Medusa
"karanlığa lanet okumaktansa, bir mum yakmak yeğdir"
En Beğenilen Yazar Sırası
:
18
Toplam Başlık Sayısı
:
3
Toplam Puanı
:
68
Toplam Giri Sayısı
:
35
Bu Ayki Puanı
:
-2
En Aktif Yazar Sırası
:
18
Gelmiş Geçmiş En Büyük Vatan Hainleri
Medusa
yalnız şu haindi dönekti tembeldi şişkoydu gibi nitelendirmeler bence tarih bilimine hiç bir katkısı olmayan ifadelerdir yani direkt olarak tarihimizi aydınlatmak istiyorsak şayet bu ifadeler yerine doğru soruları sormakta hepimize katkı sağlar diye düşünüyorum.
Sözlük Yazarlarının Yılbaşını Kutlarım
Medusa
Bobby Fischer
Medusa
Bobby Fischer
Medusa
http://unutulmazfilmler.co/bobby-fischer-against-the-world-bobby-fisher-dunyaya-karsi.html
Mavi Marmara
Medusa
öte yandan olayın tartışılan noktası ise açık denizde meşru müdafaa hakkı ile bm deniz hukuku sözleşmesine taraf olan israilin hukuki sorumluluğudur. israil meşru müdafaa deyip sınırı epey aşmıştır. insanları öldürmeden sınırlarını koruyacak önlemler alması gerekirken öldürmesi tabi ki insanlık dışıdır.
konu hakkında düzenlenen bm palmer raporu da ayrı olay olmuştur. raporun detaylı çalışması için bkz: http://www.ciaonet.org/attachments/21129/uploads
olaydan sonra epey komplo teorileri çoğaldı; israile gemide silah olduğu vb. yönünde bilgiler verilmiş; olay aslında başka örgütlerce hazırlanmış bir kurguymuş vs. vs. yazıldı çizildi ama ölen insanlar öldüğüyle kaldı her zaman ki gibi.
İnterstellar hakkında görüşleriniz
Medusa
filmle ilgili güzel bir yazı tavsiye ederim.
kaynak:"Yıldızlararası (Interstellar) Filminin Bilimsel Analizi" http://www.evrimagaci.org/fotograf/71/6710
aya çıkma olayı büyük bir yalan mıdır?
Medusa
"daha onlarca benzer başka örneğe rağmen cia bugün hala bir çok komplo teorisyeni tarafından “her zaman, her ülkede, her şeyi bilen ve yönlendiren” olarak varsayılır. oysa bugün bildiklerimiz ışığında 1950-2000 dönemine baktığımızda şunu görüyoruz: cia bir çok ülkede gizli veya açık faaliyetlerde bulunmuş, bunların bir kısmında işleri yaver gitmiş, bir kısmında ise evdeki hesap çarşıya uymamıştır...
elbette cia ve tüm diğer ülkelerin istihbarat kurumları, görevleri gereği, başka ülkeler hakkında komplolar tezgahlarlar. i̇stihbarat kurumlarının sadece istihbarat toplamaktan sorumlu olmadıkları bilinen bir gerçektir. ancak bu durum, bu istihbarat kurumlarının her şeye muktedir, tarihi olayları diledikleri gibi şu ya da bu yana çeken kurumlar oldukları anlamına gelmez.
o yüzden bir olayda cia ya da başka bir istihbarat kurumunun parmağı olduğu iddia ediliyorsa, dinlemekte ve incelemekte fayda vardır. ancak bu kurumların da insanlar tarafından yönetildiğini, sık sık hatalı planlar ya da yanlış hesaplar yaptıklarını unutmamak lazım.""
http://yalansavar.org/2013/02/19/komplo-teorileri-5-evdeki-hesap-carsiya-uymaz/ daralt
aya çıkma olayı büyük bir yalan mıdır?
Medusa
Bayrak Г şeklindeki bir çubuğa bağlıydı ve böylece bayrağın kendisi Dünya'da bulunan rüzgarsız bir bayrak gibi aşağı düşmüyordu. Bayrağın kendisi katlanmış bir haldeydi ve çıkartıldığı zaman astronotlar bayrağı dikerken onu düzeltmek yerine dalgalanır gibi görünmesini tercih etti. Astronotlar bayrağı tutunca direkt hareket ettiğinden dolayı bayrağın kendisi de hareket ediyordu. Bayrak direğinin kendisi astronotun hareket ettirmesinden sonra sabitlenene kadar hareket etmeye devam etti çünkü Ay'da atmosferin olmaması bayrağın hava direnciyle karşılaşmasını sağlamıyordu bu sebeple Dünya'ya oranla daha uzun bir süre boyunca sallanabiliyor. Rüzgarın olmamasıyla beraber bu durumun haricinde hiçbir video kaydında bayrağın kendi başına dalgalandığı görülmemektedir (Görsel 13'e bakınız).
Kaynak:
“Ay Görevleri - 1: Yolculuk Başlıyor” http://www.evrimagaci.org/makale/492
Ay Görevleri - 2: ''Houston, Bir Sorunumuz Var!'' http://www.evrimagaci.org/makale/11
ABD, Ay'a Kaç İnsanlı İniş Gerçekleştirdi? Hepsi Başarılı Mı Oldu? Şu Anda Neden İnsan Gönderilmiyor? http://www.evrimagaci.org/fotograf/35/6569
@machiavelli aslında toplum olarak komplo teorilerine nasıl hiç bilgi sahibi olmadan inanıyoruz? ilkokul fen bilgimiz müfredatımız ortada =)
bu yüzden konuyla ilgili bence şu ana kadar yapılmış en kapsamlı yazıları okumanı tavsiye ederim. unutmadan söyleyeyim biz gittiler gitmediler gidemezler falan derken asıl olay uzayda kopuyor zaten. şimdi bm kapsamında uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması için antlaşmalar yapılıyor. askeri üsler, nükleer silah denemeleri vs. yapılırken bizim bunları düşünmemiz bence onların asıl istediği böylece onlar uzayı çoktan paylaşmış oluyorlar=)
konu hakkında bir diğer yazı;
“Program, bir yandan insanlığın dünyanın tek uydusu olan aya yönelik merakının bir sonucu iken, bir yandan da yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanmış Soğuk Savaşın bir cephesidir. “Uzay Yarışı” olarak adlandırılan bu mücadelede, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (S.S.C.B.) ve Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.), özellikle 1957-1975 yılları arasında, uzayın keşfi konusunda birbirleriyle muazzam bir bilim, propaganda ve istihbarat yarışına girmişlerdi. (18)
1957 yılında ilk yapay uydu olan Sputnik 1’i yörüngeye oturtan, ve 1961’de Yuri Gagarin’i ‘uzaya giden ilk insan’ yapan S.S.C.B. yarışın başlangıcında öne geçmişti. (19) A.B.D. ise ilk uzaya insan gönderme projesini (Mercury Projesi) ancak 1959’da başlatabilmişti. (20) Amerikalıların uzay programlarını geliştirirken, zamanında Nazi hükümetinin roket programını yürütmüş Alman bilim insanlarından da büyük ölçüde faydalandığını buraya not olarak düşelim. (21)
Amerika’nın aya gidiş macerası, Yuri Gagarin’in yörüngeye çıkışından bir hafta sonra başlar. O zamanki başkan Kennedy, 20 Nisan 1961’de, “1960’lar bitmeden Amerika’nın bir insanı sağ salim aya götürüp getireceğine inandığını” söylediği meşhur konuşmasını yapar. (22) Herhalde bir çok Amerikalı, başkanın o gün viskiyi biraz fazla kaçırdığını düşünmüş olsa gerek!
Ve nihayetinde, 8 sene 24 milyar dolar sonra, Neil Armstong 21 Temmuz 1969 günü TSİ 00:56’da aya ayak basan ilk insan olarak tarihe geçer. (23)
Amerikalıların aslında aya gitmediklerini ilk iddia eden kişi, kendisi de bir Amerikalı olan Bill Kaysing’di. Kaysing 1956-63 yılları arasında, Amerikalıları aya götüren Saturn V roketlerinin yapıldığı firmada ‘teknik yayınlar müdürü’ olarak çalışmıştı, herhangi bir mühendislik ya da bilim eğitimi yoktu. Kaysing, 1974 yılında yazdığı bir kitapta, Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’nın, aya insan gönderecek kapasitesi olmadığını iddia etti. (24) Onun ardında da başka bir çok kişi ve dernek, NASA’nın uzay yarışında kendini önde göstermek veya devletten para alabilmek için aya çıkma yalanını uydurduğunu iddia etti. (25)
Komplo teorisyenleri, bu iddialarına destek olarak bir çok “delil” göstediler. Mesela ayda çekilmiş fotoğraflarda astronotların arkasında yıldızların gözükmediği ve astronotların aya diktikleri bayrağın dalgalandığı, aya gidiş yolunda geçilmesi gereken Van Allen radyasyon kuşağından hiç bir insanın canlı çıkmayacağı, aya ilk ayak basma anını Avusturalya’daki daha büyük antenli Parkes Gözlemevi radyoteleskopunun yayımlayamadığı iddia edilmiştir.
Başlangıçta bu iddiaları deli saçması olarak gören NASA, zaman içerisinde bir çok Amerikalının bunları ciddiye aldığını görünce, bu iddiaların hepsine ayrıntılı bir şekilde yanıt verdi. (26)(27)(28)(29) Ancak yine de bu konudaki komplo teorileri hala tam olarak bitmiş değildir. (30)
Bu yazıda bu iddiaların daha fazla ayrıntısına girmeyeceğiz, ancak bu konudaki komplo teorilerinin anlamsızlığını göstermek için bir kaç detay verelim:
1963-1972 yılları arasında sürmüş Apollo projesinde yaklaşık 400.000 bilim insanı, mühendis, astronot, teknisyen ve kalifiye eleman çalıştı. (31) Bugüne kadar hiç bir NASA veya devlet görevlisi çıkıp da “aya gidilmedi” dememiştir.
Aya gidiş yarışında S.S.C.B. ve A.B.D. aya ve ayın yörüngesine 30’dan fazla insansız aracı başarıyla göndermişlerdir. (32) Apollo projesi kapsamında 11 insanlı uçuş gerçekleştirilmiş, bunların 6’sında (Apollo 11, 12, 14, 15, 16 ve 17) aya ayak basılmıştır. (33) Apollo projesine günümüzün parasıyla yaklaşık 150 milyar dolar harcanmıştır. (34) S.S.C.B. aya gitme yarışını kaybettiğini kabullenip hedefini değiştirmiş (35), ilk uzay istasyonu olan MIR’i 1986 yılında yörüngeye oturtmuştur. (36)
1969 yılındaki aya iniş anı, tüm dünyada yaklaşık 600 milyon insan tarafından canlı izlenmiştir. (37) İniş anını Avustralya televizyonu, Houston’dan değil, kendi gözlemevinden yayımlamıştır. (29)
Bugün dahi, elinde gerekli lazer ve teleskop cihazı olan herhangi biri, Apollo 11, 14, ve 15 uçuşlarında ayın yüzeyine indirilen yansıtıcıları kullanarak, göndereceği bir lazer ışınının geri sekişini gözlemleyebilir. (38) Son olarak, NASA’nın 2009 yılında gönderdiği Ay Yörünge Keşif Aracı, bundan yaklaşık 30 sene önce ayda yürüyen astronotların ayak izlerinin fotoğraflarını çekmiştir. (39)
Kaynak: http://yalansavar.org/2013/02/19/komplo-teorileri-5-evdeki-hesap-carsiya-uymaz/
Tarihte yok artık diyeceğimiz olaylar
Medusa
""Akıllı Hans görünüşe göre 100’e kadar olan sayma sayılarını ve 10’a kadar olan sıra sayılarını (birinci, ikinci,….) biliyor. Ancak bilgisi sadece otomatik bir sayma yapmaktan ibaret değil. Kendisine sorulan bu sayıları bağlam içinde kullanabiliyor. Örneğin “kaç seyircinin şapkası var?” sorusuna sağ ayağını yere vurarak doğru yanıt verebiliyor. Sayma sayılarını kolayca dört işlemde kullanıyor, kesirli sayılarla işlem yapabiliyor. Örneğin “1/2 ile 2/5’i toplarsam kaç eder?” sorusuna önce pay sonra paydayı sayarak veriyor: 9/10 – siz yapamadıysanız üzülmeyin; siz bir at değilsiniz ve Bay von Osten’in disiplinli eğitiminden faydalanma şansınız olmadı.
Akıllı Hans’ın matematik yeteneklerinin bir başka örneğini de “39658127 sayısına 8 rakamından sonra virgül koyarsak elde edilen sayının onlar basamağı kaç olur?” gibi sorulara şaşmaz doğrulukla yanıt verebilmesinde görmek mümkün. Dikkatli ve meraklı okuyucularımız sıfırı nasıl belirttiğini merak ediyor olabilirler: kafasını sallayarak şüphesiz.""
peki bu nasıl mümkündü? cevabı yazının tamamında buyrunuz:
bahadır ürkmez "akıllı hans"
http://yalansavar.org/2015/07/31/akilli-hans/
film tavsiyesi
Medusa
*la cara oculta (farklı bir gerilim; fantastik değil ve işin ilginci o kısmı bence).
* ex-machina (yapay zeka sizin sandığınız gibi değil kardeşim durağan ama sonu harika)
eğer konuların hep aynı olmasından sıkılmışsan o zaman anime ve manga dünyasına hazırsın demektir. mesela;
* steins' gate (mikrodalgadan zaman makinesi yapan tipler ama konu epey kafa patlatmalık ilk 7 bölüm anca oturur filmi de çekildi sonradan),
*death note (japonyanın en başarılı en hırslı liseli gencimiz, bir gün bir defter bulur; defterde sayfaya yazılan ismin bir kaç saniyede öleceğini yazmaktadır tabi ki inanmaz ama denemekten zarar gelmez der vee gerisi süper bir örgü hiç açık yok senaryoda ben bulamadım uyarım sakın ola 2. sezonu izlemeyin) ,
*ghost in the shell ( matrix filminin esin kaynaklarındandır; yapay zekaya ilişkin tüm bilimsel gelişmelerden hareketle şekillenmiş harika bir seri ne arasan var o dünyada)
tarihiolaylar muhabbet
Medusa
tarihiolaylar muhabbet
Medusa
site yönetimine gereği yapılmak üzere arz olunur
Medusa
keşifler her zaman heyecanlı mıydı? radyumdan diş macunu mu?
Medusa
Demirtaş-Lavrov Görüşmesi
Medusa
(bkz. uluslararsı kamu hukuku melda Sur)
keşifler her zaman heyecanlı mıydı? radyumdan diş macunu mu?
Medusa
"On sekiz yaşında bir genç olan Mae Kaene, 1924 yılının yaz aylarında pek çok yaşıtı arkadaşının çalıştığı Waterbury Saat Fabrikası’nda işe girmişti. İş oldukça kolay görünüyordu: Kol saati kadranını bir fırça ile karanlıkta parlayan boya ile boyamak. Ücreti de fena sayılmazdı, 40 saatlik haftalık çalışma karşılığı 18 dolar alacak, üstelik de her bir boyadığı saat kadranı başına da ilaveten 8 sent kazanacaktı. Savaş yeni bitmiş, askerlerin cephede, siperlerinde iken taktığı son teknoloji ürünü karanlıkta parlayan saatler moda olmuş, herkes bir Waterbury saati ister olmuştu. Artan talebi karşılamak için Waterbury Saat Fabrikası üretim tesislerini genişletmiş ve el oyalayıcı bu işi üstlenecek çok sayıda 20’li yaştaki genç kızı işe almıştı.
Karanlıkta parıldayan bu mucizevi boya, çinko bir bileşim karıştırılmış radyoaktif radyum tuzlarından ibaretti.
......... Yayılan ışık, çok kuvvetli olmadığından gündüzleri görünmüyor, ancak geceleri parıldayarak saat kadranının görülebilir hale gelmesini sağlıyordu. Düşman tarafından fark edilmeden askerlerin günün hangi saatte olduklarını anlamaya yarayan bu kimyasal karışım, savaşın bitmesiyle lüks evlerde aranan bir dekorasyon malzemesi haline gelmiş, artan talep firmanın hızla büyümesini sağlamıştı.
Genç Mae, yeni işinden memnun değildi. Arkadaşları, saat kadranını en dikkatli ve muntazam şekilde boyamak için uğraşıyor, boyaya daldırdıkları fırçanın ucunu dudakları yardımıyla sivrileştirip rakamları öyle boyuyorlardı. Oysa Mae, boyanın tadını acı, kıvamını pütürlü ve iğrenç bulduğu için fırçayı ağzına sokarak sivrileştirmek istemiyor, bu da boyadığı saatlerin muntazamlığını bozuyor, boyama hızını azaltıyordu. Arkadaşları mesai sonrasında ellerinde kalan fazla boyayı parlaması için dişlerine, saçlarına sürüyor, tırnaklarını ışıltılı bir manikür için bu boyayla boyuyor, hatta pahalı parfümerilerde satılan radyumlu mucizevi güzellik kremlerine, toniklere paraları yetmediği için yüz ve boyunlarına bu boyaları sürüyorlardı. Oysa Mae boyayı ne tatmak ne de ona dokunmak istiyordu. Birkaç hafta sonra, ustabaşı günde ancak 8 kadran boyayabilen Mae’yi yanına çağırarak başka bir iş bulmasını önerdi, zira diğer işçiler neredeyse 100 saat kadranını bir günde bitirebiliyorlardı. Zaten yaptığı işi sevmemiş olan Mae, bu fırsatı kullanarak kadran boyama işinden istifa ederek aynı şirketin idari ofislerinden birinde memurluk yapmaya başladı.
Mae işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra iş arkadaşları birer birer gizemli hastalıklara yakalanmaya başladı. Ağızlarında yaralar açılıyor, dişleri dökülüyor, çene kemikleri eriyor, pek çoğunda tedaviye yanıt vermeyen derin bir kansızlık baş gösteriyordu. Beş yıldır fabrikada saat boyayan Frances Splettstocher, ağrıyan dişi ve çenesi nedeniyle dişçiye gitmiş, çürükten şüphelenen dişçi, ağrıyan dişi çekerken Frances’in çene kemiği kopmuş ve yanağında kapanmayan bir yara açılmıştı. Pek çok başka mesai arkadaşı da benzer dertlerden muzdaripti; çene kemikleri veya diğer kemikleri eriyor, durduk yerde kırılıyor, parçalanıyor veya tümöre dönüşüyordu.
1924 yılı sonunda, fabrika işçilerinin yedisi bu gizemli hastalık nedeniyle ölmüştü bile. Artan ölüm ve hastalık vakaları dikkatleri çekmesine rağmen, kimse 19. yüzyılın mucizevi buluşu olan radyoaktif radyumun bu gizemli hastalıkların nedeni olduğuna inanmıyordu.
...........Çoğu kimse, bu denli yüksek enerji içeren bir maddenin mutlaka müthiş güçleri olacağında hemfikirdi. Hatta Pierre Curie, koluna 10 saat boyunca bir parça radyum bağladıktan sonra kolunda yanık olduğunu fark edince bu maddenin mutlaka kansere iyi geleceğine kanaat getirmişti. Tüm Avrupa ve ardından Amerika’yı bir radyum çılgınlığı sardı. Pek çok firma, el birliği ile güzellik kremlerinden diş macunlarına, çukulatadan boğaz pastillerine kadar radyum içeren ürünler satmaya başladı. Bu firmaların iddiasına göre radyum siyatiğe, lumbagoya, gut hastalığına, romatizmaya, hipertansiyona, kansere, körlüğe…. kısaca aklınıza ne gelirse, tüm hastalıklara iyi geliyordu. Radyum içeren su damacanaları şifa niyetine evlere girdi, kaplıcalarda radyum tuzu kullanılmaya başladı. .."
***
ışıl arıcan, "radyum kızları"
http://www.acikbilim.com/2014/12/dosyalar/radyum-kizlari.html
(kaynak belirtmeden paylaşmayalım emeğe saygı. atıf koşulları için bkz. http://www.acikbilim.com/kullanim-izinleri)
güldüren tarih
Medusa
favorim karl marks ve çaydanlık tabi ki =)
güldüren tarih
Medusa
bakunin de nasibini almış =)
güldüren tarih
Medusa
gehen gehen =)
güldüren tarih
Medusa