Tarihi Olaylar

Eğer birkaç yüz sayfa boyunca genç çalışan kesme ait bir adamın kendini geliştirmek isterken düşüşünü, başkaları tarafından defalarca kandırılmasını, manüpile edilmesini, en yakınları tarafından terk edilmesini, beş parasız bir şekilde, sevdiği kadın tarafından terk edilmesini ve bunalım dolu bir hayatın sonunda acınacak vaziyette ölmesini okumak istiyorsanız "Adsınız Sansız Bir Jude" tam size göre.

Viktorya İngiltere'sinin artık kadınlarının anlatıldığı bu roman da aşırı derecede kasvetlidir. Sekreter olmak için çırpınan, neredeyse mobilyasız evlerde yaşayan kadınlara bir de doğum sırasında bebeğini kaybetme gibi iç karartırcı hikayeler eklenince kitabı okuyan hayattan soğuyor.

Gerilim kitabından ne olacak biraz güliyim, kahkaha atıyim diyorsanız inanın bu kitap hiç size göre değil. Sodom'un 120 gününde aşırıya kaçmış adamların kadınlar üzerinde gerçekleştirdikleri şiddet içerikli istismarları anlatan bu kitaptan zevk alabilmek için mazoşist olmak lazım.

Alkol ve mental rahatsızlıkların ele aldığı George Harvey, Netto adındaki aktrese kafayı takar ve çareyi onu öldürmekte bulur. Bir akıl hastasının duygularıyla işlenmiş bu romanı okuyanın belirli bir süre boyunca kendine gelememesi çok normal. 

Irkçı suçları ve nefreti provoke eden bu roman da oldukça depresif. Romanda islamafobi, yabancı düşmanlığı ve yorucu provokasyonlar oldukça fazla. 

Çocuğunu köle olarak vermektense onu öldürmeyi tercih bir anne. Demirlerle kölelere uygulanan işkenceler... Hepsi ve daha fazlası bu romanda. Belki oldukça midenizi kaldırabilecek ve sizi bunalıma sokabilecek bir roman ama aynı zamanda okunması da gerekli bir roman.

Kitap oldukça ilginç bir konuyu işliyor. Kitaptaki ana kararketler, gelecekte genel nüfusun hayatta kalması için klonlanan çocuklar. Bu çocuklar büyüyor ve zamanı geldiğinde organ bağışında bulunuyor. Ne varki bunların hepsi duygu sahibi ve bağlılık hissebiliyor. Klonlardan bir tanesinin orjinalini arama hikayesi ise oldukça hüzünlendirici.
Kitap aslında ölümün bizi sevdiklerimizden nasıl ayırdığını çok güzel işliyor. Ne varki bu roman da oldukça depresif.

Germinal Emine Zola'nın en başarılı eserlerinden birisi olarak gösterilmesinin dışında Fransız edebiyatının da en başarılı eserlerinden birisi olarak gösterilir. Germinal Fransa'nın maden şehri olan Montsou'daki fakirleştirilmiş maden işçilerinin isyanını anlatır. Maden işçileri grev ve isyana başlar fakat işverenler ve polis şiddet içerikli karşı koymalarıyla madencileri bastırır. Anarşist ruhlu birkaç kişinin bunu kendisine yedirememesi ve madeni sabote etmesi sonucunda ise ana karaterler madenin dibinde rehin kalır ve Emine Zola'nın olağanüstü betimleme yeteneği burada devreye girer. Müthiş bir anlatımla işlenen bu süreç ne kadar efsanevi bir roman oluştursa da okuyanı kesinlikle bunalıma sokar. 

Kitapta Amerikan lisesinde dehşet saçan Kevin'in katliamları tek tek işlenmiştir. Kitabı bir ruh hastasının psikolojisiyle okumak kesinlikle sizin de psikolojinizi etkileyecektir.

Çocuk kitabı serisi yazarı olan Judith Kerr, Güle güle Mog ile Mog adlı kedi kahramanın serisine son veriyor. Kedi Mog'un ölüm hikayesi yetişkinler için bile yürek yakan türden. Judith Kerr, Mog'un ölümüyle ilgili "İnsanların kedilere daha fazla önem vermesini istedim. Etrafımız ölü kedilerle dolu ama neredeler, nereye gömülüler bilmiyoruz" demiştir.

İngiltere'deki kasvetli savaş zamanında Oxford'da barınmaya çalışan kuzeyli bir öğrenciyi anlatan bu romanda baş oyuncu John Kemp güneyli oda arkadaşının hayatına özenerek Jill diye hayali bir kız karakteri ortaya çıkarır. Daha sonra ise hayalindeki Jill'in gerçek hayatta var olduğunu keşfeder. Keşfettiği kişi oda arkadaşının arkadaşının kuzenidir. Fakat Kemp'in deli gibi aşık olduğu bu gerçek Jill ona hiçbir zaman pas vermeyecektir.
Tam bir bunalım içerikli sosyal engelli platonik aşk hikayesi. 

Gelecekte bir seri katil olacak olan Pinkie'nin şehre gelip bir kıza kafayı takıp öldürmesinden sonra başlayan cinayet zinciridir. Pinkie, ilk cinayeti gizlemek isterken kendisini seri cinayetler zincirinde bulur.

Bu romanı okumak gerçekten mide ister. Romanda, Dünya'yı koca bir afet vuruyor ve heryerde kıtlık başlıyor. 3 kişilik ailede anne intihar ediyor ve baba ve oğlan hayat savaşı veriyorlar. Ortalıkta yiyecek yemek yok, insanlar birbirlerini yiyorlar. Baba ve oğul ise yamyamlardan kaçıyor. Romandaki bir sahne şöyle "insanlar şişe geçirdikleri bebeği yiyorlar"
Özetini bile okumanın mide bulandırdığı bu romanı okumak için duygularınıza çok iyi hakim olabiliyor olmanız lazım.

Bu romanda ise bir fahişeyle birlikte olan adamın fahişeyi hamile bırakmasından sonraki süreç anlatılıyor. Fahişe adama tüm kötü yanlarını açıkca gösteriyor.

Sırça Fanus Sylvia Plath'in ilk ve tek romanıdır. Fakat romanda ilginç olan şey şudur ki Plath romanı Victoria Lucas takma adıyla yayınlamıştır. Plath bunalımlarından dolayı intihar ettikten sonra kitabın Plath'e ait olduğu söylenmiş ve ABD'de büyük ilgi görmüştür. 
Roman'da ABD'de bir üniversite öğrencisinin yaşadığı bunalımlar otobiyografi şeklinde anlatılmıştır. Plath'in annesi kitabın ABD'de yasaklanmasını istemiş bunun için de epey uğraşmıştır fakat başarılı olamamıştır.