Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılması olayıdır.
Doğu kiliselerine Bizans- Ortodoks, Batı kiliselerine ise Roma- Katolik kiliseleri denir. Bu iki mezhep zaten ortaçağdan beri sürekli olarak birbirlerinin kararlarına karşı gelmiş, karşılıklı birbirlerini afaroz etmişlerdir. Cennet ve cehennem inancının dışında neredeyse ortak kabullendikleri bir inanış şekli yoktur. En sonunda da 1054 yılında kesin olarak ayrıldıklarını deklere etmişlerdir.
O günden beridir de büyük kan kaybı yaşamışlardır. Şimdi ise 1000 yıl aradan sonra ilk kez Patrick Kirill ve Papa Francois Küba'da bir araya gelip ayrılıklarından dolayı duydukları üzüntüyü dile getirdiler.
Resmen insanlarla oyun oynuyorlar...

Çok ilginç bir karakterdir. Kimse kendisine inanmadığı için ölürken şu sözleri sarf etmiştir:
"Kimsenin inanmayacağını bildiğim için bildiklerimin yarısını bile anlatmadım"

@malcolm Öncelikle bu güzel bilgiler için teşekkür eder, çiçek hastalığının Kızılderililere bulaşma aşamasını da ben eklemek isterim.
Amerikalılar kızılderili soykırımı yaparken, İngilizler oldukça dosthane bir şekilde kızılderililere yaklaşarak "izin verin size yardım edelim" der. Kızılderililer de bu yardımı kabul ederler zaten bithap bir durumda Amerikan zulmü ile uğraşmaktadırlar, evleri yıkılmış, soğuğa terkedilmişlerdir.

Bu esnada İngilizler kızılderililere erzak ve giyisi yardımları göndermeye başlamışlardır. Soğuklardan korunmaları için de battaniye...
Tabi ki bu yardım göründüğü kadar iyi niyetli ve saf değildir. İngilizler o battaniyeleri göndermeden önce üzerlerine çiçek hastalığı virüsü bulaştırmıştır. Bunları kabul eden ve üzerlerine örten kızılderililer de bir anda daha önce görmedikleri bir hastalığa kurban gitmiş ve soykırımları hızlanmıştır.

Kuzey Kore, İsrail ve Çin gibi ülkeler militarizm kökenli ülkelerdir. Şu anda Libya'da da hakim olan bir akımdır.

Zika virüsü, cinsel yollardan veya sivrisinek ısırığından geçen bir virüstür ve ölümcül hastalıklara sebep olur (çoğu ateşli hastalıklar)
Bugün itibariyle Dünya'da 33 ülkede bulunmaktadır ve özellikle Latin Amerika'da hızla yayılmaktadır.
Gebe kadınların karnındaki bebeklerin beyninde küçülme hatta ölüme bile sebebiyet verdiği için hamile kadınlar için oldukça tehlikeli bir virüstür bu nedenle de Kolombiya gibi Zika virüsünün yaygın olduğu ülkelerin hükümetleri kadın vatandaşlarına belirli bir süre boyunca hamile kalmamaları yönünde uyarı yapmaktadırlar. Fakat belli ki geç kalmışlar çünkü sadece Kolombiya'da bugün Zika vrüsü taşıyan 3 binden fazla kadın var.

Tarihi gerçekler yazının keşfinden önce idi.

Antik Mısır harika olur.

kamikaze özellikle 2. dünya savaşında japonların kullandığı bir intihar saldırısı şekli olarak bilinir. japonlar bombardımanlarda yetersiz kalınca amerikalıların hiç beklemediği bir şekilde insanları ölüme gönderme yöntemi geliştirmiş ve pilotlarına "ölümcül görev" olan kamikaze görevi vermeye başlamıştır. japon pilotlar bombardımanlara aldırmadan uçaklarını doğrudan amerikan gemilerine sürmüşler ve 1 japon pilotu 1 gemi dolusu amerikan askerini beraberinde ölüme götürmeyi başarmıştır.
peki bu kamikaze kelimesi nereden gelmektedir?

aslında kamikaze japonya'yı moğol istilasinden kurtaran kutsal rüzgarlara verilmiş bir addır. yani kamikaze aslen bir tayfun adıdır.
13. yüzyılda cengiz han’ın torunu kubilay han, japonya’yı ele geçirmek için bir deniz donanması oluşturur ve japonya'ya doğru yola çıkar. donanma öyle güçlüdür ki japonya'ya ulaştıkları anda feth etmeleri çok kısa sürecektir. i̇şte tam o anda koskoca moğol donanması 2 büyük tayfunla karşılaşırlar. bu tayfunlara dayanamayan moğol donanması çareyi geri dönmekte buldu. keza zaiyat da verdi. en neticesinde moğolların geri döndüğünü anlayan japon rahipler özellikle shinto rahipleri veya keşişleri bu tayfunların duaları sonucunda oluştuğuna inandılar ve bu tayfunlara "kutsal rüzgar" yani kamikaze adı verdiler.
bilim adamları yıllarca bu olayın hikaye mi yoksa gerçek mi olduğunu araştırdılar ve sonunda bu tayfunlara pasifikteki (tobkz: el nino ) salınımlarının neden olabileceğini buldular. yani kamikaze japonya'yı moğol istilasından kurtaran kutsal rüzgarlardı.
(bkz:medeniyetler tarihi)

@malcolm bence bunları ayrı başlıklarda da açmalıyız ki google'da aratanlar da bu güzel bilgilerden faydalansın. Ben de Kamikaze'nin nereden geldiğini anlatayım.

Kamikaze özellikle 2. dünya savaşında Japonların kullandığı bir intihar saldırısı şekli olarak bilinir. Japonlar bombardımanlarda yetersiz kalınca Amerikalıların hiç beklemediği bir şekilde insanları ölüme gönderme yöntemi geliştirmiş ve pilotlarına "ölümcül görev" olan kamikaze görevi vermeye başlamıştır. Japon pilotlar bombardımanlara aldırmadan uçaklarını doğrudan Amerikan gemilerine sürmüşler ve 1 Japon pilotu 1 gemi dolusu Amerikan askerini beraberinde ölüme götürmeyi başarmıştır.
Peki bu kamikaze kelimesi nereden gelmektedir?

Aslında Kamikaze Japonya'yı Moğol istilasinden kurtaran kutsal rüzgarlara verilmiş bir addır. Yani Kamikaze aslen bir tayfun adıdır.
13. yüzyılda Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han, Japonya’yı ele geçirmek için bir deniz donanması oluşturur ve Japonya'ya doğru yola çıkar. Donanma öyle güçlüdür ki Japonya'ya ulaştıkları anda feth etmeleri çok kısa sürecektir. İşte tam o anda koskoca Moğol donanması 2 büyük tayfunla karşılaşırlar. Bu tayfunlara dayanamayan Moğol donanması çareyi geri dönmekte buldu. Keza zaiyat da verdi. En neticesinde Moğolların geri döndüğünü anlayan Japon rahipler özellikle Shinto rahipleri veya keşişleri bu tayfunların duaları sonucunda oluştuğuna inandılar ve bu tayfunlara "kutsal rüzgar" yani kamikaze adı verdiler.
Bilim adamları yıllarca bu olayın hikaye mi yoksa gerçek mi olduğunu araştırdılar ve sonunda bu tayfunlara Pasifikteki (tobkz: el nino ) salınımlarının neden olabileceğini buldular. Yani Kamikaze Japonya'yı Moğol istilasından kurtaran kutsal rüzgarlardı.

Ben de sitede haberini okuduktan sonra öğrendim. (Aşağıda haberin linkini koydum)
Bu arkadaşımız Abul Bajandar Dünya'da oldukça nadir görülen hatta bu zamana kadar 3 kişide örülmüş olan bir hastalığın sahibi. Hastalığın adı 'ağaç adam' hastalığı.
Hastalık ilerledikçe kişinin elleri ve ayaklarından ağaç kökleri çıkıyor ve bu yayıldıkça kişi ağaca dönüşüyor.
Hastalığın sebebi olarak HPV'nin (Human Papilloma Virüsü) şekil değiştirmesi gösteriliyor.

Abul Bajandar da 10 yaşından beri bu hastalığın etkisinde. İlk başlarda durumu fazla önemsememiş ama hastalık azınca artık iş yapamaz hale gelmiş (pedicab yapıyormuş yani bisiklet taksi)
Bunun üzerine hastanelere gitmiş ve en sonunda Dhaka Medical College hastanesi (DMCH) Bajandar'ın ameliyatını tüm maddi külfetiyle birlikte üstlenmiş. 16 yıl sonra ilk kez köklerinden kurtulmanın hayaliyle ameliyat gününü bekliyormuş.

http://www.tarihiolaylar.com/gundem/agac-adam-bangladesli-abul-bajandar-16-yil-sonra-ameliyat-olup-koklerinden-kurtuluyor-1434

@malcolm yazıyı okuduktan sonra genel kültürümün arttığını hissettim. Eline sağlık. Daha önce hiç duymamıştım bu hikayeyi.

Düşünüp, söz üretmek büyük bir meziyettir. Tebrik ederim...

Hepimizde aynı problem var. Ama senelerce deneyip şunun sonucuna vardım "En güzel hatırlama yolu anlatmaktır." Bu nedenle burada başlık açıp bir konu yazmak benim de zihnimdekileri pekiştirmemi sağlıyor.
Siz anlattıkça, beyniniz unuttuklarınızı hatırlamaya çalışıyor. Bu da bir zaman sonra hafızanıza yer etmesini sağlıyor.

Başlığı açan sağolsun bana da vesile oldu :)

@malcolm çok az bilinen bir noktaya değinmiş. Barbaros Hayrettin paşanın ismi azılı abisinden gelir.
Öncelikle ben başa alayım Barbaros Hayreddin Paşa'nın ismi aslında Hayreddin de değildir. Bu ismi ona Kanuni Sultan Süleyman, yaptığı üstün hizmetler dolayı vermiştir anlamı da "dinin hayırlısı" dır. Barbaros Hayrettin Paşa'nın asıl ismi Hızır Paşa'dır. Hayreddin'i nasıl aldığını biliyoruz artık şimdi gelelim Barbarosa.

Yusuf, İshak, Oruç, Hızır ve İlyas bunlar beş kardeşti. Oruç ekibin lideri, Hızır ise bizim Hareddin Paşa. Dört kardeş denizciliği seçti, Yusuf ise hep doğum yerleri olan Midilli'de kaldı. Dört kardeş Akdenizde deniz ticareti ile başladılar fakat sonraları ünleri Mısır'a kadar dayandı. Bunun üzerine Avrupalılar bu kardeşleri, özellikle de ekibin lideri Baba Oruç'u yani Oruç Reis'i kızıl sakal olarak anmaya başladılar. Gerçekten de Oruç Reis'in sakalları kızıldı. İtalyanca da Sakal "la barba" dır renk ise kelimenin sonuna gelir ve kelimenin çekimine göre hal alır (örneğin kırmızı "rosso" veya "rossa" olabilir) Nitekim Kızıl sakal da Barbarossa olarak şekil alır ve bu isim de Oruç Reis ve kardeşlerinin takma ismi olur.
Bir gün Midilli’den Trablusşam’a mal götürürken Rodas’lu Saint-Jean şövalyelerinin savaş gemileri Barbarossa kardeşlerin yolunu keser ve İlyas burada ölür, Oruç Reis ise esir alınır. Sonra Oruç Reis tutsaklıktan kaçar ve kardeşler birleşip Akdenizde kök söktürmeye başlarlar birçok Hristiyan gemisini ele geçirirler.
Oruç Reis 1517’de İspanyollardan Cezayir’i alarak Sultan unvanıyla bir Türk devleti kurar. İshak Reis’in 31 Ocak 1518’de ölümünün ardından ise İspanyollarla yapılan savaşta Oruç Reis ölür(10 Ekim 1518).
Cezayir’deki devletin başına da Hızır Reis yani Barbaros Hayrettin Paşa geçer ve padişaha elçiler yollayarak Cezayir’in Osmanlı buyruğuna alınmasını ister. 15 Mayıs 1519’da Hızır Reis Cezayir Beylerbeyi payesiyle paşa olur.
Artık Hızır Reis, Barbarossa yani Barbaros olarak tanınır. Daha sonra Kanuni ise verdiği üstün hizmetlerden dolayı ona Hayreddin ismini de koyar ve Barbaros Hayreddin Paşa ismi oluşur.

@malcolm Murat Bardakçının Cellat Zülfikar ile ilgili açıklamaları var fakat benim de net olarak verebileceğim bir kaynak yok. Nitekim ben de kesinlikle böyle birşey vardır demektense böyle birşey olabilir diyorum. Keza, Avrupalıların çizdiği minyatürlerde tarifi zor şeyler de var. İnsanın inanası gelmiyor... Ama dediğim gibi Osmanlı'da da iyi insanlar gibi kötü insanlar da vardı. Mutlaka herşey toz pembe değildir.

Türkler doğunun en temiz, en dürüst, en namuslu milletidir.
Pierre Loti

@malcolm Tarih çok göreceli birşey aslında. Pearl Harbor'u Japonlar bir gereklilik, milli onur olarak tanımlarken, Amerikalılar hain bir saldırı olarak tanımlıyor.
Biz Balkanları feth ettik derken, Sırplar işgal ettiler diyor. Bu nedenle bize anlatılan Osmanlı tarihinden başka bir osmanlı tarihi olduğunu da unutmamak lazım.
Doğru bildiğimiz birçok şeyin yanlış olma ihtimali var.

Kod adı Bayan Radyasyondur. Radyasyonu bulduğu için fizik alanında nobel öldülü almış, Radyum'u bulduğu için de kimya alanında nobel ödülü almıştır.
1867'de Polonya'da doğan Curie tarihe Fransız bir bilim kadını olarak geçmiş keza yaşamı da 1934'te Fransa'da sona ermiştir.
Şunu unutmamak lazım, Marie Curie kendisini bilim için feda etmiş bir bilim insanıdır. Radyasyonu bulmak için insan sağlığı için ultra tehlikeli çalışmalar yapmış, bu çalışmaları da kendi üzerinde denemiştir. En sonunda da radyasyondan dolayı kendisinde lösemi gelişmiş ve başarı ile dolu hayatını kaybetmiştir.
Curie'nin çalışmaları o kadar tehlikeli boyutlara ulaşmış ki hala çalışma odasında bulunan yüksek derece radyasyondan dolayı, odaya sadece özel izinle girilebilmektedir.

@gimli sen başlık açarsan yazan çıkar belki :)