Mstftnrykl
tarih tarih tarih
En Beğenilen Yazar Sırası
:
28
Toplam Başlık Sayısı
:
5
Toplam Puanı
:
34
Toplam Giri Sayısı
:
38
Bu Ayki Puanı
:
0
En Aktif Yazar Sırası
:
28
alternatif tarih
DonQuixote
Oldukça basit. 1. dünya savaşını almanlar kazansaydı nolurdu mesela? osmanlı o zaman dağılır mıydı? veya türkiye 2. dünya savaşına fiilen girseydi? Kimin yanında girerdi, ne olurdu? türkiye, batı değil de doğu bloğunda yer alsaydı veya çarlık rusya yıkılmasaydı ya da napolyon rusyayı işgal etseydi? daha eskilere gidilecek olursa türkler, hristiyanlığı kabul etseydi nolurdu? bunun gibi tarihe alternatif senaryolar yazarak devam edilebilecek, eğlenceli olacağını düşündüğüm bir başlık. herkes kendi hikayesini yazabilir, yorumların altından tartışmalar dönebilir filan.
mesela;
bunlar alternatif tarihe örnek olabilecek resimler. iyi eğlenceler şimdiden herkese.
1979 İran İslam Devrimi
luzinmayrilicin
Bölüm 1: zerdüştlük'ten islam'a:
Bundan 2500 yıl öncesinde bölgedeki önemli güç olan Persler, Akamanış Hanedanı'nı kurucusu Büyük Kirüs zamanında oldukça parlak yıllar yaşıyorlardı. Buna bir de Büyük Kirus’un MÖ 539 yılında, Babillileri yenmesi eklenince persler giderek devleşiyordu. Bu da yetmiyor Büyük kirus'un Babil halkı için "adalet, merhamet ve yüce gönüllülük ile muamele etmeye kararlı" olarak sunduğu anıt yazısı tarihe damgasını vuruyordu. Sebebi ise bu anıt yazının günümüzün en eski ‘insan hakları sözleşmesi’ olarak kabul görmesiydi.
Günümüzdeki İran halkı Büyük Kirus’un varisleri olarak sadece medeniyet çatışması yaşayan ve petrol zengini bir ülke olarak görülmekten de oldukça rahatsız. Çünkü bu denli büyük bir imparatorluğun soyu olmak bunu gerektirirdi. İnsanlığa, bilime ve edebiyata katkılarının dünya tarafından hatırlanmaması ve onların kültür çatışması yaşayan bir devlet olarak görülmesi kimi olsa rahatsız ederdi zaten.
Her ne ise bu dünyanın sultan süleymana’a da kalmadığı gibi Büyük Kirus’a da kalmadığı görüldü. Ve bölge işgallere doyamadı. Buradaki işgallerin kronolojik geçişlere (tobkz: iran ) veya http://www.tarihiolaylar.com/ulkeler/iran-136 buradan bakabilirsiniz.
Bunlar işin devlet boyutlarıydı. Asıl önemli konu ise tarihten beri süre gelen insanın maneviyatı idi. Bu maneviyat duygusu özünde din duygusu da... Persler zamanında bölgede Zerdüştlük hakim olmuştu, hatta persler Zerdüştlüğü resmi din olarak kabul etmişti. Fakat Zerdüştlükten sonra da Emevilerle beraber M.S. 630'larda Müslüman Arap akınlarının olduğu bölge islam dini ile bütünleşmeye başladı...
II. Dünya Savaşı ile ilgili en iyi filmler
insearchofsunrise
http://www.tarihiolaylar.com/galeriler/ii-dunya-savasi-ile-ilgili-en-iyi-filmler-737
Bu siteyi gerçekten çok seviyorum nedeni ise gerçekten tarihi bilmeleri. Listede Pearl Harbor gibi yanlı filmlerin olmaması ve Das Boot gibi yeni neslin bilmediği şaheserleri gündeme getirmeleri vs gerçekten çok takdire şayan.
II. Dünya Savaşı ile ilgili en iyi filmler
insearchofsunrise
http://www.tarihiolaylar.com/galeriler/ii-dunya-savasi-ile-ilgili-en-iyi-filmler-737
Bu siteyi gerçekten çok seviyorum nedeni ise gerçekten tarihi bilmeleri. Listede Pearl Harbor gibi yanlı filmlerin olmaması ve Das Boot gibi yeni neslin bilmediği şaheserleri gündeme getirmeleri vs gerçekten çok takdire şayan.
malcolm x
malcolm
1-little malcolm
2-dertroitli kizil
3-malcolm x
4-el hacc malik şahbaz
1. donem malcolm x in cocuklugudur 2. donem hirsizligiyla detroitte populerlestigi genclik yillaridir 3. donem islami buldugu ve liderligini gosterdigi donemdir ayni zamanda en meshur oldugu donemdir.4. donemde gorusleri bir kez daha degisir ilk soy ismini aldigi donemdir.
1- MALCOLM, 19 Mayıs 1925'te Omaha'da dünyaya geldi.7 kardesten 4. suydu.Babasi siyah bi vaftiz di annesi beyazdi cunku anneannesi(siyah) bir beyaz tarafindan tecavuze ugramisti.Bu cok normaldi cunku siyah kadinlar beyazlar tarafindan sikca tecavuze ugrardi.Ku Klux Klan(irkci beyaz orgut) tarafindan babasi surekli tehtitler almaktaydi ama babasi cesur ayni zamanda heybetli(2 metre boyunda)bir adamdi yani korkudan bi koseye sinmiyecekti.Malcolm un babasi siyah birliginin ancak siyahlarim toplanip afrikaya gitmesiyle olusucagini dusunuyordu ve bu yonde konusmalarina devam etti.Malcolm un babasi sabahlari konusma yaparken geceleride uyumayip evinde silahla ailesini korumak icin beklerdi.Bir sure sonra tehtidlerden dolayi tasindilar fakat siyahlara hic bir yerde rahat yoktu.Bu sefer gittikleri yerdede Siyah Lejyon adinda siyah karsiti irkci bir orgut vardi.Malcolm 4 yasindayken Malcolm un evini yaktilar.Hic kimse ölmemisti fakat bir gece Malcolm un babasi gelmedi babasi tren in altinda kalmisti(tabiki siyah lejyon un suikastiydi).Malcolm un babasini tren raylarina baglamislardi.Suikast oldugunu herkes biliyordu fakat sucu isleyenler beyaz adamlardi tabiki hicbir sey yapilmadi.Malcolm un annesi beyazdi ve aile gecimini saglamak icin temizlikci olarak calismaya basladi (beyaz olmasi dolayisiyla calisabiliyordu).Bir gun malcolm un kardeslerinden biri okuldan cikip annesinin is yerine gitti.Patronu siyah cocugun kadinin oglu oldugunu anladi ve malcolm un annesini isten cikardi.Zaten kocasini paramparca goren kadin bir de isten cikarilinca iyice coktu ve en sonunda aklini yitirdi.Kadini akil hastanesine yatirdilar aileyi dagittilar ve her bir cocugu farkli bir aileye evlatlik verdiler.Malcolm gittigi evde cokca imkana sahipti ve okulundada basariliydi(Ayni zamanda sinif baskaniydi).Siniftaki tek siyah oydu bir gun ogretmeni buyuyunce ne olmak istedigini sordu ve Malcolm avukat cevabini verdi.Ogretmeni "avukat olup napicaksin bosver bak cok iyi parmaklarin var bence senden harika bir marangoz olur"dedi.Malcolm "hayir avukat olmak istiyorum" diyince ogretmeni "biraz gercekci ol sen bi siyahsin avukat olamazsin"dedi.Malcolm X hayatim boyunca pek cok hakarete ugradim ama o en agiriydi der.Bu olaydan sonra Malcolm un okul hayati gittikce kotuye gitti.En sonunda 13 yasinda okuldan atildi ve islah evinde yasamasina karar verildi.
yarin devam edicem
Preveze Deniz Savaşı
DonQuixote
savaş öncesi: kısaca özet geçecek olursak akdenizin bir türk gölü haline gelmesiyle telaşa düşen bazı avrupa devletleri (ispanya, ceneviz, venedik, papalık ve malta şövalyeleri) zaten ispanya ve kutsal roma imparatoru olan v. karl (şarlken) ve papa iii. paul'un önderliğinde bir donanma topladı. donanmanın başında dönemin ünlü amirallerinden andrea doria getirildi. haçlılar, yaklaşık 600 gemi, 2500-2600 civarı top ve 60.000e yakın askerden oluşan müthiş bir kalabalık toplamıştı.
osmanlı donanmasında ise 122 gemi, 350-400 civarı top ve 11.000e yakın karışık asker vardı. ancak osmanlı'nın bir avantajı seydi ali, salih ve turgut reis gibi döneminin ve akdenizin en iyi denizcilerine sahip olmasıydı.
bunun yanında osmanlının bir takım donanımsal üstünlükleri de vardı. mesela haçlı gemilerinin menzillerine girmeden top atışı yapabilme, kadırgaların büyük kalyonlara göre manevra kabiliyetinin çok daha fazla olmasıydı.
savaşın başlaması: barbaros hayrettin paşa osmanlı gemilerini 'y' şeklinde konuşlandırarak (başta barbaros hayrettin paşa, sağ da salih reis, solda seydi ali reis ve arkadan da turgut, murat ve sadık reislerin desteği) düşman donanmasını bölmek ve uzak tutmak niyetindeydi.
haçlılar ise sayıca üstün olmalarına ve dayanıklı kalyonlarına güveniyordu. venedikli komutan andrea doria ise, venedik ve papalık gemilerini önden ilerletip, ispanyol ve ceneviz gemilerini de arkalarından destek olarak gönderecekti. rüzgarın da desteğini alan haçlı donanması hızla ilerleyerek osmanlı donanmasının yanına kadar yaklaşmıştı. osmanlının uzak tutma planı işe yaramayacak gibi olsa da, haçlıların rüzgar desteğini kaybetmesiyle neredeyse tüm hızlarını ve manevra kabiliyetlerini kaybeden ağır kalyonlar işe yaramaz bir şekilde osmanlı donanmasının dibinde kalmıştı. eline geçen bu fırsatı iyi bir şekilde değerlendiren barbaros hayrettin paşa, haçlı donanmasını ortasından yarıp ikiye böldü ve bir kısmını çember içine alıp batırdı ve ele geçirdi.
geri çekilmeyi başarabilen gemiler koflu adasında toplanıp, yeni bir savaş düzeni aldılar. bu sefer ağır ve büyük gemileri kalkan olarak kullanacaklardı, o yüzden ağır kalyonlar ilk sırada, kadırgalar ikinci sırada, diğer küçük gemilerde üçüncü sırada olacak şekilde bir savaş düzeni ile ilerlemeye başladılar. amaç hem küçük gemileri korumak, hem de ağır topları da aktif bir şekilde kullanabilmekti. ancak top menzilleri bir hayli uzun olan osmanlı donanması daha haçlı donanması ilerlerken topa tutmaya başlamıştı. hem çok kalabalık olmasından dolayı hemde bir çok milletten oluştuğundan koordinasyonu sağlayamayan haçlı donanması bir süre sonra kontrolü kaybederek dağılmaya başladı. ağır kalyonları kuşatarak ele geçirilince andrea doria yardım edemeden geri kaçmak zorunda kaldı.
denizcilik tarihimizde ki sayılı başarılardan birisidir. barbaros hayreddin paşa gibi büyük denizcilerimiz maalesef osmanlı da denizcilik kültürünü tam olarak oturtamamış, donanmanın bu başarılarının devamı sağlanamamıştır. 1700-1800lerde rusyayla bile doğru düzgün mücadele edemiyoruz denizde. bir de 17-18. yüzyıl da ispanyol, fransız ya da ingiliz kraliyet donanması gibi zamanının en büyük donanmaları ile karşılaştırılınca "nasıl da gözardı edilmiş, yazık" diye içinden geçirmeden edemiyor insan.
Barbaros hayrettin paşa
insearchofsunrise
Öncelikle ben başa alayım Barbaros Hayreddin Paşa'nın ismi aslında Hayreddin de değildir. Bu ismi ona Kanuni Sultan Süleyman, yaptığı üstün hizmetler dolayı vermiştir anlamı da "dinin hayırlısı" dır. Barbaros Hayrettin Paşa'nın asıl ismi Hızır Paşa'dır. Hayreddin'i nasıl aldığını biliyoruz artık şimdi gelelim Barbarosa.
Yusuf, İshak, Oruç, Hızır ve İlyas bunlar beş kardeşti. Oruç ekibin lideri, Hızır ise bizim Hareddin Paşa. Dört kardeş denizciliği seçti, Yusuf ise hep doğum yerleri olan Midilli'de kaldı. Dört kardeş Akdenizde deniz ticareti ile başladılar fakat sonraları ünleri Mısır'a kadar dayandı. Bunun üzerine Avrupalılar bu kardeşleri, özellikle de ekibin lideri Baba Oruç'u yani Oruç Reis'i kızıl sakal olarak anmaya başladılar. Gerçekten de Oruç Reis'in sakalları kızıldı. İtalyanca da Sakal "la barba" dır renk ise kelimenin sonuna gelir ve kelimenin çekimine göre hal alır (örneğin kırmızı "rosso" veya "rossa" olabilir) Nitekim Kızıl sakal da Barbarossa olarak şekil alır ve bu isim de Oruç Reis ve kardeşlerinin takma ismi olur.
Bir gün Midilli’den Trablusşam’a mal götürürken Rodas’lu Saint-Jean şövalyelerinin savaş gemileri Barbarossa kardeşlerin yolunu keser ve İlyas burada ölür, Oruç Reis ise esir alınır. Sonra Oruç Reis tutsaklıktan kaçar ve kardeşler birleşip Akdenizde kök söktürmeye başlarlar birçok Hristiyan gemisini ele geçirirler.
Oruç Reis 1517’de İspanyollardan Cezayir’i alarak Sultan unvanıyla bir Türk devleti kurar. İshak Reis’in 31 Ocak 1518’de ölümünün ardından ise İspanyollarla yapılan savaşta Oruç Reis ölür(10 Ekim 1518).
Cezayir’deki devletin başına da Hızır Reis yani Barbaros Hayrettin Paşa geçer ve padişaha elçiler yollayarak Cezayir’in Osmanlı buyruğuna alınmasını ister. 15 Mayıs 1519’da Hızır Reis Cezayir Beylerbeyi payesiyle paşa olur.
Artık Hızır Reis, Barbarossa yani Barbaros olarak tanınır. Daha sonra Kanuni ise verdiği üstün hizmetlerden dolayı ona Hayreddin ismini de koyar ve Barbaros Hayreddin Paşa ismi oluşur.
medeniyetler tarihi
malcolm
islamiyet oncesi iran medeniyetinde bi adam cıkmiş ve ateşle konuştugunu iddia etmiş.kisa suredede fazlaca sayida mürid toplamiş.Ayrica sayisi hiç artip azalmayan hep 1000 kişi olan bide ordusu varmis.Tabi halk arasinda popularitesi hizla artmis ve dönemin iran hukumdari Gavat(Kavat) a kadar ulasmis.Gavat bu adami yanina çagirmis ve maharetini göstermesini istemiş.Buyucu ateşe seslenmiş ve ateş cevap vermiş.Gavat şok yaşamiş ve kisa sure sonra oda bu adamin muridi haline gelmis.Buyucu ne soylerse hukumdar Gavat'ta arkasinda durmuş fakat buyucunun sapkin düşünceleri varmiş ve herkesin karisi herkese helaldir gibi şeyler soylermiş.Hukumdar Gavat'ta halka buyucunun arkasinda oldugunu buyucuye katildigini gostermek icin kendi karisini buyucuyle paylaşmis.Yalniz hukumdarin oğlu zeki bi adammis ve ateşle konusulamiyicagini biliyomuş ve Buyucunun peşine adamlar takmiş.Meger olay şuymuş buyucu 1000 askerinden birini gorevlendirir asker atesin yanicagi duvarin arkasina gizli bir bölmeden gecer.Buyucu ses verdiginde asker duvarin arkasindan bagirirmiş.Gavat'in oglu babasina hadiseden bahsetmiş fakat direk buyucuye saldirmak mantikli bi yol degil cunku en nihayetinde onunda 1000 askeri var.O yuzden bi plan yapmislar buyucuye gidip demisler ki ordunu 5 er 10 kişilik guruplar halinde şu tepenin arkasina göturucez hepsine altindan zirh yaptik onlara giydiricez en son sen tepeye cikip ordan altinlar icinde ordunu goruceksin eger zirhlari burda dagitirsak halk altinlari kapmak icin saldirabilir ama 1000 kisi hazir olursa kimse cesaret edemez demisler.Zaten Gavat buyucu ne derse yaptigi icin buyucu hic işkillenmemiş.Ve cokta hosuna gitmiş tamam demiş.ordu sirayla 5 er 10 ar tepenin arkasina goturulmuş.En son buyucu goturulmus gel altindan ordunu gör demisler buyucu tepeye bi çikmiş 2000 tane ayak buyucunun butun ordusunu baş aşagi(sadece ayaklari disarda kalicak şekilde)kuma gömmüşler.Buyucuyude başi disarda kalicak sekilde gömmuşler ki ordusunun ne hale geldigini gorerek ölsün.
Suan genelde anadoluda kullanilan gavat(karisini kizini acik giydiren erkeklere derler) kelimesi burdan gelirmiş
Osmanlı Ordusu'nda Deliler
Ramazan
Silah olarak eğri pala, kalkan, mızrak ve başı topuzlu gürz taşırlardı. Şalvarları kurt veya ayı derisindendi ve tüyleri dışardaydı.
Burunları sivri, arkasında uzun serihalik denilen mahmuzları olan çizmeler giyerlerdi. Atları da çok hızlı ve fayanıklıydı. Bütün bunlar, atılgan savaşma biçimleriyle biraraya geldiğinde şüphesiz düşmanları üzerinde yıldırıcı bir etki sağlıyordu.
Kalkanlarında ve sırtlarında kartal kanatları bulunması hakkında çeşitli görüşler vardı. Düşmanı korkutan görüntü yaratmasının yanında at üstünde paraşüt görevi görerek ağırlıklarını azalttığı da ileri sürüldü. Buna ek olarak başlarında benekli kurt derisinden yapılmış ve üzerine kartal kanatları takılmış bir başlık bulunurdu.
Bizanslı Tarihçi Khalkokondyles delileri: '' Doğa onlara herkesin üstünde bir güç ve vücut kuvvetini ve onların gücünü denemek isteyenlerin gücünü aşan düzeyde, rastlanmayan nitelikte kılış kullanma ve savaş becerisi verilmişti. '' sözleriyle anlatır.
Eski TÜRK inançlarında kutsal bir kul olarak kabul edilen kartal; gücü, çevikliği, hızı , yırtıcılığı vegöklerin kralı vasfıyla delilerin sembollerinden biri olmuş ve kıyafetleriyle teçhizatlarında kullanılmıştır.
Delilerin ordu büyüklüğü hakkında kesin bilgi yoktur. Deliler 60 kişilik '' Bayrak '' denen ocaklara ayrılmışlardı. Bir kaç ocak bir araya gelir ve bunlardan oluşan birliğe '' Delibaşı '' komuta ederdi.
''Kalpaklarımız Emir el Mü'minin Hz. Ömer'in çizmesinin koncuğudur, ocağımız da O'na mensubdur.'' diyerek ocaklarının piri olarak Hz. Ömer'i kabul etmişlerdi.
18. yüzyılda bozulmaları sonucu yönetimi altındaki beylerbeyinin görevden alınması sonucu görevlerini kaybetmişlerdir. Bu süreçten sonra köylere saldırmaya başlamışlar, eşkıyalık faaliyetleri sebebiyle 1829'da II. Mahmut tarafından dağıtılmışlardır.
Tarihin arka odasından bir kesit
Erkayaa
Bu video hakkında saçma sapan konuşmadan yorum yapmanızı istiyorum . Olay çok basitken hocadan bi cevap beklenirken neden konuyu döndürüyo da döndürüyo ? neden verecek bi cevabı yok . Bide Atatürk ne demek istiyo o kemalist arkadaşlardan bi görüş alalım mümkünse . şunuda söyleyin bu mektuba inanmayan var mı ?
Şimdi sıradaki video cumhuriyet çocuğu hocamızdan sözlüğümüze armağan olsun karşımızda cumhuriyet çocuğu
bu sıradaki video da şunun için şu kadının fikrini savunurken yaptığı yobazlık değilmi aynısını biz yapınca gerici oluyoruz , neymiş efendim bu tür konuşmalara tahammülü yokmuş bu konuda da körmüş . lan yürü git işine .
hah tamaaam sıra bizim hocada buda arkasında durduysa zaten tamam yani yaşar nuriden duymadan inanmam . karşınızda kıymetli hocamız asrın kıymetli alimi
kıymetli hocamız kediciklerin efendisi canım biricik hocam maşallah maşallah adnan ! Hoca biliyor beyler ona maval okumayın . şu adamın ciddiyeti duruşu bilgisi kimde var ya . Lan meğer ne demek istenmiş de anlayamamışız . hadi şu soytarıyı da izleyelim