu kaybetmesi olayları pek bahsedilen olaylar değildir. Özellikle kurtaran'ın kabloyu kesmesinden pek bahsetmezler ki olayın suçunun donanmaya atılmasını istemezler. Bu olay tam bir trajedidir ama kurtarma çalışmaları daha da büyük bir trajedidir. Bu arada çarpışma sırasında 8 kişinin güvertede olması ve bunlardan 5'inin kurtulması büyük bir şanstır. (2'si pervaneye takılarak ölmüş, 1'i boğulmuştur) Anlatsam sabaha kadar konuşurum, konunun özünden çıkmamak için özet geçtim.
Shell Shock Hali
luzinmayrilicin
Konu ilginizi çektiyse eğer 4 partlık şu videolar tavsiye edilir
halifelik
sonkiucdort
Halifelik neden bölgesel olarak geçiyor? Fethedilen yerler halifelere neden vergi ödüyorlar? Halife nasıl oluyor da cihat ilan edebiliyor? Halifeliğin papalıktan ne farkı var?
Halifelik tamamen fetih hareketini kolaylaştırmak için kurulmuş bir makyevelist yapıdır bana göre. Bazılarını yorumlarımla incittiysem özür dilerim ama ben böyle düşünüyorum. Din bölgesel veya devletsel olamaz. Din Allah ile kul arasındaki iletişim yoludur.
10 Kasım'da bile Atatürk'e hakaret edenler
insearchofsunrise
Bizim milletimiz Ramazan'da oruç tutmasa da bile iftardan önce yemek yemez, öğle yemeklerini gizli gizli yerdi. Aç birisi görür de canı çeker diye restorantlarda içeride otururdu. Müslüman olmayan bile ibadet edene saygı duyardı, bayramını kutlardı. Şimdi görüyorum ki Atatürk'ü aşağılayanlar birçok insanın yasta olduğu bugünde bile propagandalarına devam ediyor. Hala Atatürk'e özlem duyan insanları aşağılayıcı Atatürk'e hakaret edici yorumlar yaparak inananları en hassas gününde provoke ediyor. Gerçekten ne kadar saygısız bir millet olduk biz? Herşeyi bırakın burada Atatürk'e sayanların düşüncelerini çürütecek binlerce şey yazabilirim ama onu da bırakın bugün bile saygı göstermeyi düşünemediniz mi? Bugün bile mi kutuplaşmamız gerekirdi? Ne hale geldik bir geri adım atıp da bir bakın, bir düşünün....
Nazi Toplama Kamplarındaki Unutulmaz Hayat Hikayeleri
katana
Demirtaş-Lavrov Görüşmesi
luzinmayrilicin
1979 İran İslam Devrimi
luzinmayrilicin
Bölüm 1: zerdüştlük'ten islam'a:
Bundan 2500 yıl öncesinde bölgedeki önemli güç olan Persler, Akamanış Hanedanı'nı kurucusu Büyük Kirüs zamanında oldukça parlak yıllar yaşıyorlardı. Buna bir de Büyük Kirus’un MÖ 539 yılında, Babillileri yenmesi eklenince persler giderek devleşiyordu. Bu da yetmiyor Büyük kirus'un Babil halkı için "adalet, merhamet ve yüce gönüllülük ile muamele etmeye kararlı" olarak sunduğu anıt yazısı tarihe damgasını vuruyordu. Sebebi ise bu anıt yazının günümüzün en eski ‘insan hakları sözleşmesi’ olarak kabul görmesiydi.
Günümüzdeki İran halkı Büyük Kirus’un varisleri olarak sadece medeniyet çatışması yaşayan ve petrol zengini bir ülke olarak görülmekten de oldukça rahatsız. Çünkü bu denli büyük bir imparatorluğun soyu olmak bunu gerektirirdi. İnsanlığa, bilime ve edebiyata katkılarının dünya tarafından hatırlanmaması ve onların kültür çatışması yaşayan bir devlet olarak görülmesi kimi olsa rahatsız ederdi zaten.
Her ne ise bu dünyanın sultan süleymana’a da kalmadığı gibi Büyük Kirus’a da kalmadığı görüldü. Ve bölge işgallere doyamadı. Buradaki işgallerin kronolojik geçişlere (tobkz: iran ) veya http://www.tarihiolaylar.com/ulkeler/iran-136 buradan bakabilirsiniz.
Bunlar işin devlet boyutlarıydı. Asıl önemli konu ise tarihten beri süre gelen insanın maneviyatı idi. Bu maneviyat duygusu özünde din duygusu da... Persler zamanında bölgede Zerdüştlük hakim olmuştu, hatta persler Zerdüştlüğü resmi din olarak kabul etmişti. Fakat Zerdüştlükten sonra da Emevilerle beraber M.S. 630'larda Müslüman Arap akınlarının olduğu bölge islam dini ile bütünleşmeye başladı...
1979 İran İslam Devrimi
luzinmayrilicin
Zerdüşlük’ten İslamiyet’e İran geçen 20. Yüzyıla kadar birçok devletin egemenliğinde olmuştur. Fakat 20. Yüzyılın tüm dünyayı etkileyip İran’ı etkilememesi olmazdı tabi. 17. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar olan sürede batı’nın reform, rönesans ve sanayi devrimi ile gelişip değişen dünyası anca gelmişti kaçar hanedanına. Tabi bu arada 20. Yüzyılın başlarındaki osmanlı imparatorluğunun sona yaklaştığını es geçmemek gerek. Özellikle sanayi devrimiyle beraber emperyalizm sistemi baş göstermiş, ülkelerin doğal rezervleri oldukça önemli bir konu haline gelmişti. Bununla beraber de tarih sahnesinde ‘great game’ya da ‘büyük oyun’ olarak anılan strateji oynanmaya başlandı.
Neydi bu Great Game, başta İngiltere (Büyük Britanya) ve Çarlık Rusya olmakla beraber, Almanya ve Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu toprakları, Orta Asya ve Uzak Doğu ülkelerinin topraklarını elde etme çabasıydı. Bunu da sanayi devrimine bağlayacak olursak değerli topraklara sahip olan ortadoğu emperyalist güçlerin en sevdiği pastası oluverdi. Bu pastanın bütün dilimlerinde pay sahibi olmak isteyen devletlerce ortadoğu’nun bitmek bilmeyen çilesi başlamış oluyordu.
Peki bu durum iran’ını yani dönemin kaçar hanedanı’nı nasıl mı etkiledi? 20. Yüzyılın başlarında zaten bir otorite boşluğu ve yönetimsel sıkıntıları olan kaçar hanedanında kırsal bölgelerde hala feodal bir yapı hüküm sürerken kentlerde ise küçük ama tehlikeli burjuvazi hava vardı. Bu grubun içinde mollalar, ulemalar ve çarşı esnafı olarak adlandırılan gruplar kendi içlerinde bir anda örgütlenip tehlike yaratabiliyorlardı.
Ortadoğu’da kıymetli topraklara sahip olan fakat yönetim yapısı aşure gibi olan kaçar hanedanı’nda yanı iran’da büyük oyun’un oyuncuları teker teker devreye girmeye başladı. Ülkede petrol rezervlerinin olduğu 1900’lerin başında öğrenilince ne oldu dersiniz ülke isyandan geçilmez oldu. Koskoca pers krallığının torunları bu duruma dayanamıyor ülkenin yönetiminde bu kadar sıkıntının yaşanmasına akıl almıyordu.
Size en basit bulmacayı söylüyorum bir bölgede petrol varsa halayın başını kim çeker dersiniz? tabiki de Büyük Sömürü Krallığı (İngiltere)...
Çünkü neydi emperyalizm sömürmekti...batı onu çok iyi bilirdi...