Şu anda müze olarak kullanılan bir tarihi katedraldir. Hatta dünyanın en eski katedralidir.
Yapıldığı dönemi takip eden 1000 yıl boyunca da Dünya'nın en büyük katedrali ünvanını elinde bulundurmuştur.
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S 532 ve 537 yılları arasında 5 yıllık bir sürede inşa ettirilmiştir ki bu da Ayasofya'yı dünyanın en hızlı inşa edilen katedrali yapmaktadır.
Söylentilere göre Ayasofya'nın inşaatında 10.000 kişi çalışmıştır.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesi ile birlikle Ayasofya camiye dönüştürülmüştür. İçerisindeki mozaik figürlere dokunulmamış, insan figürlü olanlar hiç tahrip edilmemiş üzerleri bir koruyu ile kaplanmıştır (Fatih'in hoşgörüsünden dolayı)
Ayasofya'nın merkez kubbe'si de onu mimari açıdan bir dönüm noktası yapar. Çünkü o zamanlara kadar böyle büyük kubbeli bir katedral yapılmamıştır. Kubbe Bizans döneminde birçok kez çökmüş fakat (bkz:Mimar Sinan)'ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden sonra hiç çökme yaşanmamıştır.
1934'te çıkan karar ile birlikte 1935 yılından itibaren ise müze olarak kullanılmaktadır.

828 m ile dünyanın en yüksek binasıdır ve 2010 yılında Dubai'de inşa edilmiştir.
Hali hazırda 160 katı kullanılabilir konumdadır.

Aynı zamanda bir eliyle yazı yazarken diğer eliyle de resim yapabilme yeteneğine sahipti.

Yunan felsefenin kurucusu desek az söylemiş olmayız. Kendisi hakkında bilinen herşey Platon yani Eflatun tarafından yazılmış olan eserlerden aktarılır.
Sokrates hakkında hiçbirşey bilmeyen bir kişi bile şu sözünü bilir “Bildiğim tek şey var; o da hiç bir şey bilmediğim.” ve Apollo tapınaklarının girişinde de "kendini bil" sözü yer alır. Benim ise en sevdiğim anektodu ise şudur:

Cezanın infaz zamanı gelmişti gün doğmak üzereydi.
Mahkemenin vermiş olduğu cezanın zamanı gelmek üzereydi , Sokrates yatakta yatıyor ve zehri verecek adam zehiri hazırlıyordu. Zehri hazırlayan adam sürekli vakti erteliyordu , güneş doğmak üzereydi. Sokrates adama sordu; " Zaman geciyor, güneş doğuyor, bu gecikme neden?"

Adam Sokratesi seviyordu,onu mahkemede duymuş, içindeki güzelliği görmüştü ,tek başına Atina'dan daha zekiydi:Biraz geçiktirmek ,biraz daha yaşaması için zaman kazandırmak istiyordu.

- Sokrates "Tembellik yapma, hadi zehri getir" dedi

Zehri veren adam " Niçin bukadar heyecanlısın? Yüzünde öyle bir ışıltı görüyorum ki, gözlerinde öyle bir merak görüyorum ki... Anlamıyormusun ? öleceksin!"

Sokrates : " Bu bilmek istediğim birşey. Hayatı tanıdım, o güzeldi; Tüm kaygılarıyla, kederleriyle o hala bir keyiftir. Yanlızca nefes almak yeterli bir mutluluktur. Yaşadım, sevdim; canım ne isterse yaptım, içimden ne geldiyse söyledim. Artık ölümü tatmak istiyorum.Ve ne kadar çabuk olursa o kadar iyi."
"ve iki olasılık var: Ya doğulu mistiklerin söylediği gibi ruhum başka şekillerde yaşamaya devam edecek;bedenin yükünden özgür bir şekilde ruhun yolculuğunu sürdürmesi çok büyük bir heyecandır, beden bir kafestir, onun sınırları vardır; ya da belkide, materyalistler haklıdır:Bedenim öldüğünde herşey ölür.Geride kimse kalmaz.Bu da , olmamak da- çok bir heyecandır! Olmanın ne olduğunu biliyorum. Ve olmamanın ne olduğunu bilme anı geldi. Ve artık olmadığımda sorun nedir? Niçin onla ilgili endişeleneyim? Endişelenmek için burada olmayacağım, o halde ne için vakit kaybedeyim?"
Kaynak: http://www.tarihiolaylar.com/galeriler/sokrates-ten-hayat-dersi-niteliginde-10-anektod-517

Evet, birçoğu Rus topraklarında terk edildi. Mekanik arıza çıkınca çözümünü bilen asker eğitilmemişti.

İngilizce olur mu?

Arada bizi de unutma :)

Sonunda yeni bir coğrafya düzeni olmayacak bir kargaşadır benim görüşümce. Karışıklıktan faydalanan bir çıkar grubunun oluşturmuş olduğu terör gruplarının faaliyeti sonucunda meydana gelen kargaşalar Ortadoğu'da sergilenmektedir.
Bunun başlangıcı da Arap Baharı'dır tabiki.
Amaç şudur: Irak petrollerini ele geçir, bu petrolleri Suriye üzerinden taşı. Irak'ı ve Suriye'yi ele geçirmemize karşı çıkacak Arap Liderleri ayaklanmalar çıkararak devir.
Saddam Hüseyin, Kaddafi, Mursi bunların hepsinin sonu bu nedenden dolayı geldi.
Ermenistan ve Kıbrıs'ın durumu ise, karışıklıktan faydalanan yönetimlerin ufak çıkarlar peşine düşmesidir.
Sonucunda yeni bir coğrafi düzen oluşacağını zannetmiyorum ama yine de ne olacağı bilinmez.

Franz Kafka

ne çektik senin sınavlarından yahu bir bitmedi şu sınavlar :)

Işid'e yapılan operasyonlarda, terör örgütünün uyuşturucu ve petrol kaçakçılığından gelir elde ettiği ispat edilmişti. Hatta petrol kaçakçılığı sürecinde Türkiye de komplo teorilerinin mağduru olmuştu.
Şimdi ise elde edilen yeni belgeler IŞİD'i yoğun bir şekilde organ mafyacılığı yaptığını gösteriyor. Hatta ABD'nin elde ettiği bir belgeye göre IŞİD ele geçirilen rehinelerin organlarının alınmasını caiz kılmış...

II. Dünya Savaşının sonuna kadar Donanma kuvvetleri savaşın seyrine belirleyen güçler olmuştu. Ne yazık ki Osmanlı Devletinde o şaşalı dönemin değeri bilinemedi.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın ABD'yi vergi ödemeye zorunlu tuttuğu günler, Barbaros Hayrettin Paşa'nın seferden dönerken, dönüş yolunda bile ele geçire geçire ilerlemesi ve o Afrika'ya düzenenen başarılı seferler. O dönemler üzerinden yüzyıllar geçti ve Sultan Abdülaziz Donanmanın önemine vurgu yaparak Osmanlı'ya ilk zırhlılarını kattı. Yeni toplar katıldı. Ama yine başarılı olunamadı.
Hiçbir zaman bir İspanyol Armadası ya da Portekiz donanması olmasak da Osmanlı donanması da bir dönemler Akdeniz'in sahibi olmuş bir donanmaydı.

Asfalt Ağlatan çilekeş...

Noel aslen bir bayramdır. Her yılın 25 Aralığında İsa'nın doğumgünü kutlanır ve yılbaşına kadar sürer.
Noel ise 20. yy'dan itibaren artık sadece Hristiyanlarca değil tüm Dünyaca kutlanan bir olgu haline gelmiştir. Bu olguda yılbaşının faktörü tabi ki Noel'i yılbaşından ayıran ana faktördür.
Noel artık bir ticari unsur haline de gelmiş hatta Neol'e algı yaratmak için sembolizm kullanılmış ve Noel baba faktörü oluşturulmuştur.
25 Aralık denince birçok aile öğleden sonra toplanıp yemekler pişirir. Hindi ve sosis ana Noel figürüdür. Çam ağaçları ve kırmızı renk de ayrı bir sembolizasyondur.
Kırmızı renk olgusu Coca Cola'dan çıkmadır zaten. Noel babayı kırmızıya bürüyen coca coladır lansmanını da böyle yapmıştır. Kırmızı algısı Coca Cola, lacivert algısı ise Pepsi'yi sembolize eder.
Bu arada şunu da belirtelim ilk Noel kutlaması 336 yılında Roma'da yapılmıştır.

Bence de bunun iki nedenini de @Mezomorto belirtmiş.
Nükleer savaşı keşfetmek, ABD için konvansiyonel savaştan çıkmak demekti. Nükleer hem psikolojik bir savaş hem de fiziki bir savaştı ve bunlara ek olarak asker harcanmadan kazanılan bir savaştı.
Bu nedenle de ABD hiç asker ve operasyon düzenlemeden pimi çekmek istedi. Öte yandan o dönemler ABD'den önce hem Rusya hem de Almanya Atom bombasını icat edebilirdi. Bu konuda ABD kendisine karşı oluşacak bir tehlikeyi önlemek için gövde gösteresi yapmak istedi. Bu şu anlama geliyordu : "Bakın bana nükleer bomba atarsanız kralını görürsünüz bizi boş sanmayın"
Kobay'ın japonya olması ise Japonya'nın kendisini süpergüç ilan etmesi ve Pearl Harbor'ı düzenlemesiydi tabi ki.

Muhteşem Yüzyıl Kösem dizisi başı çekmeye başladı

Benim de aynı şekilde. İş bitse de sözlüğü açsam diyorum bazen

Anonymous'un üstlendiği siber saldırılardır. Dün kamu kuruluşları ve Bankalara Ddos saldırısı düzenlediler saldırılar bugün de devam ediyor.
Türkiye'nin IŞİD'den petrol aldığı gerekçesiyle salıdıracaklarını açıklamışlardı zaten

Vietnam Savaşı, 1955 ve 1975 yılları arasında yaşanmış ve Vietnam'ı bölme amacı taşımış bir savaştır.
Doğu ve Batı cephesi arasında gerçekleşen savaşta Doğu Cephesinde Sovyetler birliği, çin halk cumhuriyeti ve Kuzey Vietnam varken Batı cephesinde ise Güney Vietnam ve ABD bulunmaktadır.
Sovyetlerin Vietnam'ın tamamına komünizm yaymak istemesi sonucunda 1956'da birleşmesi kararlaştırılan Vietnam'da iç savaş başlamış ve uzun yıllar savaş devam etmiştir.
Savaş sürecinde ABD fiziki olarak Vietnam'a asker göndermiştir.
Buradaki asıl olay iki tarafın da Vietnam'ın birleşmesini istememesidir. Güney Vietnam'ı ABD, Kuzey Vietnam'ı ise Çin ve Sovyetler kullandığı için bağımsız ve tek bir Vietnam onlar için karlı bir yapı olmayacaktır. Bu nedenle de iç savaşı sürekli körüklemişlerdir. Fakat Vietnam halkı en sonunda iki tarafı da ülkelerinden def etmiş ve bağımsız ve tek Vietnam'ı kurmuşlardır.
Savaşın sonucunda ABD, 58 bin askerini kaybetmiş, 2000'den fazla hava aracını feda etmiştir.
ABD'nin Vietnam savaşında uyguladığı Napalm bombası gibi insanlık dışı yöntemler dünyada savaş karşıtlığını oluşturmuştur.
Kuzey Vietnam ve Güney Vietnam 1975’te birleşmiştir.
Sovyet ve Çin ilişkileri ise beklenenin tersine daha da kötüye gitmiştir.

Amerika'daki Mortgage krizini hatırlarsınız. 2003 ve 2005 yılları arasında bankaların güvenilir olarak gördükleri mortgage piyasasında düşük faizli krediler vermesi ve 2007'nin ortalarında mortgage kredilerini ödeyemeyenlerinin oranlarının çok yüksekmesi hatta mortgage borçlarının ülkenin iç ekonomisindeki ödenmemiş borçların %50'sini oluşturması 2008 yılında ABD'yi mortgage krizine sokmuştu. Bu dönemlerde ABD tarihinin en kötü ekonomilerinden birisine sahip oldu ki o dönem borsa dibe vurdu (o dönemler hisse alanlar bugün zengin oldu)
Sonra bu kriz haliyle Avrupa'ya da sıçradı çünkü parası olmayan ABD dünyadaki ticaret hacmini küçülttü.
Şimdilerde ise Türkiye'de son 2 yıldır sürekli bir emlak krizi yaşanacak diyor.
Fakat bakıyorum ki 2 yıldır emlak krizi yaşanacak denmesine rağmen fiyatlar 2 kat arttı. Türkiye'nin her yerinde özellikle İstanbul'da 2 sene önce 200 bin olan evler bu sene 600 binlere kadar (bölgesine göre) çıktı. Ve yükselmeye de devam ediyor.
Ne oluyor ne bitiyor anlamak mümkün değil.
Burada insanların emlakı yatırım aracı olarak görmelerinin çok büyük etkisi var. Dünya'nın hiçbir yerinde emlak karlı bir yatırım aracı değildir. Bugün 1 milyona alınan ev 10 sene sonra 1.05'dir. Paranın değerini korumasına yardımcı olur ama karlı değildir.
Türkiye'de ise 2 yılda %300'e kadar kar getiren evler vardır.
Sonuç olarak insanlar emlak almaya abanınca fiyatlar yükseldi, kiralar da arttı ama gelir artmadı.
Sizce önümüzdeki günlerde ne olur? Emlak artmaya devam eder mi? Yoksa düşer veya durulur mu? Bizi bir emlak krizi bekliyor mu?