Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.
Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.
Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins
statik
1970’lerin başı, uluslararası ekonomide önemlideğişikliklerin yaşandığı bir dönem oldu. 1960’larda bir grup ülke, büyükpetrol şirketlerine karşı OPEC petrol kartelini kurmuştu. “7 kız kardeş” olarakbilinen büyük petrol şirketlerinin kasıtlı olarak ham petrol fiyatlarını düşüktuttuklarının, böylece üretici ülkelere düşük bedel öderken kendilerinin yüksekkarlar elde ettiklerinin farkındaydılar.
Üretici ülkelerin birlikteliği 1973’te petrol ambargosuylasonuçlandı. Amerika’daki benzin istasyonlarında büyük kuyruklar oluştu. BüyükBuhran’a yakın ekonomik kargaşa yaşandı. Tüm dünyada büyüme yavaşladı, işsizlikarttı, sabit kur sistemi çöktü.
18 Mart 1974’te ambargo sona erdiğinde ham petrolfiyatlarının varili 1.39 $ dan 8.32 $ a çıkmıştı. Siyasiler aldıkları dersi hiçunutmayacaklardı. Bu birkaç ayın yarattığı travma şirketokrasiyi güçlendiripbüyük şirketler, uluslar arası bankalar ve hükümet’ten oluşan sacayağını yıkılmazhale getirdi. Tutum ve politikalar değişti. Wall Street ve Washington böyle birambargoya bir daha fırsat vermemeye yemin etti. Petrol kaynaklarımızı korumakhep önceliğimiz olmuştu ama 1973’ten sonra bu saplantı haline geldi.
Ambargo, dünya siyasetinde Suudi Arabistan’ın konumunuyükseltip bizim ekonomimiz için stratejik önemini fark etmemize yol açtı.Dahası, Amerikan şirketokrasi liderlerini “Petrodolarları tekrar Amerika’yanasıl döndürebiliriz?” arayışına itti.
Ambargo biter bitmez Washington Suudi Arabistan’lagörüşmelere başladı. Petrodolarlar ve bir daha ambargo olmaması karşılığındaonlara teknik yardım, askeri techizat/eğitim ve modern tesisler önerdi.Müzakereler JECOR (Amerika- Suudi Arabistan Ortak Ekonomik Komisyonu) adlısıradışı bir organizasyonun kurulmasıyla sonuçlandı.
JECOR, geleneksel dış yardım programlarının tam tersiniyapacaktı: Suudi Arabistan’ın Suudi parası ile inşası için Amerikan firmalarınıgörevlendirmek. Amerika’nın gelişmekte olan bir ülkeyle yaptığı, karşılıklıbağımlılığa dayalı en kapsamlı anlaşmaydı.
MAIN’in elemanı olarak görevim, muazzam paraların nerelereharcanabileceğini gösteren senaryolar yazmaktı. Kısacası, Amerikan mühendislikve inşaat firmalarının milyarlarca dolar kazanabilmesi için yaratıcılığımıkullanacaktım. Bir taraftan Suudi ekonomisi bizimkine bağımlı hale gelirken birtaraftan da ülke Amerika’nın sadık dostu olacaktı.
Yaptığım planlara göre çölde dev rafineriler, petrokimyakompleksleri, teknoparklar, elektrik santralleri yükselecek, ülke boydan boyaelektrik hatları, otoyollar, boru hatları, iletişim ağları, ulaşım sistemleri,bunları çalıştırmak için gelecek yabancı işçiler için konutlar, alışverişmerkezleri, hastaneler, deniz suyu arıtma tesisleri ile donat ı lacaktı. Hepsison teknolojiye dayalı olduğu için yıllar boyu bakım ve teknik servisgerekecekti. Böylece MAIN, Bechtel, Brown&Root , Halliburton,Stone&Webster ve diğer Amerika firmaları yıllarca para kazanmaya devamedecekti. Suudi Arabistan’ın düşmanlarından korunmak için savunma sanayimiz deen pahalı araç gereci satarak ve bakımını yaparak nemalanacaktı. SuudiArabistan bundan böyle hiçbir şekilde ambargo konmasına mahal vermeyecek,Amerika da bunun karşılığında her ahval ve şerait altında Suudi Arabistan’a veyöneticilerine siyasi ve askeri destek sağlayacaktı.
Tuhaf olan şuydu ki tutucuVahabi ilkelerine dayanan bir krallığın bütün geleceğini bir grup yabancı(onların gözünde kafir) belirleyecekti. Ayrıca umudumuz, İran ve Irak gibipetrol zengini ülkelerin de Suudi Arabistan’ı örnek alıp aynı girişimleriyapmasıydı. Bence yaptığımızın bin yıl önceki Haçlı Seferlerinden pek bir farkıyoktu. Avrupalı Katolikler, amaçlarının Müslümanları cehenneme gitmektenkurtarmak olduğunu iddia ediyorlardı; bizse Suuidleri çağdaşlaştırmak olduğunu.Gerçekte ise hem Haçlıların, hem şirketokrasinin amacı imparatorluklarınıgenişletmekti.
Teklifimizi Henry Kissinger başkanlığında bir heyetSuudilere götürdü. Tüm paket krallıkça onaylandı. MAIN’e de ilk ve en karlıihalelerden biri verildi. Bunu diğer ihaleler izledi ve tarımdan enerjiye,eğitimden iletişime Suudi ekonomisinin her sektöründe modernizasyona gidildi.
Bu anlaşma uluslararası hukukun da seyrini değiştirdi.Uganda’nın, yüz binlerce kişinin kanına giren zalim diktatörü İdi Amin sürgünegönderildiğinde Suudi Arabistan ona kucak açtı. 80 yaşında ölünceye kadar lüksve debdebe içinde yaşadı. Amerika bu işe bozulsa bile anlaşmaya halelgetirmemek için sesini çıkarmadı. Daha da kötüsü, Suudi Arabistan’ınuluslararası teröre parasal destek vermesine göz yumdu. Hatta Usame BinLadin’in Afganistan’da Ruslara karşı verdiği savaşı teşvik etti. 1980’lerdeRiyad ve Washington Mücahitlere toplam 3.5 milyar dolar aktardılar.
US News & World Report, 2003 sonlarında “The SaudiConnection” adlı araştırmada şunları yazıyordu.
“Kanıtlar tartışmasızdı, Amerikanın kadim dostu ve dünyanınen büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan, terörist finansmanının da merkeziolmuştu.
1980’lerde yaşanan İran devrimi ve Afgan Savaşı şoklarındansonra Suudi Arabistan’ın yarı resmi yardım kuruluşları, hızla büyüyen cihadhareketinin anapara kaynağı oldu. Para, 20 kadar ülkede paramiliter eğitimkampları işletmede, silah satın almada ve yeni üye toplamakta kullanıldı.
Suudilerin hesapsız paraları bazı Amerikan yetkililerinolayı görmezden gelmesini sağladı. Suudilerle iş yapan eski büyükelçilere, CIAistasyon şeflerine, hatta kabine mensuplarına ihale, hibe, ücret şeklindemilyarlarca dolar ödendi. Kraliyet ailesi yalnız El Kaide’yi değil, diğerterörist grupları da destekliyordu.”
Ekim 2003 tarihli Vanity Fair dergisi de “SuudileriKurtarmak” adlı raporunda Bush ailesi, Suud hanedanı ve Bin Ladin ailesiarasındaki 20 yıl ı aşkındır süregelen yakın ilişkiyi gözler önüne seriyordu.George H.W. Bush 71-73 arası Birleşmiş Milletlerde büyük elçilik, 1976-77 deCIA başkanlığı yapmıştı. Yani tam da Suudi Arabistan ile ilişkilerinalevlendiği dönemde.
11 Eylül’ün hemen akabinde Bin Ladin ailesi de dahil,varlıklı Suudiler özel uçaklara bindirilip Amerika’dan gönderildiler. Uçuşlaraneden izin verildi, yolcular neden hiç sorgulanmadı bilinmez. Acaba Bushailesinin ilişkilerinden mi?