• Arap fikri uyanışı diğer Osmanlı halklarında olduğu gibi Fransız İhtilali’nin etkisiyle başladı. Batılı eğitim kurumlarında eğitim görmüş Hristiyan Arap aydınların çabalarıyla düzenli bir milliyetçilik hareketine dönüştürülmeye çalışıldı.
    Ömer Aymalı / Tarih Dosyası / Dünya Bülteni
    Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik fikri kısa süre içinde başta Avrupa olmak üzere tüm dünya halkları üzerinde etkili olmaya başladı. Özellikle çok uluslu yapıya sahip olan imparatorluklar milliyetçilik fikrinin etkisiyle çözülme sürecine girdi. Türk, Arap, Sırp, Rum, Bulgar, Ermeni vs. gibi unsurları içinde barındıran Osmanlı Devleti de milliyetçilik fikrinden en çok etkilenen devletlerden biriydi.
    Hem nüfus çoğunluğu, hem de yaşadıkları coğrafya itibariyle Araplar Osmanlı Devleti içinde önemli bir unsur olan Araplar arasında, Arap fikri uyanışı da diğer Osmanlı halklarında olduğu gibi Fransız İhtilali’nin etkisiyle başladı. Batılı eğitim kurumlarında eğitim görmüş Hristiyan Arap aydınların çabalarıyla düzenli bir milliyetçilik hareketine dönüştürülmeye çalışıldı. Öncülüğünü çoğunlukla Lübnanlı Hıristiyanların yaptığı bu hareket, Butros El-Bustani, İbrahim Yazıcı, Faris Şaydak, Nakkaş, Corci Zeydan, Abdurrahman El-Kevakıbi, Necip Azuri gibi milliyetçi önderler sayesinde yayılarak özelikle Suriyeli aydınlar arasında etkili oldu.
    Beyrut Gizli Cemiyeti
    Arap milliyetçiliğinin en önemli isimlerinden biri Butros El-Bustani idi.1875’te Beyrut’ta çevresine topladığı kişilerle gizli bir cemiyet kuran Bustani bu cemiyet vasıtasıyla yayınladığı gizli bildirilerle, Suriye halkının Osmanlı Devleti’ne karşı Lübnan ile birleşip, müstakil bir devlet kurması yönünde çalışmalar yaptı. Faaliyetlerine ara vermeden devam eden cemiyet mensupları, 1880 yılında Arap Milletinin Beyannamesi başlıklı bir beyanname yayınlayıp, hem Müslüman Araplara hem de gayrimüslim Araplara hitap ederek, onları Türklere karşı birleşip ayaklanmaya çağırdılar. Hatta beyannamenin bir bölümünde:
    ‘…Şimdi son harp zamanıdır. Fırsatı ganimet biliniz, yoksa esaretten kurtulamazsınız, sakın evlatlarınızdan bir kişiyi Türk Ordusu’na asker olarak göndermeyiniz, malınızdan bir dirhem vermeyiniz…’ şeklinde ifadeler sarf ederek, Arap halkını tahrik etmek için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.
    1895 yılında Suriyeli aydınların Milli Arap Komitesini kurmasıyla yeni bir döneme giren Arap Milliyetçiliği, bu tarihten sonra Arapça konuşan bütün Osmanlı tebaasını hedeflemeye başladı. Bu dönemde hareketin içinde bazı Müslüman Arap aydınlar da katılmaya başladı. Bunlar arasında önemli bir yer alan Abdurrahman El-Kevakıbi, Arap hilafetinin tekrar tesis edilmesini, İslam’ın kurtuluşunun ancak Arap Müslümanlar tarafından gerçekleştirilebileceğini, Arapçanın tüm Müslümanların ortak dili olarak belirlenmesi gerektiğini savundu.
    1860’lı yıllardan itibaren yeşermeye başlayan Arap milliyetçiliği, II.Abdülhamid döneminde gerçekleşen iki önemli hareket dışında önceki hızını kaybetmiştir.Bu hareketlerden biri Beyrut Gizli Cemiyeti’nin faaliyetleri (Büstani) , diğeri ise Abdurrahman El-Kevakibi’nin Arap hilafetini kurma teşebbüsüdür. Osmanlı topraklarında bu teşebbüslerin yavaş yürüdüğünü gören Hıristiyan Araplardan Necip Azuri ise, 1905 yılında Paris’te faaliyete geçmiştir. Mezopotamya’dan Süveyş’e, doğu Akdeniz’den Umman’a kadar uzanan bölgede Birleşik Arap Devleti kurma çalışmalarını başlatmıştır.
    Azuri’nin planına göre, Avrupalıların bu bölgede sahip oldukları bütün hak ve imtiyazlar aynen kalacak, Lübnan otonom idaresini sürdürecek Yemen, Necid ve Irak prensliklerinin bağımsızlıkları kabul edilecekti. Ayrıca imparatorluğun tahtı Mısır’da Hidiv ailesine verilecekti. Hilafet ise Hicaz bölgesinde müstakil bir idare olacak ve oradan bütün Müslümanları idare edecekti.
    II.Abdülhamit'in siyaseti: İslam Birliği
    Hristiyan Arapların çabaları ile oluşturulmaya çalışılan Arap milliyetçiliği fikri 1900’lü yılların başlarına gelindiğinde önemli seviyeye ulaştı. Hatta bu süreç içerisinde Osmanlı yönetiminden memnun olmayan bazı Müslüman Arap aydınları da bu çalışmaların içinde yer almaya başladı. Ancak bu tarihlerde padişah olan II.Abdülhamit uyguladığı İslam Birliği siyaseti ile Araplar arasında milliyetçilik fikrinin yaygınlaşmasını engellemeye çalıştı. II.Abdülhamit ülkede milliyetçi anlayışın güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Ancak güçlendirilmesi gereken milliyetçilik etnik milliyetçilik değildi, dini milliyetçilik idi. Bu amaçla Arap bölgelerinde eğitim kurumları açıldı. Bedevi şeyhlerin çocukları çeşitli merkezlerde eğitime alındı. Arapların ileri gelenleri çeşitli rütbelerle taltif edildi. Afrika’da bulunan tasavvuf tarikatları desteklendi. Arap danışmanlara yer verildi. Hicaz demiryolu gibi büyük bir proje gerçekleştirildi. Tüm bu çalışmaların amacı İslam birliğini sağlamak ve Araplar arasında milliyetçilik fikrinin yaygınlaşmasını engellemekti.
    Bu çalışmaların da etkisiyle Arap aydınlar arasında belli bir noktaya ulaşan Arap milliyetçiliği fikri Müslüman Arap halkları arasında önemli bir taban bulamadı. Osmanlı Devleti I.Dünya savaşına girdiğinde ( 1914-1918) Şerif Hüseyin ve kabilesi dışındaki Araplar ( Filistin,Suriye, Irak ve Lübnan) Osmanlı bayrağı altında düşmana karşı mücadele ettiler.

    http://www.dunyabulteni.net/haber/209404/arap-milliyetciligi-nasil-dogdu-
    0 0
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.