Rusya, Kazakistan ve Belarus'TA 2013 yılından beri %6 pamuk içermeyen iç çamaşırı giymek yasak.

Albert Einstein'ın İzafiyet Teorisi nedeniyle Nobel Ödülü almamıştır.. Albert Einstein "fotoelektrik etkisi kanunu" keşfinden dolayı nobel ödülü almıştır.

Leonardo Da Vinci'nin Milan Dükü'ne İş Başvurusu olarak göndermeye niyetlendiği bu mektup tüm zamanların en iyi iş başvurusu olarak nitelendirilir. Da Vinci'nin bu mektubu Düke hiçbir zaman göndermediği söylenmektedir. Ama merak edenler için: Evet 30 yaşında dükün hizmetine girmiştir.

Ey Şanlı Lordum,

Aşağıdaki savaş gereçleri örneklerinin düzenleyicisi, mucidi ve süregelen işletmeni olarak, sırlarımı yüce egemenliğinize sunacağım, hiç kimseye ön yargı beslemeden, kendimi yüce şahsınıza açıklamaya çaba göstereceğim. Sonra onları hoşnutluğunuza ve aşağıda kısaca açıklayacağım uygun ve elverişli zamanlarda etkilerini gösterecek şekilde çalıştırmak için yüce onayınıza sunacağım:

1. Çok kolay taşınabilen, çok sağlam ve çok hafif köprü türlerim bulunmaktadır. Bunlar düşmanı kovalarken veya geri çekilirken çok kolay taşınabilirler, ateş ve savaş koşullarında yok edilemezler, kolaylıkla kaldırılıp yerleştirilebilirler. Aynı zamanda düşmanınkileri yakmak ve yok etmek için yöntemlerim de vardır.

2. Bir yerin ne zaman ve nasıl kuşatılacağını, siperlerden ve kanallardan suyun nasıl boşaltılacağını, sonsuz çeşitlilikte köprüler, tüneller, merdivenler ve böylesi seferlere uygun diğer makineleri yapmayı bilirim.

3. Kıyının yüksekliği, yerin veya konumunun güçlü olması nedeniyle bir yeri kuşatmak imkansız veya bombalama planı yapmak mümkün değilse kayalık zeminde yer alsa bile her bir kaya ve kalenin yok edilmesi için yöntemlerim bulunmaktadır.

4. Yine kullanışlı ve kolay taşınan havan çeşitlerine sahibim. Bunlarla fırlatılan küçük taşlar baskın etkisi yaratmaktadır. Bunun yol açtığı toz bulutu düşman hatlarında hasar, zarar, ziyan, kargaşa ve dehşete yol açmaktadır.

5. Eğer savaş denizde ise yine saldırı ve savunma için çok etkin makine çeşitleri ve en büyük topların barut ve duman saldırılarına direnebilecek teknelere sahibim.

6. Gürültü çıkarmadan gizlice ve dolambaçlı yollardan sızabilen, tüneller kazabilen, nehir veya su kanallarından geçerek hedeflenen noktaya varabilen mayınlarım ve araçlarım bulunmaktadır.

7. Ateşli silahlarıyla düşman hatlarına sızabilen güvenli ve saldırıya uğramayacak kapalı savaş arabaları yapabiliyorum. Bunları durduracak büyüklükte bir kuvvet bulunmamaktadır. Düşman hatlarına çok zararlar verirler. Ardından yaralanmamış piyadeler engellerle karşılaşmadan ilerlemeyi sürdüreceklerdir.

8. Gerektiğinde alışılmışın dışında büyük toplar, havanlar, hafif ve yararlı mühimmat üretirim.

9. Bombalama operasyonu başarısızlığa uğrarsa, mancınıkları devreye sokarım, taşkınlar düzenlerim, icadım olan mükemmel etkinlikte makineler kullanırım. Sözün kısası, duruma göre icadım olan sonsuz sayıdaki saldırı ve savunma araçlarını kurgularım.

10. Barış zamanlarında kamu ve özel binaların düzenlenmesi ve mimarlık ve suyun bir yerden başka bir yere götürülmesi gibi konularda da aynı ölçüde mükemmel memnuniyet sağlarım.

11. Mermer, bronz ve kil ile heykeller yaparım. Aynı zamanda ressamlıkta kim ne yapabilirse tamamını gerçekleştirebilirim.

Yine prens babanızın mutlu anısına, ölümsüz ışıltısına ve sonsuz şöhretine, yüce Sforza sarayı için bronz bir at heykeli projesi gerçekleştirebilirim.

Eğer yukarıda sözü edilenler herhangi bir kişiye imkansız gelirse ya da mümkün olmadığı düşünülürse, bahçenizde ya da dilediğiniz bir yerde bir denemesini yapmaya tamamiyle hazırım ekselansları.

En alçak gönüllü dileklerimle

Dünya'ya o kadar önemli eserler ve buluşlar bırakmasına rağmen yine de ölmeden önceki son sözü : "Tanrı ve insanoğlunu gücendirdim, çünkü çalışmalarım ulaşması gereken kaliteye erişemedi" olmuştur.

Bence birçok radikal eyleminden ve üstün denge politikasından dolayı II. Abdülhamid

Vatikan'ın para makinesi diyeceğim ama gerçekten gidip de görmek lazım. Şu an ne o sanatçılar var ne de o özgür düşünceler.

Bu çok radikal bir bilinmeyen oldu.

Malesef öyle ama inanın yüksek lisanslarında da durum böyle. Sınıf 10 kişi olsa da öğretmenlerin genelinde eğitim sistemi anlayışı anlat geç üzerine. Case study yapan çok çok nadir sayıda kişi var.
Eğer bir öğretmen özel sektörden hikayeler anlatıyorsa o bizim için çok iyi hoca oluyor. Halbuki o akademisyenin bizimle beraber özel sektörden aldığı projeyi çözmeye çalışması veya bir vaka projesini hazırlayıp danışmanlık vererek öğretmesi lazım. Lider öğretmen anlayışının olmadığı bir sistemdeyiz ama bunu uygulayabilecek eğitimcilerin ilk önce bu eğitimi alması lazım. Akademisyenlerin de eğitilmesi lazım şu aşamada

Ben de ona hitafen dedim okudum yazıyı :) Biz de kağıt üzerinde olan şeylerin çoğu bilirsiniz ki uygulamada değildir.
Firmalar Misyonumuz ve Vizyonumuz diye asarlar duvarlara sahibine sorsanız ne olduğunu ne yazdığını bilmez.
Ben bir Yüksek mühendis olarak bu eğitim sistemiyle eğitim hayatımın hiçbir aşamasında karşılaşmadım. Ama avrupa'da var öğretmenle birlikte proje yürütülebiliyor. Çok da verimli oluyor. Bizde sanki bilerek eğitimi geri çekiyorlar. Anlamış değilim.

O ses Türkiye'yi her izleyince özlüyorum böyle kaliteli sanatçılarımızı.

Bu sistem Avrupa'da uygulanıyor da henüz Türkiye'ye gelemedi daha haliyle.
Bizse her sene 4+4 mü yapalım 3+5+2 mi oynatalım çocukları derdindeyiz hocalar da ne anlatacağını şaşırdı.

(bkz:Dinleyin! II. Dünya Savaşında Oradaydım Tüm Bilinmeyenleriyle Anlatıyorum) bugün hocam sayesinde oldukça andık Japonya'yı. Malum Pearl Harbor saldırısının yıl dönümü.

"Son sözler yeterince söz söylememiş ahmaklar içindir"
Karl Marx

Franklin D Roosevelt, ABD'nin 4 kez üst üste seçilen ve engelli olan tek başkanıdır.

İdam cezasını aslında dini boyutuyla da incelemek lazım.
Allah'ın verdiği canı ancak Allah geri alabilirse, ve bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmekle eş değerse biz nasıl olur da bir insanın hayatını devam ettirip ettirememesi hakkında hüküm verebiliyoruz.
İşin ilginç yanı ise şeriatın idam cezasını kullanmasıdır. En büyük ikilem de budur bence.

Artık ölümlere o kadar alıştık ki, savcıların davayı düşürmelerine de o kadar alıştık ki bomba patlasa insanlar tınlamıyor.

Alkışlayın dostlarım, komedi bitti.
Beethoven

Hala Osmanlıcayı savunan insanlar azımsanacak ölçüde değil. Latin alfabesine geçmemiş olsaydık ve şu anki eğitim seviyesinin daha da aşağısında olsaydık halimiz ne olurdu acaba?
Bırakın kendimize özgü alfabeyi ben dünyada tek bir dil olmasından yana bir insanım zaten. Sadece senin ve çevrendekilerin anladığı bir dili konuşursan yarın öbürsü gün yazdığın kitap senin anlattığın gibi değil tercümanın çevirdiği gibi okunur.
Kuran-ı Kerim'i anlamak için Arapçanın var olmasını sağlayanlara da buradan sesleniyorum, Hollanda'da bir vatandaş ortalama 7 farklı dili ana dili gibi biliyor, sizin de ekstradan 1 dili (Arapça) öğrenmeniz bu kadar zor olmamalı. Gerçekten Arapça okumak istiyorsanız öğrenmek sitem etmekten daha kolay bir yol.

Preveze deniz savaşı, Barbaros Hayrettinin güç gösterisi + şov yaptığı savaştır.
28 Eylül 1538'de Adriyatik Denizinin preveze bölgesinde gerçekleşen savaşta Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması ile Cenevizli Amiral Andrea Doria komutasındaki Haçlı Birliklerinden oluşan Kutsal İttifak donanması çarpışmıştır.
Kutsal İttfiak donanmasında Venedik Cumhuriyeti, İspanyol İmparatorluğu, Papalık Devleti, Ceneviz Cumhuriyeti, Malta Şövalyeleri (tobkz: hospitalier şovalyeleri ) varken bunlara karşı Osmanlı donanması tek başına savaşmıştır.
Sonuç olarak Barbaros Hayrettin Paşa Haçlı donanmasını sadece yenmemiş, imha etmiştir.
Bu savaştan sonra artık Haçlıların başka bir silahı kalmadığı için Akdeniz'in kontrolü tamamen Osmanlı'ya kalmıştır.

Terk edilmiş bir çocuk gibiydim, dokunsanız ağlayacaktım...