Arkadaşlar bu soruyu hep sorardım (yabancı arkadaşlarıma da) ve sonunda cevabını buldum sizle de paylaşayım.
Hep merak etmiştim, Kore savaşından sonra sıfır ekonomiyle ayrılan Kuzey ve Güney kore iki kutba ayrılmıştı. 5 parasız bir şekilde. Peki nasıl oldu da güney kore ekonomik olarak bir anda dünya devi oldu? yatırım aldılarsa nasıl aldılar? ne yaptılar? Çok ilginç bir cevabı var.
Kore savaşından sonra 5 parasız ayrılan Kuzey ve Güney Kore'de, Güney Kore yetkilileri kendi aralarında şu fikre sahip olmuşlardır "Şu an savaştan çıktık ve 5 paramız yok. Özel sektör yatırımlarına izin verirsek olmayan paramızı da denemelerle harcarız ve ekonomik olarak asla yükselemeyiz. Bu nedenle var olan kısıtlı bütçemizle hükümet kaynaklı 10'a yakın sanayi firması kuralım ve tüm bütçemizi bunlara yatıralım. Eğitimi bu firmalara göre düzenleyelim. Her mezun olan kişi bu şirketlerde çalışsın ve bu insanları şirketlerin ihtiyaçlarına göre eğitelim. Hem işsizliği sonlandırmış hem de nitelikli çalışan üretmiş oluruz"
İşte bu mantıkla Güney Kore savaştan çıktıktan sonra Hyundai gibi Gemi, vagon üreten ağır sanayi firması kurmuşlar, Samsung gibi bilişim devlerine yatırım yapmışlardır. Üretip üretip ihraç etmişler, bu şirketlerin ihtiyaçları olan kişileri eğitmişler ve ekonomiyi çok kısa süre içerisinde zirveye taşımışlardır. Sonra da serbest ekonomiye imkan tanımışlar ve şirketleşmeye başlamışlardır. Şu anda dünyanın en zengin ülkesi olmasının sebebi de buymuş. Bir dipnot daha vereceğim 100 yıl önce İsveç de aynı sistemi kullanmış. Yiyecek yemek bulamayan 3 öğün patates yiyen İsveç halkı gemilerle Amerika'ya göçermiş. Çeliği işlemeye başladıktan sonra Güney Kore'deki sistemin aynısı önce İsveç'te uygulanmış ve İsveç de ekonomisini sıfırken bu şekilde zirveye oturtmuştur.

Ağzına sağlık @insearchofsunrise aynen dediğin gibi. Çok yazık. Bir de dikkat ediyorum bu yorumları yapanlar hep 16- 20 yaş arası gençler. Nereden ediniyorlar bu bilgileri, kim yıkıyor bunların beynini ben anlamış değilim. Sanki birileri bu milletin ortak değerlerini yıkmaya yemin etmiş gibi.
Hep aynı cümleleri okuyorum, Atatürk teknolojisi ilerlemiş dinle bütünleşmiş bir Osmanlıyı aldı ne hale getirdi?
Bu cümleleri kuranların ne yazıkki ne Sevr'den haberi var ne de I. Dünya savaşından. Doğudan Rusya, Batıdan itilaf devletleri gelirken bu ülkenin o güzel Osmanlısı bütünlük içerisinde miydi? Ya da Atatürk bu ülkeyi kurmasaydı ne olurdu?
Ben kısaca bahsediyim, Sevr antlaşmasını imzalamış Osmanlı yetkilileri sayesinde şu anda Bursa ve çevresindeki ufak tefek yerler bize kalmıştı, Doğu ve Akdeniz; Fransa, İtalya'nın elindeydi. Ortadoğu tamamen İngilizlerin elindeydi. Batı ise Yunanlıların.
Diyelim ki Atatürk yoktu bu sonuçla çok mu memnun olacaktınız. İbadet edecek ibadethane mi bulacaktınız? Sabah namazına kalkacak ezan mı bulacaktınız? Dört bir yanınız Hristiyan Avrupa Devletleri tarafın kuşatılmışken, dünya borcun altına girmişken ne kadar huzurlu olacaktınız?
Halife neredeydi o zaman? Arapların bizi İngilizlere satmasına engel olabildi mi? O değerler o zaman nereye kaybolmuştu? İslam birliği neredeydi? Binlerce tarikat bu birliksizlikten doğmamış mıydı? Çıkan isyanları hep sözde dinciler çıkarmamış mıydı? Şeyh Said isyanı en kritik dönemde Belçikadaki lobiden İngilizlerin desteğiyle çıkmamış mıydı? Menemen olayında tahta kurşunları görenler "iman dolu yüreğe kurşun bile işlemez" diyerek Kubilayımızı şehit etmemiş miydi?
Gençlerimize sesleniyorum. Bu milletin ortak değerleri vardır birisi din ikincisi Atatürk ilkeleri. O dönemlere belki hakim olmayabilirsiniz bunda sizin de suçunuz yok şu an öğretilmek istenileni öğreniyorsunuz. Bilinçli olmak sizin en büyük göreviniz. Tüm değerlerinize sahip çıkmazsanız değersiz bir toplum olarak sömürülmeye mahkum olursunuz.
"Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok ruhunuzu satmayın yeter" Nelson Mandela

1869 doğup 1948'de ölmüş olan Hindistan bağımsızlık mücadelesinin baş mimarıdır. Hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuş bir eski avukattır.
Şiddetsiz eylem modelleri üzerinde durmuş. Birçok kez ölüm orucuna yatmıştır. Kesinlikle insanların öleceği bir mücadeleye karşı olduğunu belirtmiş ve şiddetsiz bir eylemler zinciri oluşturmuştur.
Bunu şöyle özetlemiştir "Uğrunda ölmeyi göze alacağım birçok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiçbir dava yoktur."
Etyemezlik ilkesini benimsemiş ve 36 yaşından itibaren cinselliği hayatından çıkarmıştır. Bu feslefeyi de Brahmaçarya olarak adlandırmıştır. Brahmaçarya, cinsellikten uzak durarak şehveti değil gerçek sevgiyi tatmayı öğütler.
O dönemler öyle büyük bir desteği arkasına almıştır ki özellikle köylüler ve vatandaş Gandhi'yi Yüce Ruh ilan etmiş ve o Dönem Hindistanı kontrolü altında tutan İngiltere yaptırımları kabul etmek zorunda kalmıştır. En nihayetinde eylemler aşırılaşınca İngiltere 1947'de Hindsitan'ın bağımsızlığını kabul etmek durumunda kalmıştır. Gandhi de 1948 de suikaste kurban giderek yaşamını yitirmiştir.

Leonardo Da Vinci'nin Milan Dükü'ne İş Başvurusu olarak göndermeye niyetlendiği bu mektup tüm zamanların en iyi iş başvurusu olarak nitelendirilir. Da Vinci'nin bu mektubu Düke hiçbir zaman göndermediği söylenmektedir. Ama merak edenler için: Evet 30 yaşında dükün hizmetine girmiştir.

Ey Şanlı Lordum,

Aşağıdaki savaş gereçleri örneklerinin düzenleyicisi, mucidi ve süregelen işletmeni olarak, sırlarımı yüce egemenliğinize sunacağım, hiç kimseye ön yargı beslemeden, kendimi yüce şahsınıza açıklamaya çaba göstereceğim. Sonra onları hoşnutluğunuza ve aşağıda kısaca açıklayacağım uygun ve elverişli zamanlarda etkilerini gösterecek şekilde çalıştırmak için yüce onayınıza sunacağım:

1. Çok kolay taşınabilen, çok sağlam ve çok hafif köprü türlerim bulunmaktadır. Bunlar düşmanı kovalarken veya geri çekilirken çok kolay taşınabilirler, ateş ve savaş koşullarında yok edilemezler, kolaylıkla kaldırılıp yerleştirilebilirler. Aynı zamanda düşmanınkileri yakmak ve yok etmek için yöntemlerim de vardır.

2. Bir yerin ne zaman ve nasıl kuşatılacağını, siperlerden ve kanallardan suyun nasıl boşaltılacağını, sonsuz çeşitlilikte köprüler, tüneller, merdivenler ve böylesi seferlere uygun diğer makineleri yapmayı bilirim.

3. Kıyının yüksekliği, yerin veya konumunun güçlü olması nedeniyle bir yeri kuşatmak imkansız veya bombalama planı yapmak mümkün değilse kayalık zeminde yer alsa bile her bir kaya ve kalenin yok edilmesi için yöntemlerim bulunmaktadır.

4. Yine kullanışlı ve kolay taşınan havan çeşitlerine sahibim. Bunlarla fırlatılan küçük taşlar baskın etkisi yaratmaktadır. Bunun yol açtığı toz bulutu düşman hatlarında hasar, zarar, ziyan, kargaşa ve dehşete yol açmaktadır.

5. Eğer savaş denizde ise yine saldırı ve savunma için çok etkin makine çeşitleri ve en büyük topların barut ve duman saldırılarına direnebilecek teknelere sahibim.

6. Gürültü çıkarmadan gizlice ve dolambaçlı yollardan sızabilen, tüneller kazabilen, nehir veya su kanallarından geçerek hedeflenen noktaya varabilen mayınlarım ve araçlarım bulunmaktadır.

7. Ateşli silahlarıyla düşman hatlarına sızabilen güvenli ve saldırıya uğramayacak kapalı savaş arabaları yapabiliyorum. Bunları durduracak büyüklükte bir kuvvet bulunmamaktadır. Düşman hatlarına çok zararlar verirler. Ardından yaralanmamış piyadeler engellerle karşılaşmadan ilerlemeyi sürdüreceklerdir.

8. Gerektiğinde alışılmışın dışında büyük toplar, havanlar, hafif ve yararlı mühimmat üretirim.

9. Bombalama operasyonu başarısızlığa uğrarsa, mancınıkları devreye sokarım, taşkınlar düzenlerim, icadım olan mükemmel etkinlikte makineler kullanırım. Sözün kısası, duruma göre icadım olan sonsuz sayıdaki saldırı ve savunma araçlarını kurgularım.

10. Barış zamanlarında kamu ve özel binaların düzenlenmesi ve mimarlık ve suyun bir yerden başka bir yere götürülmesi gibi konularda da aynı ölçüde mükemmel memnuniyet sağlarım.

11. Mermer, bronz ve kil ile heykeller yaparım. Aynı zamanda ressamlıkta kim ne yapabilirse tamamını gerçekleştirebilirim.

Yine prens babanızın mutlu anısına, ölümsüz ışıltısına ve sonsuz şöhretine, yüce Sforza sarayı için bronz bir at heykeli projesi gerçekleştirebilirim.

Eğer yukarıda sözü edilenler herhangi bir kişiye imkansız gelirse ya da mümkün olmadığı düşünülürse, bahçenizde ya da dilediğiniz bir yerde bir denemesini yapmaya tamamiyle hazırım ekselansları.

En alçak gönüllü dileklerimle

Bana göre hükümetin algı politikasını yöneten bir kişiler topluluğudur. Tek bir kişinin hükümetin hem dış politika, hem terör, hem seçim hem de iç işleri planlarına hakim olma durumu yok. Her departmanda birden çalışan bir ajan olamaz.
Öte yandan fuat avni denilen birlik direk hükümete yarayan bir algı politikası yürütmektedir. adolf hitler de yapmıştı aynısını saltanatını kuvvetlendirmek için kendisine suikastler düzenletmiş kendisini kötülettirmişti insanlara. fuat avni de aynı işi yaptı, insanları algısal olarak hazırladı felaketlere böylece bir ayaklanma çıkmamış oldu.
Mesela önümüzdeki 2 gün içerisinde bomba patlıycak diyor bomba da patlıyor birçok insan ölüyor ama insanlardan isyan yerine şunu duyoyoruz : "fuat avni demişti". fuat avni insanları psikolojik olarak bombaya hazırladığı için kimse isyan çıkarmadı zaten beklenen bir şeydi.
yani kısacası fuat avni; toplumu, felaketleri önceden bildirerek psikolojik olarak felaketlere hazırlayan ve ayaklanmasını bu şekilde engelleyen bir karakterdir.
Hükümetin fuat avni kelimesini ağzına almamasının ve üzerine düşmemesinin sebebi de budur zaten işine yaramaktadır. gerçi bence misyonunu doldurdu fuat avni yavaş yavaş ortadan kaybolur.

Bu arada Sinop'ta Diyojen'in heykelini yıkmak istemeleri de oldukça hoştur.
Öncelikle şunu anlatalım "Diyojen bir gün eline fener alıp sokakta gezerken, insanlar Diyojen'e "ne arıyorsun?" diye sorunca Diyojen de "Adam arıyorum adam!" demiştir.
Sinop'taki MHP'liler de Diyojen heykeline bu nedenle hoş bakmamış ve , "bu heykelin burada ne işi var, siz Sinop'ta adam mı yok demek istiyorsunuz" diyip heykeli yıkma girişiminde bulunmuşlardır.

Allah bu ülkeye herşeyi vermiş, bereket, coğrafya, deniz. Herşeyimiz var. Bir tek akıl hariç...

Biz topraklarımızdaki Halikarnas Mozolesininin orjinalini görmek için Londra'daki müzeye giden bir milletiz. 3 tarafı denizlerle çevrili olup da hala Kültür balığı yiyen bir milletiz. Tarım ülkesi olup da saman ithal eden bir ülkeyiz...

Ben de baktım dün, hücrede kızın gazdan zehirlenip ölmek üzere olduğu sahne fln sinematografik açıdan güzel çekilmiş ama anlatılanlar aşk dizisine döndürmüş olayı. Reyting alacaz diye. Aşk dizisi izlemek isteyenler izlesin de Osmanlı'yı öğrenmek isteyenler izlemesin.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun : Tüm Fransa halkına taziyelerimi sunuyorum. Teröristler bir an önce yargı önüne çıkarılacaklardır. Fransa hükümetiyle dayanışma içerisindeyiz

BM Güvenlik Konseyi: Saldırı korkak ve barbarcadır

BM Genel Kurulu Başkanı Mogens Lykketoft : "Hepimiz bu gaddarlığa karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Bu vahşete teslim olmayacağız çünkü bunun modern dünyada yeri yok"

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin: Paris'te ölenler için başsağlığı diliyorum dedi ve Fransa'ya destek ve işbirliği çağrısı yaptı

AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, "Paris'te gerçekleşen saldırıları şok içerisinde izliyorum. Fransa halkı ve yetkilileriyle tam dayanışma içerisindeyim ve onların acısını paylaşıyorum"

AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, "Paris'te yaşanan olaylardan dolayı derin şok yaşadım. Fransa'daki insanlarla tamamen birlik içerisinde duruyoruz"

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz da "Paris'ten korkunç haberler geldi. Düşüncelerimiz, saldırıların mağdurlarıyla ve yetkililerle"

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "Bu gece Paris'te yaşanan dehşet verici saldırılardan dolayı derinden şoka uğradım. Düşüncelerim mağdurların aileleri ve Fransa halkıyla beraber. Terörizme karşı mücadelede güçlü ve birlik halinde duruyoruz. Terörizm demokrasiyi asla mağlup edemeyecek"

İngiltere Başbakanı David Cameron," Paris'te meydana gelen saldırılarla sarsıldım. Yardım için elimizden geleni yapacağız"

Almanya Başbakanı Angela Merkel: ''Kalbim, muhtemelen bir terör saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin yakınları ve Paris'teki tüm insanlarla beraber. Fransa hükümetiyle irtibat halindeyiz ve kendilerine Almanya'daki insanların Fransa ile dayanışma içerisinde olduğunu ilettik"

İtalya Başbakanı Matteo Renzi "İtalya, Paris'teki kurbanlar için ağlıyor"

Kanada Başbakanı Justin Trudeau: , "Bu karanlık günlerinde Fransa halkının yanındayız"

SUUDİ ARABİSTAN, ÜRDÜN, KATAR, MISIR, KUVEYT, Fas, Kosova ve Sırbistan'dan kınamalar geldi.

Başbakan Davutoğlu: Paris'teki alçak saldırının hedefi tüm insanlıktır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: "Tüm Fransız halkı ile aynı acıyı paylaştığımızı tekrar hatırlatmak istiyorum. Artık terörizmle mücadele konusunda sözün bittiği yerde olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Türkiye olarak terörizm konusunda ilkeli tavrımızı bundan sonra da aynı şekilde devam ettireceğiz. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, terörün dini, milleti, ırkı, vatanı yoktur. Benim teröristim iyi, seninki kötü mantığını artık bir kenara bırakıp ayaklar altına almamız gerekir"

Kaynaklar: Habertürk, hürriyet, ntv ve çeşitli diğer haber ajansları

@Verkann sakın Hollywood filmi izleme II. Dünya savaşıyla ilgili öncelikle onu söyleyebilirim. Sonra da öncelikle Kavgam'ı okuyup savaşın neden çıktığını öğrenmeni daha sonra da çok dikkatli bir şekilde (bkz:dinleyin! ii. dünya savaşında oradaydım tüm bilinmeyenleriyle anlatıyorum) konusunu takip etmeni öneririm.

Kristof Kolomb adlı cani arkadaş kızılderililer hakkında emrinde çalıştığı İspanyol Kraliçesine şöyle demiştir:
« Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. »
E tabi bu fırsatın farkındalığıyla birlikte önce Avrupa daha sonra da kızılderilileri topraklarından eden Amerika, onlara yardım ediyorum diye çiçek hastalığı virüsü taşıyan battaniyeler dağıtan İngiltere sırasıyla soykırım girişimlerinde bulunmuşlardır. Tabi ki bunu en üst düzeye taşıyan Amerikalılar olmuştur. Özellikle (tobkz: yaralı diz katliamı ) gibi katliamlar Amerikalıların gözü dönmüşlüğünün en üst düzey kanıtıdır.
ABD’li General Philip Henry Sheridan Amerika'nın kızılderililere karşı tutumunu şöyle özetler: “En İyi Kızılderili, Ölü Kızılderilidir.”

Osmanlı döneminde gerçekleştirilen I. Dünya savaşı sırasında İttihat ve Terakki iktidardayken Ermenlilere uygulanmış olan yer değiştirmedir. Bu başlığı biri çıkıp soykırım olarak açacak diye ben önceden açayım dedim fakat kusura bakmasın 22 ülke soykırım olarak tanısa da soykırım değildir.
Soykırım olması için bir millet ve nesli kati suretle katledilmelidir. Kızılderililere yapıldığı gibi ya da Yahudilere yapıldığı gibi. Hedefin milletin nüfusunu sona erdirmek olması gerekmektedir. Bunun için sadece Osmanlı'daki Ermeniler değil tüm Ermenilerin hedef alınması gerekir ve toplu katliamlar uygulanması gerekirdi. Bu durum yer değiştirmeden ibarettir. Osmanlı devleti I. Dünya savaşındayken geride kalan cepheleri kontrol edebilmek için bunu yapmıştır keza Sarıkamışta da Ermeniler Ruslarla işbirliği yapmışlardır. Sözde soykırım Emperyalist devletlerin Türkiye üzerindeki bir yalanı 40 kere söylersen inanırlar oyunudur.

Bir önder nasıl uğurlanmış, bir halk bir kişiyi ne kadar sevebilir. Görmek istiyorsanız sitenin hazırlamış olduğu galerideki şu resimlere bir bakın derim.
Bu güzel galeri için ayrıca teşekkürler Tarihi Olaylar
http://www.tarihiolaylar.com/galeriler/turkiye-cumhuriyeti-kurucusu-mustafa-kemal-ataturk-un-naasi-kaldirilirken-cekilen-cok-ozel-fotograflar-675

Kral Christian IV. için özel Kraliyet Rezidansı olarak inşa ettirilmiştir. Kuzey Avrupa’nın en büyük Rönesans sarayıdır. An itibariyle Danimarka milli tarih müzesi olarak hizmet vermektedir.

Birçok otoriteye göre futbol tarihinin gelmiş geçmiş en yetenekli oyuncusudur.
1946'da Belfast, İrlanda'da dünyaya gelmiş, 2005'te Londra, İngiltere'de hayata veda etmiştir.
63 - 74 yılları arasında Manchester'da oynamış ve Manchester'ın şampiyonlar ligi kupasını kazanmasında ve daha birçok lig şampiyonlukları gibi başarısında etkin rol oynamıştır.
Kızlara, alkole ve sigaraya olan düşkünlüğü futbolunun önüne oldukça geçmiştir. Hayatını da bundan kaybetmiştir, yaşam kalitesini de.
Alkol ve sigaraya olan düşkünlüğünü şöyle açıklar George Best
" Hayatımda herşeyi çalımladım, alkol hariç"
Sonralarında karaciğer iltihabı ve iç kanama gibi nedenlerden dolayı
hayata veda etmiştir. Ölürken insanlara "asla benim gibi ölmeyin" demiştir.

Tabi bu işin zevksiz kısımları. George Best gençliğinde özellikle 1970'lerde eğlencenin dibine vurmuştur.
Tüm dünya güzelleriyle yattığı söylentilerini mesela şöyle yalanlamıştır "Yedi tane Dünya Güzeli ile birlikte olduğumu söylüyorlar… Bu yanlış; sadece dört tanesiyle birlikte oldum. Üçünü reddettim." ki daha sonraları açıklama yapan lüks bir otelin garsonu şöyle bir anketod paylaşır "Kahvaltı servisi için odaya girdiğimde George odada büyük bir şişe şampanya, kumardan kazandığı binlerce pound ve o seneki dünya güzeli ile birlikte yatağında uykunun tadını çıkarıyordu"
George Best'in dünya güzelleriyle ilgili şöyle bir anektodu daha vardır "Eğer bana üç kişiyi çalımlayıp 35 metreden Liverpool'a nefis bir gol atıp tribünleri ayağa kaldırmak mı, yoksa dünya güzelini yatağa atmak mı diye sorsanız karar vermesi çok zor olurdu. Şanslı biri olarak her ikisini de yaptım. Ama birini 50 bin kişinin gözleri önünde."

Cinsel hayata oldukça düşkün olan Best bir muhabirin de şu sorusuna oldukça ilginç bir cevap vermiştir.
Muhabir: "Bir maçtan once en erken ne zaman seks yaptın?"
Best: Galiba devre arasında yaptığım maça daha yakın bir zamandaydı...

Bu şekilde bir hayat yaşamanın bedeli tabi ki futbol hayatında düşüş demektir. Kendisi de bunun farkında olan Best durumu şöyle açıklamıştır "Eğer biraz çirkin olsaydım bugün ne Pele ne de Maradona’nın adını hiç kimse hatırlamazdı."
Gel gelelim bu düşüş ve alkolizm tutkusu Best'i iyi bitirmiş 1981'de alkol alabilmek için bir kadının çantasından para çalmış, 1984'te alkollü araç kullanırken yakalanmış, polise kaba davranıp kefareti ödemediğinden dolayı 3 ay hapis yatmıştır.
Sonra da tahmin ettiğiniz gibi yitik bir hayat geçirerek 2005'te kötü bir şekilde öldü.

telefon çekiyo mu diye bakardı. Çekiyosa sağı solu arayıp bil bakalım ben şu an nerdeyim derdi

çok güzel bir yazı olmuş @insearchofsunrise eline sağlık. Bu arada ben de şöyle bir anektod ekleyeyim. Türkiye'de Cem Karaca sol hareketin sembolü olmuşken, Barış Manço bıyığından dolayı sağ hareketin sembolü olmuştur. Halbuki Barış manço geçirdiği kaza sonucu üst dudağında meydana gelen hasardan dolayı bıyık bırakmayı tercih etmiştir. Bir anda kendisini sağ bloğunun içerisinde bulan Manço bir konserinde sol yumruğunu kaldırarak ben ne sağcıyım ne solcu, solcular da benım kardeşimdir demiş, bunun üzerine sağ görüşlüler tarafından dönem dönem saldırıya da uğramıştır. Barış Manço ile Cem Karaca çok yakın dostlardır birçok fotoğrafta beraber görebiliriz. Hatta barış mançonun ölümünden sonra Cem Karaca kurtalan ekspres'te vokalistlik de yapmıştır.

@insearchofsunrise çok kritik noktalara değinmişsin. Sürece makro bakınca belirttiklerin oldukça mantıklı gözüküyor.

Erdoğan yapıcı konuşuyor. Rusya ile ilişkilerin düzelmesine yönelik açıklamalar yaptı.
"Rusya ile aramızda baş gösteren meselenin büyümesi, yıpratıcı bir hal alması belki de geleceğe yönelik üzücü sonuçlar doğurmasın istiyoruz. Bu noktada tarafların çok daha olumlu bir şekilde yaklaşım göstermesini özellikle istiyoruz. Rusya'ya diyoruz ki 'gelin bu meseleyi de aramızda kendi sınırları içinde konuşalım ve çözüme kavuşturalım."

- "Konuyu tüm ilişkilerimizin zarar göreceği bir boyuta vardırıp kimseyi de sevindirmeyelim. Pazartesi günü Paris'te yapılacak BM İklim Değişikliği Zirvezi, ilişkilerimizin tamiri için bana göre bir fırsat olabilir. Bunu fırsata dönüştürmek suretiyle orada bu görüşmeleri yapma imkanımız da olabilir."

- "Rusya, Türkiye için önemli olduğu kadar, unutmayalım ki Türkiye de Rusya için o denli önemli bir ülkedir. Her iki ülkenin diğerini gözden çıkarma lüksü yoktur. Biz, bu konuda istekli ve ümitliyiz. Rus tarafının da en kısa sürede bu çizgide olmasını, bu çizgide buluşmasını ümit ediyorum."

Nobel Kimya Ödüllü bilim adamımız Aziz Sancar adına PTT'nin bastırdığı özel puldur.
Facebook sayfalarından yaptıkları açıklama da budur:
2015 yılı Pul Emisyon Programı kapsamında "2015 Nobel Kimya Ödülü Prof. Dr. Aziz SANCAR " konulu anma pulu 10.12.2015 tarihinde tedavüle sunulmuştur.

Diğer yandan hazırlanan ilkgün damgası 10.12.2015 tarihinde 09.00-17.00 saatleri arasında PTT Pul Müzesi’nde kullandırılacaktır.