Enigma
May it be
En Beğenilen Yazar Sırası
:
21
Toplam Başlık Sayısı
:
15
Toplam Puanı
:
88
Toplam Giri Sayısı
:
77
Bu Ayki Puanı
:
-3
En Aktif Yazar Sırası
:
15
vladimir putin
dunyasavaslarigazisi
Putin, 7 Ekim 1952'de eski Leningrad'da yani bugünün St. Petersburg'unda doğdu. O zamanlar komünizm dönemleri olduğu için komün apartmanlar vardı. Yani 5 katlı bir bina düşünün ki tek bir banyosu var o da binanın altında hep beraber tüm aileler orada duş alıyor. Komünizm hiçbir zaman Rus halkına zenginlik ve refah getirmemişti. Evet devlet güçlenmişti ama halk hep sefalet içerisindeydi. Bir pantolon için birbirini öldüren insanların olduğu dönemler bile yaşandı. Putin de bu ailelerden birisinin oğluydu. Abisini hiçbir zaman göremeyen ömrü boyunca abisinin mezarını arayan bir kardeşti. Çok çok sonra Putin'in tanımadığı kişiler abisinin nereye gömüldüğünü söylediler de haberi oldu. Neyse biz dönelim yine çocukluk dönemine.
Fakir bir ailenin, asker bir babanın ve fabrika işçisi bir annenin oğluydu. Putin hayatını şöyle özetler "Ben sıradan bir aileden geldim, ve ömrüm boyunca da sıradan yaşadım. Sıradanlıkla olan bağlantımı ömrüm boyunca koruyabildim"
Putin annesinden hep çok iyilik sever olarak bahseder. "Çok sade yaşardık, lahane çorbası ve pancake her zamanki menümüzdü ama pazar günleri özeldi işte o zaman pilav hatta et bile pişerdi" der.
Putin doğduğunda babası savaşta ayağına saplanan şarapnellerden dolayı artık askerlik yapmıyordu. güvenlik görevlisi ve formen gibi pozisyonlarda görev alıyordu.
Putin'in anlattığına göre babası 1911'de doğmuş. I Dünya savaşı döneminde ise insanlar yiyecek ekmek bulamayıp açlıktan ölmek üzere hale geldiklerinde babası da St. Petersburg'dan Pominovo köyüne taşınmış ve annesiyle burada tanışıp 17 yaşında evlenmiş. Babasının annesine ve çocuklarına ne fedakarlıklar yaptığını zaten insearchofsunrise çok güzel ve duygulu bir şekilde Putin'in ağzından yazısında belirtmiş.
1960 ile 1968 arasında ise Putin ilk okuluna başladı. İlk okul yıllarını fırlamalıkla geçiren Putin o dönemler şimdi gördündüğü gibi sakin bir çocuk değildi. O dönem hocası babasıyla konuşmaya gitti "bu çocukta ışık var sokaklardan toplayıp okula gitmesi için motive edin" dedi. Ailesi başaramadı ama 6. sınıfta hayatta birşeyleri başarmanın ihtiyacını duyan Putin, 6. sınıftan sonra derslerini iyileştirmeye başladı ve sporla ilgilenmeye başladı. Özellikle Judo onun hayatının bir parçasıydı. Annesi ne kadar karşı çıkıp, "oğlum yine kavga etmeye gidiyor" dese de bir gün Putin'in hocasının gelip annesine Putin'in neler başardığını anlatması annesinin bu konuya bakış açısını değiştirmişti. Sekizinci sınıftan sonra ise liseye geçti. Kimya odaklı bir eğitim alan Putin 1970'de buradaki çalışmalarını da tamamladı.
Başta denizci sonra pilot olmak isteyen Putin asıl isteğinin KGB'ye girmek olduğunu farketti. KGB için gerekli olan şeyin hukuk okumak olduğunu öğrenince. 1970'te Leningrad Devlet Üniversite'sinin hukuk bölümüne girdi. Bu arada şunu da belirtmek lazım o dönemlerde üniversiteye girmek çok zordu 100 kişilik sınıftan 10 kişi alınıyor onlar da daha sonra bir daha eleme sınavına giriyorlardı. 1975'te de buradan mezun oldu. 1970'lerin sonlarından itibaren ise Moskova'daki KGB okulunda eğitim gördü.
Buradan sonrasını artık hızlı geçeceğim yoksa tüm hayatını yazmak lazım KGB kısmında çok derin hikayeleri var. Girersek gerçekten kayboluruz.
KGB ajanı olan Putin, çok ağır şartlarda eğitim alıp, Doğu almanya gibi kritik görevlerde bulundu. 1999'da da Rus lider Boris Yeltsin'in başbakanını çıkarıp yerine Putin'i önermesiyle işler değişti. Başbakan oldu. Aralık 1999'da Yeltsin'in de istifa etmesiyle Putin başkan oldu . 2000 - 2008 arası hizmet verdi. Nisan 2005'te İsrail'e tarihi bir ziyaret yaptı. O zamana kadar İsrail'e ziyaret gerçekleştiren ilk Kremlin lideriydi. Ara dönemde halk yine Putin'i seçmişti ama 2008'de yerine Medvedev geldi. 2012'de yine Putin seçildi ve günümüzde hala kendisi başta bulunmaktadır. Anketlere göre halkın %70'inin gurur kaynağıdır.
Hitler, Marilyn Monroe, Rothschild Ailesi ve Daha Fazlası
insearchofsunrise
Öte yandan yazı oldukça bilinçlendirici, herkes içinbir algı oluşmasını sağlayabilir fakat bence eksik. Bu konuda bosveryaa arkadaşımız zaten direk alıntı yaptığım için düzeltme yapmadım bir de buradan bak dedim demiş. Kendisini takip ettiğim üzere zannederim o da benim aşağıda tespit ettiğim eksikliklere katılacaktır fakat yazarın yazısına duyduğu saygıdan dolayı düzeltmemiştir. Kendisi adına konuşuyorum ama kusuruma bakmasın, düzenli olarak takip ettiğim oldukça kaliteli bir yazardır kendisi.
Tespitlerim:
Hitler'i yahudi soykırımı yapmak için başa getirdiler diyen bir insan ya hitler'i hiç okumamıştır ya da Yahudi soykırım sürecine haiz değildir. Yahudilerin çoğunluğu zaten Almanya ve Polonya'daydı eğer Hitler'in amacı sadece Yahudileri İsrail'e kaçırmak olsaydı Polonya işgalinden sonra süreci bitirirdi. Ne Fransa'ya Ne İngiltere'ye ne de Allah'ın danimarkasına Norveç'ine girerdi. Bu yorumu yapanlara artık çok sinirleniyorum. 16 yaşındaki çocukların bile ağzına düştü "Hitler Yahudi'leri İsrail'e kaçırmak için görevlendirildi" Yahudiler parayı seven insanlar zaten her aileye gidip "İsrail'e gidin şu kadar teşvik veriyorum" demek yeterli olabilirdi. Hitler'e bu kadar para yatırmaya gerek yoktu. Olay çok daha derin bu kadar sığlaştırmayın II. Dünya savaşını. Öte yandan Rusya'da 5 milyon yahudi vardı (ki bu Rusya toprakları için çok düşük bir miktar) buna rağmen Hitler Sovyetleri onlarca kez Mihver devletlerine davet edip savaşmak istemedi.
Hitler'İn ki iktidar sarhoşluğudur. Ve adam yahudi soykırımı değil saf Alman olmayan herkesin soykırımını yapmıştır. Diğerleri de İsrail'e kaçsaymış o zaman. Ki İsrail'e kaçan kadar Japonya'ya, ABD'ye hatta Türkiye'ye kaçan Yahudiler de vardır. Düşündülüğü gibi hepsi İsrail'e gitmemiştir. Zaten bunda amaç da yoktur bu ailelerin odağı paradır. Din olsa kendisi de İsrail'de yaşardı.
Öte yandan İsrail, I. Dünya savaşından sonra değil aslen Arap yarımadasındaki 6 yıl savaşlarından sonra oluşmuştur, 4 kat artırmıştır topraklarını.
Yazıdaki Abraham Lincoln neden öldürüldü hala bilmiyorum sorusunun cevabını vereyim?
Abraham Lincoln güneydeki tarım sektörünü bitirdi. Bıçak gibi kesti. Köleliğin kaldırılması Güneydeki tarım işçilerin tamamının kuzeydeki fabrikalara kaçması demekti. Bu nedenle de öldürülmesi için çok geçerli sebepleri vardı güneylilerin.
Bunun dışında Rotshcild'lerin İngiltere ve Fransa savaş hikayesi o kadar basit değildir, Rotschild Fransa'yı maddi olarak desteklemiştir. (İngiltere'yi destekliyorum dese de iki taraftan da çıkarı vardır) savaşı kazanmak üzereyken 1 gün öncesinde medya gücünü kullanarak İngiltere savaşı kazandı diye yalan bir haber çıkarmış ve hisse değerlerini tavan yaptırmış o gün de tüm hisselerini en yüksek fiyattan satmıştır. Ertesi gün de İngiltere'nin savaşı kaybettiği öğrenilince o hisseler resmen alanların elinde patlamıştır.
Sonra en dip fiyatından Rotschild'ler hisseleri tekrardan toplamışlardır. Bu sırada İngiltere'den sterlini, Fransa'dan da verdikleri borcu faizli olarak almışlardır. Yani bu politika dünya'da bir finansörün en fazla nasıl kar edebileceğini gösteren bir politikadır.
Öte yandan şunu da belirtmek lazım; Çin tüccarları Çin ekonomisinin berbat olmasından yakınıp İngiltere'ye gelmiş ve bu durumu savaş ekonomisi çözer, Çin'e savaş açın demiştir. İngiltere de bunu ben karşılayamam Rotshcild'ler ile görüş diyince Çinli tüccarlar Rotshcild'lere gitmiş ve savaşı başlatmışlardır. Bunun karşılığında da İngiltere Çin'e girmiş ve Hong Kong'u Rotshchild'lere vermişlerdir. HSBC bankası da buradan gelmektedir. Hong Kong Shanghai Banking Company, yani İngiliz sandığımız HSBC aslında Yahudidir ve bir Hong Kong bankasının nasıl İngilizlerin olduğu da böyle açıklanmaktadır.
Marilyn Monroe kısmına gelince (bkz:marilyn monroe) başlığında bosveryaa yazarımız çok güzel anlatmış durumu, bu yazıdakinden daha iyi anlatmış.
Her okuduğumuzdan birşeyler çıkarabiliriz ama Japonların bir atasözü vardır onu da unutmamak lazım "her okuduğuna inanacaksan, okuma" bunlara yazarların makaleleri ve kitapları da dahil...
Yggdrasill
bjornzkan
Vanaheim, kelime olarak Vanir Diyarı anlamına gelmektedir bu yüzden ilk olarak vanirleri tanıtmak isterim.
Vanirler, Aesir ile birlikte iskandinav mitolojisindeki ikinci
tanrı kabilesidir. Sağlık, Bereket ve Büyü konusunda yetenekleri vardır
Bilinen vanir tanrılar ise Njörd ve kızları Freyr ile freya'dır.
Vanaheim, Vanir tanrılarının mekanıdır. Vanir tanrıları genellikle doğa, bereket, büyücülük ve geleceği görme yetenekleri ile tanınırlar. Hakkında fazla bilgi olmamakla beraber diyarın tam tasviri de yapılamamaktadır.
Aesir'ler ile yapılan savaşta yenilmişler ve Aesir'in alt kabilesi olmuşlardır
Bereket tanrısı Njord ise bu savaşın sonucunda kızları freyr ve freya doğuya giderek Aesirlerin
esiri olmuştur. Bu sebeple Vanaheim'in Asgardın batısında bir yerde olduğu düşünülmektedir.
Bir hikayeye göre Tanrılar tanrısı odin Gagnráðr adını alarak
bilge dev Vafþrúðnir'e gider ve bir soru sorar. Soru ise Tanrı Njörd ün nereden geldiğidir.
eğer doğru yanıtlarsa Vafþrúðnir birçok tapınak ile ödüllendirilecektir
Bilge dev Vafþrúðnir Tanrı njörd ün vanir diyarı (Vanaheim) geldiğini söyler ve
kanıt olaraksa aesir-vanir savaşını gösterir ve njörd'ün aesir'lere esir olduğunu söyler
ve bir kehanet ortaya atarak Ragnarok(kıyamet) günü Njördün esaretten kurtuluacağını
ve bilge vanir olarak geri geleceğini söyler
Yggdrasill
bjornzkan
Jotunheim, İskandinav mitolojisinde Jötnar adı
verilen devlerin diyarıdır. Ifing adı verilen asla donmayan
bir nehir, Jotunheim ile Tanrılar diyarı Asgard'ı birbirinden ayırır
Jötnar adı verilen bu devler Asgard'daki tanrılar
ve midgard'da ki ölümlüler ile sürekli olarak savaş
içindedir.Bölgedeki devler Ifing adlı nehirdeki balıklardan
ve ormandaki hayvanlardan beslenirler. çünkü bu dünya
bereketli topraklara sahip değildir.
Jotunheim, yaratılan ilk dev olan Ymir'in cesedinden yaratılmıştır
Jotunlar ve aesir'ler sürekli savaşta olsa da
zaman zaman aşk meseleleri yaşanmıştır. Odin ve thor
olmak üzere birçok tanrının dev aşıkları vardır ayrıca
kötülük tanrısı loki de jotunheim den gelmektedir fakat
aesirler tarafından kabul edilmiş ve asgard'da yaşamaktadır
Loki
Amerika Birleşik Devletleri'nin Tarihi
insearchofsunrise
Bugün bildiğimiz Amerika, tarihin sömürgecilik kuklası olan Kristof Kolomb ile başlar. Kolomb Amerika'ya vardığında yerli halk ile (Kızılderililer) karşılaşmış hizmetinde çalıştığı İspanya kraliçesine şu mektubu yazmıştır.
"Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. "
Anlayacağınız üzere herşey Kolomb haysiyetsizinin yüzünden çıkmıştır.
Şimdi gelelim Kolomb'dan öncesine. Bu yerli halk buraya nasıl geldi?
Kızılderililerin Amerika'ya tam olarak ne zaman geldiği bilinmemektedir. Fakat çoğunluğunun buzul çağında Beringia üzerinden geldiği kabul edilmektedir.
Son buzul çağında deniz seviyesi o kadar alçalmıştır ki (150 m'lere kadar) Asya ve Kuzey Amerika arasındaki denizin altında kalan Beringia üzerinden yürünebilir hale gelmiştir.
Alaksa ile Sibirya'yı birbirine bağlayan Beringia, yerlilerin öncelikle Alaska'ya oradan da Amerika'ya geçmesini sağlamıştır. Bu göç dönemi 40.000 yıl öncesinden başlar ve 15.000 yıl öncesine kadar devam eder.
Resim: Beringiya
M.Ö. 18000 ile M.Ö. 8000 yılları arasında göçen bu kesim ise Paleo Kızılderililer olarak adlandırılır. Paleo kızılderililer zamanla Amerika'nın dört bir yanına saçılıp, buralarda kabileler kurmuşlar yerleşmişlerdir.
Zaten son buzuk çağının ardından suyun yükselmesiyle Beringiya yine sular altında kalmış ve oradan göç mümkün olmamaya başlamıştır.
Daha sonra yayılan nüfus Güney Amerika'ya kadar ulaşmış ve buralarda İnka İmparatorluğu gibi dev imparatorluklar kurulmuştur.
Daha sonra ise zalim Kristof Kolomb'un seferleri başlamış ve ne huzur ne de düzen kalmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunda Yahudilerin Tarihi
insearchofsunrise
Öncelikle şunu belirtmek lazım: Osmanlı Devleti Yahudilerin Dünya üzerinde en rahat yaşadığı yerlerin başında gelir. Osmanlı'dan önce yahudilerin yaşam hakkı bile sınırlıydı.
Şimdi başlayalım Osmanlı'daki Yahudilerin durumuna.
Yahudiler Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans)'dan önce bile anadoludalardı. Nadoludaki tarihlerinin M.Ö 4. yy'a kadar dayandığı söylenir. Selçuklu Devleti Yahudilere kucak açmış vergi karşılığında onların Anadolu'da barınmasına izin vermişti. Osmanlı devleti kurulduktan sonra ise Bursa'nın fethi ile birlikte Yahudilerin bu topraklara geri gelmesine izin verildi ve burada özgür bir şekilde yaşam sürdüler. Mal mülk sahibi oldular.
Osmanlı Devleti gerçek anlamda Yahudilerle ilk defa İstanbul'un fethinden sonra iç içe oldu. Anadolu topraklarını ele geçiren Osmanlı bu topraklarda var olan Yahudilerle iç içe bir yaşam sürmek durumunda kaldı.
Yahudiler o dönem Rumca konuşuyorlardı ve bu Yahudilere Romanyot denirdi.
Yavaş yavaş Osmanlı vatandaşı olan Yahudiler buradaki yaşamın rahatlığını diğer Yahudilere de anlatınca Avrupa'dan kovulan yahudiler teker teker Osmanlı'ya gelmeye başladılar.
Öte yandan Fatih Sultan Mehmed de Yahudilere çok güveniyordu. İstanbul fethedildiğinde Haliç neredeyse Yahudi egemenliğindeydi. Fatih Anadoludaki Yahudi cemiyetlerine de mektup göndererek oradakileri de İstanbul'a çağırdı. Gerçi Fatih Suktan Mehmet İstanbul'un kuşatılması sırasında yahudilere "Eğer yardım ederseniz, din ve vicdan özgürlüğünüz olacak, sinegoklar onarılacak" demişti ve sözünü de tuttu. Hatta bir süre sonra Yahudileri belirli vergilerden de muaf tuttu. Fatih'e göre Yahudiler Hristiyanlardan daha yakındı bize.
1470'de Bavyera Kralı bile ülkelerinden kovmuştu Yahudileri onlar da Osmanlı'ya geldiler.
1492 yılında ise II. Bayezid İspanyolların elinden kaçan büyük bir Yahudi kafilesini Osmanlı'ya kabul etti. Ve bunları yükselme döneminde Osmanlı için kalifiye eleman olarak nitelendirdi ve kritik yerlerde görevlendirdi. Hatta II. Bayezid şu ünlü sözlerini söyledi
« Bu Krala (Ferdinand) nasıl akıllı ve uslu Fernando diyebiliyorsunuz?
Kendi ülkesini yoksullaştırıyor ve benimkini zenginleştiriyor. »
Nitekim de öyle oldu. Barut imalata ve top dökümü konularındaki uzmanlıklarını Osmanlı'da değerlendirdiler ve bu şekilde Osmanlı donanması çok güçlendi.
Tüm Avrupa Yahudileri kovuyordu. 1497'de de Portekiz 4-14 yaşları arasındaki tüm çocukların vaftiz edilerek Hristiyanlaştırılacağını belirtmişti. Bu da Yahudilerin dinlerini yaşayamaması demekti. Onlar da soluğu Osmanlı'da buldular.
Özellikle 15. ve 16. yy'ın Osmanlı'nın yükseliş dönemi olduğunu da göz önünde bulundurursak Yahudiler için Osmanlı o dönemler yeryüzündeki en kıymetli yerdi.
Osmanlı'ya da faydaları olmadı değil. Mesela Osmanlıya ilk matbaa'yı Yahudiler getirdi. Daha sonra Osmanlı'da devlet makamlarında da yükselmeye başladılar. Aslen bir harmoni mevcuttu. Rahat bir şekilde bir İslam devletinde dinlerini yaşıyorlardı.
Osmanlı Yahudiler için sanki bir kurtuluştu, Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethettiğinde Yahudiler Osmanlı'yı ayakta karşıladılar. Yavuz Sultan Selim, Yahudilere o kadar güveniyordu ki sarayın mali işlerini, hatta para basımını bile Yahudilere bırakmıştı.
Kanuni döneminde de Osmanlı'ya müthiş bir sevgi vardı. Kanuni Macaristan'ı fethetmeye gittiğinde ülkede sadece Yahudiler kalmıştı, diğer herkes göç edip ülkeyi terk etmişti. Ama onlar da kendilerine verilen görevleri yaptılar. Yolsuzluk yapanı Devlete bildirdiler, imparatorluğun çıkarları için çalıştılar. O dönem yahudilerinin bugünkü İsrail hükümetinin başındaki yahudilerle alakası yoktu.
16. yy'da da bu durum böyle devam etti. Hristiyanların fethettiği her yerden Yahudiler kaçıyor, Osmanlı'ya geliyorlardı. Yahudiler resmen Papa'dan nefret ediyordu.
Kanuni Kudüs'ü fethettiğinde de derin bir nefes aldılar.
Hatta eski diplomat Abba Eban, Mon Peuple adlı kitabında şöyle der:
« İranlılardan, Romalılardan ve her istilacıdan sadece zulüm, kan ve işkenceye lâyık görülen Kudüs ve Yahudi halkı, Ancak Yavuz Sultan Selim'in Kudüs'ü fethetmesinden ve bu fethin Kanuni tarafından takviye edilmesinden sonradır ki, insanca yaşamanın, eşitliğin ne demek olduğunu ve huzur tadının ne anlama geldiğini öğrendi. »
Bunun üzerine Kanuni'nin Kudüs duvarlarını tamir ettirmek için Mimar Sinan'ı görevlendirmesi ise Yahudilerin gönlünü feth etmiştir. Yahudiler Kanuni'ye gönülden bağlanmışlardır. Hatta hala İsrailliler bile o dönemden dolayı minnnettarlıklarını sunarlar.
Herşey çok iyi gidiyordu, ta ki Sokullu Mehmet Paşa hançerlenip öldürülünceye kadar. Şimdi işler değişecekti...
İsveç Tarihi
bjornzkan
Bundan neredeyse 14.000 yıl önce, günümüzde isveç'in bulunduğu yer kalın bir buz kütlesi ile kaplıydı.
İsveç'e ilk insan akımı milattan önce 8000-6000 arasında, buz çağının sonlarına doğru oldu
bunun sebebi ise sıcaklığın artmasıdır. bu isveç'i yaşanabilir bir ülke haline getirmiştir.
İlk isveçli insanlar taş çağında kıyı kenarlarında yaşayan balıkçılardan ve avcılardan oluşmaktaydı.
milattan önce 4.000'lerde ise isveç, tarım ile tanıştılar. çiftçiler, taştan yapılma aletleri dönemin tarım aracı olarak kullanmışlardı.
savunma ve avcılık içinse yine taştan yapılma silahlar kullanılmaktaydı. milattan önce 2.000'den sonra ise isveçliler bronzu nasıl kullanabileceklerini öğrendiler.
bronz çağ dönemindeki isveçli ustalar bronzdan eşyalar yapmak konusunda ve el işçiliğinde oldukça yetenekliydi. Bronz çağda isveçliler atları ve iki tekerlekli arabaları kullanmaya başladılar.
milattan önce 500 yılları civarında isveçliler bu sefer demir ile tanıştılar. demir çağı sırasında isveçte toplu yerleşimler baş göstermiş. ve ekonominin ve sosyal hayatın temeli tarım olmuştur.
demir çağının ilerleyen zamanlarında İsveçliler ve romalılar iletşime geçmişler, romalılar isveçlilerden köle, kürk gibi şeyler alıp akdenizdeki varlıklı insanlara satmışlardır.
Yarın veya ondan sonraki gün viking dönemi isveç'ini ele alacağım.
aralıkçılar isyanı
gimli
Rus Çarı'nın 9.000 kişilik koruyucu ordusuyla, asi ordu gün boyu çatıştı. Nikolay süvari alaylarını kullanmak istediyse de, atlar buzlarda kayıp düştü. Gün sonunda topçu alaylarının ateşlenmesiyle, asi ordunun direnci kırıldı; ve kaçmaya başladılar. Kuzeye doğru kaçarlarken, Neva Nehri üzerinde tekrar toplanmak isteseler bile, topçu alaylarının atışları nedeniyle nehrin buzu kırıldı; ve ordunun büyük bir çoğunluğu nehirde donarak öldü.
Yakalanan 5 Aralıkçı lider idam edildi, kalanlar Sibirya'ya ve Uzak Doğu'ya sürüldü. Liderlerin idamı sırasında, liderler ölmeden ipler koptu. Rus geleneklerine göre, eğer bir kişinin idam sırasında idam ipi koparsa, hayatı bağışlanırdı. Ancak Nikolay onların hayatını bağışlamadı. Yeni ip getirttirip, idamı tekrarlattı.
yeni bir yıla girerken Noel Baba Tartışmalarının tekrardan alevlenmesi
insearchofsunrise
Biz seyirci olarak tartışmanın neden çıktığını analiz edersek bu eleştiri olur.
Öte yandan bu kafaya nasıl ulaştığımızı ben belirteyim, sizin gibi kişileri rencide edicek cümleler kurup, hatta üzerine etiketleyerek hedef alan kişilere bile cevap vermek bizi bu noktalara getirdi.
Umarım feyz almışsınızdır...