Türk Akıncıları

    Akıncıların temelini Osman Gazi döneminde, Köse Mihal atmıştır. Orhan Gazi zamanında düzenli piyade ve süvari askerlerinin oluşturulmasına kadar her yerde akıncılar çarpışmıştır. Osmanlı’nın bir uç beyliği olarak kısa sürede devlet haline gelmesi ve topraklarının genişlemesinde akıncıların katkısı çok büyüktür. Akıncılığın bir ocak haline gelmesiyle Evrenos Bey’in büyük katkısı olmuştur. İlk zamanlar akıncıları çoğu Osman Gazi’nin yoldaşları olan kumandanların çocuklarıydı. Akıncıların ülkeye yaptıkları katkılardan dolayı yetkileri de yüksekti. Divan-ı Humayun, Akıncı Beyleri’nin yaptıkları atamalara karışmazlardı. Akıncılar, kendi iç düzenlerinde fedai, dalkılıç, serdengeçti, deli, azap, gönüllü, beşli gibi şahıs ve grup isimleri alırlardı. 16. yüzyılın sonlarında sayıları 40 bin olan akıncı mevcudu, daha sonraları düzenli birliklere dönüşle birlikte sayıca azalmaya başlamışlardı. Yapılan akınların başı olan Akıncı Beyi, emirleri doğrudan doğruya padişahtan alırdı. Akıncılar, defalarca devletin bekası için canını tehlikeye attığı için diğer birçok subaşından daha imtiyazlıydılar. Akıncılar düzenli birliklere dahil değildiler. Rumeli’de bulunan Akıncılar, sınır boylarında bulunan düşman ülkelere ani taarruzlar yaparak yıpratırlardı.

    (Bir eski eğri kılıç… Kakmalarla süslü kını,

    Bununla belki yapılmıştı Türk’ün ilk akını!

    Bir eski eğri kılıç… Kabzasında yakutlar,

    Bununla belki kırılmıştı bir zaman putlar…)

    Orhan Seyfi Orhon

    Akıncıların teçhizatları ve saldırma şekilleri kale kuşatmasına uygun olmadığı için genelde kale kuşatmalarında düzenli birlikler kullanılırdı. Fakat kalenin düşmesinin ardından kale içindeki çarpışmalarda “Serdengeçtiler” düşmanın en içinde çarpışırlardı. Akıncılığa kabul edilmek çok zordu. Akıncı olabilmek için doğrudan doğruya gönül rızası gerekliydi. Zira kötü bir akıncı, birliğin yenilmesine hatta yok olmasına neden olabilirdi. Çok süratli hareket edebilen, çok iyi at binme becerisi ve günlerce at sırtında gidebilme yeteneği olan, çok iyi cenk edebilme ve kılıç kullanma kabiliyeti olan akıncılar, bir devrin en sarsılmaz askeri gücünü oluşturuyorlardı. Akıncı olabilmenin bir şartı da Türk olmaktı. Devşirmelerin, yani yabancı kökenli azınlık mensupları devletin her kademesinde görev alabiliyorken akıncıların içine karışamazlardı. Ayrıca akıncı olmak isteyen bir Türk’ün imam, köy kethüdası veya dürüst birini kefil göstermesi gerekiyordu. Akıncıların atları hızlı, dayanıklı ve süratli olanlardan bineklerden seçilirdi. Akıncılar sefere çıkarken yanlarında dört-beş at götürürler, yorulan atları konak yerlerinde bırakarak, hız kaybetmeden yollarına devam ederlerdi. Özellikle şunu belirtmemiz gerekir ki; böylesine uzun mesafeler katedebilen bu atların yetiştirilmesinin de durması akıncılığın zayıflamasının başlıca nedenlerindendir. Akıncılık genelde babadan oğla geçerdi, akıncılar yapılan bütün savaşlarda öncü birliklerdi, ilk önce düşman bölgesine sızar düşmanın en zayıf anını kollar ve düşman bölgesinden bilgi toplarlardı. Akıncılar bu keşif harekatlarını yaptıklarında ayrı birliklere ayrılırlardı, öncü olarak giden akıncılar, bir zorlukla karşılaşırlarsa arkadan gelen akıncı grubu öncü birliklere destek verirdi. Akınlar, akına katılan akıncı sayısına göre isimler alırdı. 100 kişiden daha az sayıda akıncıdan oluşan akıncı birliklerine “çete”, 100’den daha fazla akıncıdan oluşan birlikler “haramilik”, Akıncı Beyinin komutasında yapılan taarruzlar ise gerçek anlamda “akın” olarak adlandırılırdı.

    Akıncılar düzensiz birlikler olmalarına rağmen her askeri birlik gibi komuta kademelerine ayrılmışlardı. Bu kademeleri akıncı beyi komuta ederdi ve bir seferin “Akın” sayılabilmesi için bu akını Akıncı Beyinin komuta etmesi şarttı. Her on akıncıya onbaşı; yüz akıncıya subaşı; bin akıncıyı da binbaşı komuta ederdi. Devletin tayin ettiği bu akıncı beyini yıllarca Mihaloğlu, Evrenosoğlu, Turhanoğlu, ve Malkoçoğlu gibi ünlü akıncı ailelerinden kalmış ve babadan oğla yıllarca süregelmiştir. Bahsi geçen bu akıncı beylerinden Mihaloğlu Sofya’da; Evrenosoğlu Arnavutluk’ta; Turhanoğulları Mora’da; Malkoçoğulları’da Silistra dolaylarında bulunurlardı. Sınır boylarında ocaklar halinde yaşayan akıncılar genelde mensup oldukları ailelerin adlarıyla anılırlardı. Akıncılar, Türklere has bir askeri sınıftı.

    Akıncılar, genelde orduların beş günlük mesafe ilerisinde yol alırlardı. Bir savaş çıkmadan önce düşman ordusunun yıpratılması ve şaşkınlığa uğraması için bu akıncı grupları önceden ordudan ayrılarak düşmana baskınlar düzenler ve düşman saflarının içine dalarlardı. Düşmana aman vermeyen bu akıncı birlikleri, ne zaman nerede ortaya çıkacakları belli olmadığı için birçok efsaneye de konu olmuşlardır. Devlet tarafından akıncıların isimleri, eşkalleri ve toprağa (tımarlı) sahip olanlarının görülebileceği bir defter tutulurdu. Bu defterlerin birinci kopyası, merkezi yönetimde bulunurken diğer kopyası ise akıncıların bağlı oldukları eyalet ve uç beyliğinin kadılarında muhafaza edilirlerdi. Böylece akıncıların seçimi ve kimlik bilgilerinin kaydedilmesinde herhangi bir yolsuzluğa izin verilmezdi. Akıncıların bazıları işleyebilecekleri topraklara sahipken birçoğu ise savaştan elde ettikleri ganimetleri 1/5’lik bölümünü devlete humus (pençlik) vergisi olarak ödedikten sonra geri kalan geçimini sağlarlardı. Bilindiği üzere bu uygulamanın asıl sebebi akıncıların bir maaşı olmamasındandır. Ayrıca savaşta ölen akıncıların yerine, genç ve dayanıklı gençler ocağa kaydedilirdi. Pençlik: Arapça da beş ve bir anlamına gelen penç ve yek kelimelerinden türemiş, Osmanlı Devleti’nde 1363’ten sonra uygulanmaya başlanmış, savaşlarda elde edilen esirlerin beşte birinin asker olarak istihdam edilmesi usulünü ifade eden terimdir. Aynı zamanda bu terim, Akıncıların savaşlardan aldıkları ganimetler içinde aynı oranda bir veri (humus) kesilmesinde de uygulanmaktadır.        

    (Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik;

    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

    Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı ilerle!

    bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle)

    Yahya Kemal Beyatlı

    Akıncılar, kendi aralarında birtakım isimlerle anılırlardı. Genelde kullanılan bu isimler bu akıncı gruplarının savaşalar da gösterdikleri kahramanlıklar ve büyük cesaret gerektiren taarruz güçlerinden almışlardır. Bu gruplar içerisin en ilginci “Deli” adı verilen akıncılardır. Bu süvariler, 15. yüzyıl sonlarından itibaren kurularak akınlara başlamışlardır. Önceleri sadece Avrupa’da il sınır boylarında kullanılan deliler, “bayrak” adı altından 60’ar kişilik ocaklara ayrılırdı. Başlarındaki kumandanlara “delibaş” denirdi. Delibaşın altında komuta kademesi olarak gönüllü ağası ve bölük ağası gibi zabitler bulunurdu. Deli süvarisine akıncı olarak katılmak isteyen cengaver, cesaretiyle kendini kanıtlamak zorundaydı. 16. yüzyılda kurt, sırtlan, pars, gibi vahşi hayvanların derilerini giyen deliler, atları da akıncıların gibi çevik ve dayanıklıydı. Delilerin silahları ise, kılıç, kalak, mızrak, balta ve bozdoğandı.

    Akıncıların en yiğitleri “dalkılıç” ve “serdengeçti” adı ile anılırlardı. Bu fedailerin düşman içine dalmak kuşatılmış korunaklı bir kaleye girmek gibi çok zor görevleri vardı. Bu yiğitlerin çoğu böylesine zor görevlerde hayatlarını kaybederek şehit olmuşlardı. Bir askerin dalkılıç olması için zorlanması imkansızdı. Büyük yetenek isteyen bu fedailik aslında savaşlarda büyük bir güç kazandırdığı gibi düşmanında maneviyatını büyük oranda azaltırdı. 16. yüzyıldan itibaren sayıları iyice azalan akıncılar, geri hizmetlerde kullanılmaya başlanmıştır. Akıncıların yerini bu dönemden sonra Kırım Hanları’nın emri altındaki Tatar askerleri almıştır. Akıncı adı 1826 yılında resmen ortadan kalkmıştır.

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Biyografiler

  • Alan Turing CV
    BİYOGRAFİ
  • Van Gogh CV
    BİYOGRAFİ
  • Marco Polo CV
    BİYOGRAFİ
  • Kanuni Sultan Süleyman CV
    BİYOGRAFİ
  • Osho CV
    BİYOGRAFİ
  • Che Guevara CV
    BİYOGRAFİ
  • Mimar Sinan CV
    BİYOGRAFİ
  • Joseph Goebbels CV
    BİYOGRAFİ
  • Jean-Jacques Rousseau CV
    BİYOGRAFİ
  • Hulusi Kentmen CV
    BİYOGRAFİ
  • Yılmaz Güney CV
    BİYOGRAFİ
  • Vecihi Hürkuş CV
    BİYOGRAFİ
  • Platon CV
    BİYOGRAFİ
  • Sabiha Gökçen CV
    BİYOGRAFİ
  • Fatih Sultan Mehmet CV
    BİYOGRAFİ

Tarihiolaylar.com internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright 2024 - Tüm Hakları Saklıdır.