Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.
Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.
Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins
statik
İlk görevim Endonezya’da olacaktı. Endonezya yüzyıllarcaçeşitli ülkelerin egemenlik savaşlarına sahne olmuş, nihayet 1949 daSukarno’nun liderliğinde Hollanda’dan bağımsızlığını kazanmıştı. Fakat 17500adadan ve sayısız dil, kültür, ırktan oluşan ülkede birliği sağlamak kolayolmamıştı. Kanlı iç savaşları takiben general Suharto 1968 de bir darbeylebaşkan oldu.
Amerika Vietnam’daki başarısızlığının domino etkisiyapmasından ve komünizmin diğer ülkelere yayılmasından korkuyordu. Anahtar ülkeEndonezya idi. MAIN’in elektrifikasyon projesi, Amerikanın Güneydoğu Asya’dakiegemenliğini garantileme master planının bir parçasıydı. Amerikan dışpolitikası Suharto’nun İran Şahı gibi davranacağı savına dayanıyordu.Endonezya’da elde edecek kazanımların tüm İslam dünyasında, bilhassa patlamayahazır bekleyen Ortadoğu’da yankıları olacaktı. Bu da yetmezmiş gibiEndonezya’da petrol vardı. Rezervlerin miktarını kimse bilmiyordu fakat parlakgörünüyordu.
Endonezya’ya varınca, iki kişilik heyetimizin başkanı şöylededi: ”Evet, burada bulunmamızın sebebi, dünyanın en yoğun nüfusuna sahip adasıJava’nın elektrifikasyon master planını hazırlamak. Fakat bu buzdağının görünenkısmı. Esas amacımız, Endonezya’yı komünizmin kıskaçlarından kurtarmak ve kuzeykomşuları Vietnam, Kamboçya, Laos’un izinden gitmesini önlemek.
Entegre birelektrik sisteminin kurulması, kapitalizm ve demokrasinin hakimiyetinigarantileyecektir. Master planı hazırlarken, Endonezya’daki petrole ihtiyacımızolduğunu dikkate alıp, limanların, boru hatlarının, inşaat şirketlerinin bolcaelektrik almasını sağlayın. Eksik yönde hata yapmaktansa, fazla yönde hatayapmamız daha iyidir.”
Master Plan tamamlandıktan sonra plan dahilindeki bölgelerigezmeye çıktım. Tercümanım beni Bandung’da bir kukla (karagöz) gösterisinegötürdü.
Dalang denen kuklacı 100’ün üstündeki kuklayı farklıseslerle seslendiriyordu. Ömür boyu unutamayacağım gösteride kuklalardan biriRichard Nixon’du.
Nixon kılıklı kuklanın arkasında Orta Doğu ve Uzak Doğuharitası vardı. Ülkeler, haritadaki kendi yerlerinde çengellerde asılıydı.Yerde de, üstünde $ işaretleri bulunan bir kova vardı. Nixon haritaya yaklaştı,Vietnam’ı çengelinden çıkarıp ağzına soktu. “Ayy, acı, çok kötü, bundanistemiyoruz” deyip kovaya attı. Yüzünü tekrar haritaya döndü. Sonraki ülkeseçimleri beni şaşkınlık içinde bıraktı: Zira Güney Doğu Asya’nın dominoülkelerini değil, hep Orta Doğu ülkelerini seçiyordu:
Filistin, Kuveyt, SuudiArabistan, Irak, Suriye ve İran, arkadan Pakistan ve Afganistan. Her seferindeNixon ülkeyi kovaya atmadan önce İslamiyet’e küfürler ediyordu: “Müslümanköpekler, Muhammed’in canavarları, Müslüman şeytanlar” gibi. En sonunda daharitadaki çengelinden Endonezya’yı kaldırarak “Bunu da Dünya Bankasınaverelim. Bakalım bize bundan nasıl para kazandırabilir” dedi.
Gösteriden çıktıktan sonra tercümanımla aramda şu konuşmageçti.
“Dalang, Nixon’a Vietnam dışında niye yalnızca Müslümanülkeleri kovasına attırdı ?”
“Çünkü plan böyle. Vietnam ilk adımdan başka bir şeydeğildi. Tıpkı Naziler için Hollanda’nın olduğu gibi. Gerçek hedef Müslümandünyası.”
“Amerikanın anti-islam olduğuna inanamam”
“Öyle mi? Ne zamandan beri? Kendi tarihçilerinizden birini,Arnold Toynbee adlı İngilizi oku da gör. Ta ellilerde, gerçek savaşınkomünistlerle kapitalistler arasında değil , Hıristiyanlarla Müslümanlararasında olacağını söylemişti. “ Civilization on Trial” ve “The World and TheWest” adlı kitaplarına bir bak”
“İyi de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında niyedüşmanlık olsun ki?
“Çünkü Batı, özellikle de lideri Amerika, dünyayı hakimiyetialtına almak, tarihin en büyük imparatorluğunu kurmak istiyor. Neredeysebaşaracak. Şu anda önündeki tek engel Sovyetler Birliği. Fakat Sovyetlerikalıcı bir engel olarak görmüyor. Dinleri yok, inançları yok, ideolojilerininiçi boş. Tarih boyunca iman her şeyin önünde gelmi ştir. Biz Müslümanlarda daiman var, hatta sizden fazla. O yüzden bekliyoruz ve güçleniyoruz. Sonra biryılan gibi saldıracağız.”
“Ne korkunç! Bunudeğiştirmek için ne yapabiliriz?
“Bu kadar açgözlü olmaktan vazgeçin. Ve de bencil. Büyükevlerinizden, süslü mağazalarınızdan başka gerçekler de var dünyada. İnsanlar açlıktanölürken siz arabalarınızın benzinini düşünüyorsunuz. Bizimki gibi ülkeleryoksulluk içinde boğulurken imdat çığlıklarımızı duymuyorsunuz. Size bunlarısöylemeye çalışanlara kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Onlar sizin için ya radikalya komünist . Bu tutumunuzu bırakmazsanız sonunuz hiç iyi olmayacak.”
Karagöz oynatıcı Dalang’a birkaç gün sonra yolda kimliğibilinmeyen biri çarptı ve öldü. Genç Endonezyalılarla yaptığım konuşmalargözlerimin açılmasını sağladı. Bencil bir dış politikanın gelecek kuşaklarayaramayacağını fark ettim. Günlüğüme şunları yazdım.
“Yoksul ülkelere dış yardım kılıfı altında verdiğimizborçlar bugünün çocuklarının ve onların torunlarının rehine olmasına yolaçıyor. Şirketlerimizin, onların kaynaklarını talan etmesine izin vermek vebize olan borçlarını ödeyebilmek için eğitim, sağlık gibi hizmetlerden feragatetmek zorunda kalacaklar. Amerika Vietnam gibi sömürge savaşlarında harcadığıbütün parayı dünyadan açlığı kaldırmaya, eğitim ve temel sağlık hizmetlerineherkesin ulaşabilmesine, ormanların , sulak alanların korunmasına harcasaydıdünya nasıl bir dünya olurdu acaba?”