Sadece paraları bir arada tutmak için kullandığı koli bantlarına ayda 2500 $ harcadığını öğrendiğimde çok şaşırdığım şahıstır

Haha dörtlük çok iyiymiş :))

ellerine sağlık @bosveryaaa dostlarla tartışma platformlarında edindiğim güzel bir bilgi oldu.

Sudan'da açlıktan ölmek üzere olan, bir kaç km ötedeki yemek kampına sürünerek gitmeye çalışan küçük bir kız çocuğu ve çocuğun ölmesini bekleyen Akbaba, 1994....

Bu fotoğraf ile Pulitzer ödüllü alan Kevin Carter ,küçük kızı taşıyıp kampa götürmediği için ağır eleştirinin odağı oldu. Bölgeye giden gazeteciler bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hasta insanlara dokunmamaları konusunda sıkı biçimde uyarılıyorlardı, Kevin Carter bu uyarıdan dolayı yardım etmediğini açıkladı.. Bu olaydan sonra ağır depresyona giren Kevin Carter bir kaç ay sonra intihar etti.

Bu fikir ilk kez M.Ö 5 yy.’da Heredot tarafından ortaya atıldı. Heredot bu fikrini seçime ve yazıya dökememiş 300 yıl sonra M.Ö 2. yy’da Sidon’lu Antipatros "Dünya'nın yedi harikası üzerine" (Περὶ τῶν Ἑπτὰ Θεαμάτων) adlı eserini yazdı ve günümüzde kabul ettiğimiz antik çağa ait dünyanın 7 harikası bu dönemde belirlendi. Antik çağ dünya harikalarından sadece Keops Piramidi ayakta kalmıştı, diğerleri ise doğal afet vb olaylar nedeniyle yok oldu. İsviçre merkezli "New7Wonders Vakfı" 2000 yılında milenyum projesi olarak dünyanın yeni 7 harikasını belirlemek için bir yarışma başlattı. Bu yarışmaya 21 finalist eser katıldı ve dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 milyon kişi internet üzerinden 6 yıl boyunca oy kullanarak dünyanın yeni 7 harikasını seçti. Oylama 7 Temmuz 2007'de sona ermiştir.
Antik Çağ’a ait dünyanın 7 harikası şu şekildedir:
Keops Piramidi
Babil’in Asma Bahçeleri
ZEUS heykeli
Kral Mausolos’un Mezarı (Halikarnas Mozolesi)
Artemis Tapınağı
İskenderiye Feneri (Pharos Feneri)
Rodos Heykeli
Dünya’nın yeni 7 harikası
ÇİN Seddi
Petra Antik Kenti
Kurtarıcı İsa Heykeli
Chichen Itza Piramidi
Machu Picchu
Roma Kolezyum’u
Tac Mahal

Lidya'lıların hükümdarı olup para ilk bulan şahsiyeti idam etmek isterdim.

@bosveryaaa kutsal kitapların amacı zaten düşündürmemek sorgutlamamak ve dogmatik inancı savunmak olduğu için bu bilginin olmaması zaten normal. dünya düz değil yuvarlak diyen adamı aforoz etmişler o dönemde reenkarnasyondan bahsettiğini düşünemiyorum insanları kazığa oturturlardı heralde.

Katılıyorum @bosveryaaa beğeniler vs farklı kişilerden ama yazarlar aynı. Arkadaşlar böyle bir platform kurulmuş saygı çerçevesinde her konuyu tartışmamız gerekmez mi. Zaten yakında yöneciler pasifleri uçurur bence sadece aktif yazarlar kalır.

Hadi hindistandakileri böyle uyuttular. milenyum çağında Paralel evren diye bir şey var. kesin koskoca evrende bir tek dünyada hayat vardır değil mi ben şahsen inanmıyorum. ama reenkarnasyonun popüler kültürde olan 'ben bir önceki hayatımda fare miydim lan' zırvaları değil. bir yaratıcı onlarca gezegeni evreni varken neden sadece dünya da hayat olması için bu kadar ısrar etsin uzun uzun konuşur @bosveryaaa

Bekaret kemeri de bir o kadar bilinmeyen bir konudur. Kökeni M.Ö 800'lü yıllara dayansa da ağırlıklı olarak Orta Çağ Avrupasında kadınlar üzerinde kullanılan bir aparat olmuştur. kıskanç asker kocalar savaşlara katıldığı zamanlarda kadınların cinsel organına geçirmiş olduğu bu aparatla başkasıyla ilişkiye girmesini engellediği gerekçesiyle huzur içinde savaşıyorlarmış. Kadının küçük ve büyük abdestini engellemeyen bu aparatın tek bir kilidi oluyor oda koca da duruyormuş. Fakat dönemin bazı uyanık çilingirleri yapılan bu anahtarı kopyalayıp aldatmak isteyen kadına pahalı bir fiyattan da satıyorlarmış. Aynı aparatın erkekler için olduğunu da söyleyebiliriz. (bkz:bekaret kemeri)

tarihin her döneminde yer almış yönetim sistemi şeklidir. özellikle sömürü imparatorluğunu başlatmış portekiz ve ispanyol kaşiflerin hristiyanlık dinini yaymak adına afrika ülkelerindeki siyahilere uygulamış oldukları insanlık dışı faaliyetleri de içerisinde barındıran bir sistem olarak dünyada hızla yayılmıştır. Amerikadaki sistemin temelleri de bu şekilde başlatılmış buralardan toplanılan siyahi insanların zorla amerika kıtasında köle olarak çalıştırılmasıyla bambaşka bir boyut kazanmıştır.

yıllardır kendisine (bilerek) kaçtı mı, göçtü mü, sattı mı gibi ithamların verildiği son osmanlı padişahı VI. Mehmed namı değer Vahdettin'dir.

john titor (bkz:john titor)

Tarih: 1929-1939

İtalya'da Benito Mussolini ise faşist yönetimiyle birlikte baştaydı, Almanya'da Adolf Hitler hapiste, ve zaten ekonomik olarak bitmiş durumdaydı. ülkeler savaştan çıkmış, avrupa da ekonomi yerlerdeydi. ama bu avrupa’ya özel birşeydi herkes aynı bunalımı yaşamıyordu. dünya’da dönen para avrupa’da eksilirken başka bir yerlerde artması lazımdı. paranın arttığı o yerler öyle yerlerdi ki orada insanlar hangi gayrimenkulü alsam, ya da gayrimenkul almayayım biraz hisse alayım, ya yine bitiremedim şu parayı ne yapsak acaba nereye koysak bu paraları derdine giriyorlardı. orası tam olarak amerika’ydı, amerikan rüyası da böyle bir şeydi.
i dünya savaşından sonra amerika, dünyanın en büyük alacaklısı olmuştu. tüm avrupa amerika’ya borçlu kaldı. savaşı kazananlar da kaybedenler de. kazananlar amerika’dan aldıkları savaş desteği ve silahlardan dolayı borçlanmışlardı kaybedenler ise her zamanki gibi son yıllarda savaşa dahil olup, o döneme kadar silah satan sonra da kazanan tarafa geçip anlaşmalarda pastanın büyük kısmını kapan amerika’ya savaşı kaybetmelerinden dolayı borçlu kalmışlardı.
parayla ne yapacağını artık bilemeyen amerika, fazla gelen parasını afrika’ya büyük krediler vererek değerlendiriyordu. aslında bu tarihin en büyük kapitalizm oyunudur. bir örnekle açıklamak gerekirse toplam parası 4 milyar dolar olan bir ülkeye siz 20 milyar dolar kredi verirseniz ve bunu da faiziyle birlikte 25 milyar dolar olarak isterseniz o ülke ihracat devi olmadığı sürece veya yatırım almadığı sürece o aradaki 1 milyar doları hiçbir şekilde fazladan oluşturamaz. bu nedenle de aldığı krediyi kullanıp geri ödeyemez. bir iki taksitini öder sonra tıkanır. peki, amerika bu krediyi verirken bunu bilmiyor mu, çok da iyi biliyor. tam da bu nedenle kredi veriyordu. kredisini ödeyemeyen afrika ülkelerine “borcunu ödeyemiyorsan, biz de o parayı senden maden olarak geri alırız” diyen amerika tüm değerli cevherleri yok pahasına afrika’dan borçlarına karşı almıştır. dünya’nın en temiz sömürge sistemi bu şekilde gelişmiştir. i̇syan yok, işgal yok, fetih yok, yerel yönetim yok, baş ağrısı hiç yok nasıl olsa sömürülenler gece gündüz çalışıyor…
amerika resmen altın çağını yaşıyordu, hisse senetleri durmadan artıyordu elinizi neye atsanız değerleniyordu. i̇nsanlar gerçekten parayı ne yapacağını bilemez bir hale gelmişti. ford, amerika’da devrim yarattı, işçi maaşlarına müthiş bir zam yaptı. ucuz arabalar satıp kaliteli işçiler çalıştırıyordu. i̇yi çalışan işçilerine o zamanın parasıyla 5 $ bugünün parasıyla yaklaşık 150 $ günlük yevmiye veriyordu. ki bu normalde özel sektörde çalışan bir işçi için devrim niteliğindeki bir paraydı. i̇şçiler artık tatile çıkıyordu, gayrimenkul alıyor yatırım yapıyordu. tatil yerleri ihtiyacı belirdi ve florida’yı acaba turizm cenneti mi yapsak tartışmaları çıkmaya başladı. avrupa yiyecek patates bulamazken amerika’da saçma sapan bir ekonomik rahatlık vardı, kapitalizm rüyası gerçekleşmişti. herkes bir şeylere sahip oluyordu. ama her güzel şeyin bir sonu vardı.
herkes herşeyi talep edince tarla sahipleri bile duruma uyandı. 100 ediyorsa tarlaları 200’e satalım dediler. gayrimenkul fiyatları, hisse fiyatları öyle şişmişti ki çok belliydi çok geçmeden patlayacaktı.
para o kadar değersizleşmişti ki amerika paranın gitgide değersizleştiğini gördüğü için alacağı savaş tazminatlarını altın olarak istemeye başladı. şimdi bir dakika zaten dünya’daki altın rezervi yetersizdi olanı da amerika elinde tutuyordu. bu ne kadar saçma bir politikaydı böyle?
ama şımarık çocuk amerika dinler mi daha da fazla paraya ihtiyacı vardı. i̇sterse avrupa tarih sahnesine gömülsün umrunda değildi. nitekim de öyle yaptı. altın olarak istedi savaş tazminatlarını. alacağını zannederek tabi ki? kim altınla ödeme yapabilirdi ki öyle bir imkan yoktu. sonuçta alamadı da zaten.
i̇şte tam bu noktada amerika hayatının en büyük hatasını yaptı. rockafeller ve rothshield 1921 ve 1928 arasında ticaret bakanlığı yapmış olan herbert c. hoover’ı calvin coolidge’nin yerine abd başkanlığına getirdiler. yüksek bir askeri derecesi olmayan hatta ofis tecrübesi bile olmayan hoover tepeden inme bir şekilde abd başkanı olmuştu.
bu kadar tecrübesiz bir başkanı abd’nin başına getirmenin cezası çok büyük olacaktı.
hoover ve ultra tecrübesiz yönetimi liberal ekonomiyi savundular. biz şirketleri denetlemiyoruz, isteyen banka açsın isteyen istediğini yapsın özgürsünüz dedi. bu ne demekti biliyor musunuz? her önüne gelenin banka açıp kredi dağıtması demekti. siz bankaya para yatırıyorsunuz ve o banka anında hiç rezerv koymadan bana o parayı kredi olarak veriyor. siz paranızı bankadan çekmeye gidiyorsunuz ortada para yok!
amerika’daki 200 büyük şirket ülke ekonomisinin %50’sine sahipti. bu kadar salakça bir yönetim şekli olabilir mi? şirketlerin birinin batması demek ülkenin krize girmesi demekti. ama rothsield’ın ve rockafeller’ın en büyük pişmanlığı olan hoover’a göre herşey çok iyi gidiyordu.
bankalar dağıttıkları kredileri toplayamayınca yavaş yavaş batmaya başladılar. verdikleri paraları geri alamayan vatandaşlar ise tam bir kabus yaşıyorlardı.
paraya sıkışan vatandaşlar fahiş fiyatlara aldıkları gayrimenkulleri satışa sundular fakat yarı fiyatına bile satamadılar. gayrimenkulun değer kazanmadığını gören insanlar bu sefer borsaya abandılar. bu talep hisselerin aşırı yükselmesine sebep oldu, piyasa yapıcılar borsayı kontrol edemiyordu. nitekim 24 ekim 1929 günü new york borsası %12,8 düştü, o günün parasıyla işçilerin 6-7 dolar günlük yevmiye aldığı o zamanın şartlarında 4,2 milyar dolar yok oldu. binlerce banka battı, şirket iflas etti. bu daha buzdağının görünen kısmıydı domino etkisi bundan sonra başlayacaktı.
(bkz:Dinleyin! II. Dünya Savaşında Oradaydım Tüm Bilinmeyenleriyle Anlatıyorum)

Genel hatlar itibariyle halk dilinde yaşadığımız bu evrenin daha büyük bir evrenin parçası olduğunu, ve bütün evrenlerin farklı zaman dilimlerinde farklı fiziksel yapılarda olduğunu söyleyen bilimsel görüşler toplamıdır. Örnek verecek olursak belki başka bir evren ii. dünya savaşını şuan yaşıyordur, belki bir yerlerde 3015 yaşanıyordur gibi. kim bilir...

ayrıca yazarı olduğunuz sitede konuyla ilgili oldukça güzel bilgilerde yer alıyor (tobkz: paralel evrenler teorisi )

Hepimizin de bildiği üzere bütün dinlerin dört dörtlük özellikleri olmasa bile kafamızda soru işaretleri bırakan bazı özellikleri veya kuralları vardır. Yahudi dinine sahip olanların sadece o ırktan olması, islam dininde şiddet içerikli söylemlerin olması, Hristiyanlıkta Hz. İsa'nın çarmıha gerilmiş olan bedeninin dini silüet olması gibi... Sizin bu konuda görüşleriniz nelerdir?

Avustralya ve Yeni Zelanda favorilerim arasındadır.

Sadece cariyelik mi olduğunu düşünüyorsun. Kardeş katli de bunlardan biridir. Hepsi de gerçek islam dinine aykırı olan tutum ve davranışlardır.

Yanan boğa korkunç bir işkence ve idam yönetimidir. Dönemin metaryali olan pirinç veya metalden yapılmış bir boğanın içine mahkum yerleştirilir. Sadece ağzı açık bırakılarak boğanın altından ateşe verilir mahkumun da çığlıklarını izleyen herkes duyar. Bana göre en dayanılmadı budur.

Michelangelo'nun Davut Heykeli