-
1979 yılında Orta Doğu'nun en etkili ülkelerinden biri olan İran'ın İslam Devrimi elim yazdığınca ve dilim döndüğünce sizler paylaşacağım arkadaşlar. Ben de sözlükteki bu akıma uyarak tarihe damgasını vuran bu olayı bölümlerle sizlere aktaracağım.
-
Orta doğunun en etkili isimlerinden birisi olan iran’ın nereden nereye dedirtecek tüm dünyaya damgasına vuran 1979 İslam Devrimi’ne girişine; medeniyetin başladığı coğrafya olan mezopotamya bölgesindeki iran’nın tarihinden başlayarak anlatmaya başlayacağım.
Bölüm 1: zerdüştlük'ten islam'a:
Bundan 2500 yıl öncesinde bölgedeki önemli güç olan Persler, Akamanış Hanedanı'nı kurucusu Büyük Kirüs zamanında oldukça parlak yıllar yaşıyorlardı. Buna bir de Büyük Kirus’un MÖ 539 yılında, Babillileri yenmesi eklenince persler giderek devleşiyordu. Bu da yetmiyor Büyük kirus'un Babil halkı için "adalet, merhamet ve yüce gönüllülük ile muamele etmeye kararlı" olarak sunduğu anıt yazısı tarihe damgasını vuruyordu. Sebebi ise bu anıt yazının günümüzün en eski ‘insan hakları sözleşmesi’ olarak kabul görmesiydi.
Günümüzdeki İran halkı Büyük Kirus’un varisleri olarak sadece medeniyet çatışması yaşayan ve petrol zengini bir ülke olarak görülmekten de oldukça rahatsız. Çünkü bu denli büyük bir imparatorluğun soyu olmak bunu gerektirirdi. İnsanlığa, bilime ve edebiyata katkılarının dünya tarafından hatırlanmaması ve onların kültür çatışması yaşayan bir devlet olarak görülmesi kimi olsa rahatsız ederdi zaten.
Her ne ise bu dünyanın sultan süleymana’a da kalmadığı gibi Büyük Kirus’a da kalmadığı görüldü. Ve bölge işgallere doyamadı. Buradaki işgallerin kronolojik geçişlere (tobkz: iran ) veya http://www.tarihiolaylar.com/ulkeler/iran-136 buradan bakabilirsiniz.
Bunlar işin devlet boyutlarıydı. Asıl önemli konu ise tarihten beri süre gelen insanın maneviyatı idi. Bu maneviyat duygusu özünde din duygusu da... Persler zamanında bölgede Zerdüştlük hakim olmuştu, hatta persler Zerdüştlüğü resmi din olarak kabul etmişti. Fakat Zerdüştlükten sonra da Emevilerle beraber M.S. 630'larda Müslüman Arap akınlarının olduğu bölge islam dini ile bütünleşmeye başladı... -
Bölüm 2: pardon orası ortadoğu mu? varsa bir petrolünüz alırım
Zerdüşlük’ten İslamiyet’e İran geçen 20. Yüzyıla kadar birçok devletin egemenliğinde olmuştur. Fakat 20. Yüzyılın tüm dünyayı etkileyip İran’ı etkilememesi olmazdı tabi. 17. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar olan sürede batı’nın reform, rönesans ve sanayi devrimi ile gelişip değişen dünyası anca gelmişti kaçar hanedanına. Tabi bu arada 20. Yüzyılın başlarındaki osmanlı imparatorluğunun sona yaklaştığını es geçmemek gerek. Özellikle sanayi devrimiyle beraber emperyalizm sistemi baş göstermiş, ülkelerin doğal rezervleri oldukça önemli bir konu haline gelmişti. Bununla beraber de tarih sahnesinde ‘great game’ya da ‘büyük oyun’ olarak anılan strateji oynanmaya başlandı.
Neydi bu Great Game, başta İngiltere (Büyük Britanya) ve Çarlık Rusya olmakla beraber, Almanya ve Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu toprakları, Orta Asya ve Uzak Doğu ülkelerinin topraklarını elde etme çabasıydı. Bunu da sanayi devrimine bağlayacak olursak değerli topraklara sahip olan ortadoğu emperyalist güçlerin en sevdiği pastası oluverdi. Bu pastanın bütün dilimlerinde pay sahibi olmak isteyen devletlerce ortadoğu’nun bitmek bilmeyen çilesi başlamış oluyordu.
Peki bu durum iran’ını yani dönemin kaçar hanedanı’nı nasıl mı etkiledi? 20. Yüzyılın başlarında zaten bir otorite boşluğu ve yönetimsel sıkıntıları olan kaçar hanedanında kırsal bölgelerde hala feodal bir yapı hüküm sürerken kentlerde ise küçük ama tehlikeli burjuvazi hava vardı. Bu grubun içinde mollalar, ulemalar ve çarşı esnafı olarak adlandırılan gruplar kendi içlerinde bir anda örgütlenip tehlike yaratabiliyorlardı.
Ortadoğu’da kıymetli topraklara sahip olan fakat yönetim yapısı aşure gibi olan kaçar hanedanı’nda yanı iran’da büyük oyun’un oyuncuları teker teker devreye girmeye başladı. Ülkede petrol rezervlerinin olduğu 1900’lerin başında öğrenilince ne oldu dersiniz ülke isyandan geçilmez oldu. Koskoca pers krallığının torunları bu duruma dayanamıyor ülkenin yönetiminde bu kadar sıkıntının yaşanmasına akıl almıyordu.
Size en basit bulmacayı söylüyorum bir bölgede petrol varsa halayın başını kim çeker dersiniz? tabiki de Büyük Sömürü Krallığı (İngiltere)...
Çünkü neydi emperyalizm sömürmekti...batı onu çok iyi bilirdi... -
süper eline sağlık @luzinmayrilicin uzun zamandır beklediğim ve merak ettiğim bir konuydu
-
uzun ara verdim o yüzden bugün birkaç bölüm daha ekleyeceğim.
bölüm 3: Kuzey iran rusya'nın, batı iran ingiltere'nin. Adını da dağlara yazdım yarim Kaçar'ım...
20. yüzyılın başlarında Kaçar hanedanındaki yönetimdeki boşluk,yabancı ülkelere tanınan imtiyazlar, ülkede petrolün bulunması, rusların bölgenin topraklarına göz dikmesi, ülkedeki feodalizme benzer yapı derken ingilizlerin petrot sevdalısı desteğiyle 1906 yılında İran'da meşrutiyet ilan edildi. İlan edilen bu meşrutiyetle beraber iran birdenbire liberal, zamanının örneklerine göre çok ileride bir anayasaya sahip oldu. Devrim niteliğinde olan bu meşrutiyetle iran ilk anayasasını ve ulusal parlamentosunu ortaya çıkardı. Hatta bu anayasa o kadar fazla kapsamlıydı ki ülke sınırları içerisinde yaşayan etnik gruplardan Hristiyanlar, Zerdüştler ve Yahudiler bile resmi olarak tanınmışlardı.
Bu meşrutiyetin ilanıyla Nasıreddin Şah ve akabindeki Muzaffereddin Şah Kaçar hanedanlığı üyelerinin sahip olduğu ülke artık yoktu. Hiç bir meşrutiyetin kolay olmadığı gibi bu meşrutiyette kolay olmadı 1911 yılına kadar Muzaffereddin Şah Kaçar meşrutiyeti bir kabullenemedi, kaldırmak istedi yapamadı, rusların desteğini alarak hatta ve hatta kuzey iranı rusyaya vermesine karşılık bu harekete engel olamadı ve çareyi rusyaya kaçmakta buldu.
1911’den 1920’lere kadar I. Dünya savaşının etkisiyle Kaçar hanedanı zor dönemler geçiriyordu. 140 yıldır ülkeyi yöneten Kaçar hanedanı Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz ve Rus askerlerinin işgal hareketlerini takiben iyice zayıflamış; ulema ve ordu saflarında yönetimde değişim istekleri ve içten içe dış kuvvetli ayaklanmalar kendisini göstermeye başlamıştı. Ülkede bu değişim beklentisini yönetebilecek ve harekete geçirecek tek oldu ise ülkenin tek düzenli yönetim birimi olan Kazak Tugayı ordusuydu.
Kazak Tugay’ının en konuşulan ismi ise komutan Rıza Han’dı. Rıza Han dönemin en düzenli biriminin etkili karakteri olarak o dönemdeki siyasetin önemli düşünürlerinin desteğini almıştı. Ama bu iş öyle içerden gıcırdanmalar, hareketlenmeler ile olacak iş değildi dışarıdan bir destek gerekiyordu. O da tabiki büyük sömürge imparatorluğu İngitere'ydi.
Bu konuda 1 sayfada toplam 5 adet üst yorum vardır.